Ömer Naci Yılmaz
Türkiye’nin ve Türk milletinin her türlü başarısı onun düşmanlarının kin ve öfkesini artırmaktadır. Düşmanın kin ve öfkesini anlayabiliyoruz da siyasi muarızların bu hasetliğini bir türlü anlayamıyoruz. Kabul etmeseler de Türkiye son yirmi yıldır her alanda olduğu gibi Savunma Sanayi’inde de büyük bir atılım göstermektedir. Bu alandaki yerlilik oranları yüzde yirmilerden yüzde seksenlere dayanmaktadır.
Cumhuriyetin ikinci yüz yılında okullardaki TC İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük Dersi’nin yeniden yazılması gerekmektedir. Birinci yüz yılda sanayi alanında yapılanlara 21. Yüzyılın ilk çeğereğinde yapılanları da eklemek gerekmektedir. Zira büyükler, hasetliklerinden yapılanları ve gelinen seviyeyi bir türlü görmek, anlamak ve hissetmek istemiyorl. Vicdan sahibi vatansever öğretmenler derslerde bu gelişmeleri hakkıyla anlatacaklardır. Okullar bunu yapmasa da sosyal medya, bir şekilde bu gelişmeleri büyüklere rağmen gençlere duyurmaya devam edeceklerdir. Onlar zannediyor ki kendi mahallelerinin gazeteleri yazmıyor diye, kendi televizyonları göstermiyor diye Türkiye’de hiç bir şey olmuyor. Oluyor hem de bal gibi oluyor. Hem de onlara rağmen, onların ağa babalarına rağmen milletçe iftihar edebileceğimiz güzel işler yapılıyor. Öyle bir zihniyet ki kendilerinden olmayanların yaptığı ne varsa yok hükmünde görüyorlar. Siz görmüyorsunuz diye millet üretmekten vazgeçecek değildir. Hasetlik kör edince, hasetlik sağır edince, hasetlik hissiz edince sonuç böyle oluyor. Bu hasetçi zihniyetin ne olduğunu rahmetli Menderes Yassıada’daki savunmalarında söylemişti: “Esasen öteden beri milletçe kalkınmamızın düşmanı kesilmediler mi? Şimdiye kadar memleketin muvaffakiyetlerinden birisine dahi kaale alıp bahsettiler mi? Türk milletinin zeka ve gayretinin mahsulü olan bin bir eserden birisine dahi başlarını çevirip baktılar mı? Milletin olan her güzel şeyden, birisini dahi benimsemek faziletini gösterdiler mi? Hayır. Aksine her muvaffakiyeti bir felaket, her güzel ve muhteşem eseri bir zarar diye göstermek için seneler ve senelerdir nasıl çırpındıklarını milletçe bilmiyor muyuz?”
Keban barajına, GAP’a, Boğaz Köprüsüne, Otobanlara, Tünellere, Hava alanlarına karşı çıktıklarını millet olarak biliyoruz. İlk defa muhalefete düştükleri 1950’den bu yana iktidara muhalefet edeceğim diye millete, milletin değerlerine ve ülkeye muhalefet ettiler. Cumhuriyetin ilk yıllarında sanayi ve kalkınma adına yapılanları yok saymak mümkün müdür? Onlar yapıldı, sonradan gelenler üzerine koydu. Senin sevdiklerin yapınca çok iyi, milletin sevdikleri yapınca tukaka öyle mi? Milletin evlatları üretecek, siz göreceksiniz ve alışacaksınız. Hani sizden birinin bir sözü vardı ya: “Adam kazandı.” Şimdiden sonra o söz “Adam yaptı.” Oldu ve olmaya devm edecek.
Türk Havacılık ve Uzay Sanayii A.Ş. (TUSAŞ) tarafından yürütülen proje kapsamında üretilen Milli Muharip Uçağı KAAN, 21 Şubat 2024 Çarşamba günü sat 08: 50’de ilk uçuşunu gerçekleştirerek 13 dakika havada kaldı. Bu uçuşta 8000 feet irtifaya çıktı ve 230 knot hıza ulaştı. Siz görmek istemeseniz de çocuklarınız buuçağın tüm özelliklerini biliyor.
Bir insan ülkesinin başarılarından niçin memnuniyet duymaz ki? Niçin sevinemez ki? Bu psikolojinin ve Psikiyatrinin konusudur. Siyaseten ise hasetliktir. Biz yapamıyorsak kimse de yapmasın. Kaan millitimiz için övünç kaynağı olurken, düşmanlık yapanlar için ise korku ve panik
kaynağıdır. Milletin her başarısını küçümsemeyi siyasi tavır olarak geliştirenler yine aynı yöntemi seçtiler. Süpürge sapı, vileda sapı, kalorifer peteği, tekerleri kapanmıyor, böyle mi uçak yaptınız? diye dalga geçmeler, hafife almalar… Ama sonra öğrendik ki ilk uçuşta güvenlik amacıyla tekerler içeri alınmazmış. Hasedinizde boğulun demiyoruz, hasetliği bırakın diyoruz.
Kaan Allah’ın arzında, Allah’ın göğü için yapıldı. Emeği geçen herkesi tebrik etmek, onlara dua etmek vicdani sorumluluktur. Kaan göklerde uçacak, gerektiğinde düşman sahalarına doğru uçacak, size uçmayacak ki, siz neden korktunuz, niye paniklediniz?
Kaan’ı bu aziz milletin azmine, gayretine ve çabasına karşılık olarak ikram eden, “İnsan için ancak çalıştığının karşılığı vardır.” (53/Necm, 39) diyen yerin ve göğün Rabine hamdolsun.
Ömer Naci Yılmaz