Cuma , 21 Şubat 2025
Son Dakika Haberler
“İslamcı Terör” Yaftası Artık Prim Yapmıyor

“İslamcı Terör” Yaftası Artık Prim Yapmıyor

Yeryüzünde medyayı, sosyal medyayı, iktisadi hayatı ve siyasi gücü elinde tutan küresel menfaat çetesi, İslamcı hareketlerin ilerlemesini engellemek için ‘İslamcı terör’ yaftasını kullanıyordu. Herkesin malumu, İkiz Kulelerin yerle bir edilmesinden sonra özellikle bu suistimal daha da şiddetlendi.

Latince bir kelime olan “terror”, aslında Orta Çağ Avrupa’sında devlet idaresinin halkı itaate zorlamak için insanlar arasında korku ve dehşet yayma faaliyetleri olarak anlatılır. Yani aslında ceberut devlet tarafından meşru görülen bir zulümdür. İdam hükmünün infazından önce halkın gözü önünde işkenceler yapılarak insanların katledilmesi, bu icraatların en çarpıcı örneklerinden birisidir. Vergilerin tahsili için yapılan baskılar vb. bu türden ve rejimin meşru saydığı “terör” olarak kabul edilmiştir

Günümüzde, yukarıda zikrettiğimiz küresel çetenin eli altındaki rejimler, istedikleri bölgelerde hakimiyetlerini sağlamak için geçmişte meşru gördükleri bu mezalimi, siyonist İsrail hariç,  doğrudan kendileri yapmıyorlar. Yaptıklarında dünya kamuoyunda büyük bir muhalefetle karşılaşıyorlar. “Aksa Tufanı” sonrasında siyonist İsrail rejiminin ve ABD’nin içine düştüğü durum da bugün böyledir. Siyonist rejim, Gazze’de alenen,  sözde kendi güvenliği için terörle mücadele ettiğini bahane ederek çiğnenebilecek tüm insan haklarını çiğnedi. Bu durum elbette aklıselim insanların gözünden kaçmadı. Doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine tüm dünyada siyonist İsrail’in yüz binler tarafından protesto edildiğine ve edilmekte olduğuna şahit oluyoruz.

İkiz Kulelere saldırı yapıldığı iddiasıyla, özellikle “İslamcı terör” vurgusuyla insanları İslam’a ve Müslümanlara düşman hale getirme çalışmaları, 7 Ekim 2023’e kadar devam etti. Bu tarihten sonra “Aksa Tufanı”nı da bir terör eylemi gibi göstermeye çalışsalar da bunu başaramadılar. Tam aksine, yaptıkları zulme karşı duran muhalif hareketlerin çığ gibi büyüdüğünü gördüler. Gazze’de uygulanan siyonist katliama gösterilen tepkiler, binlerce, yüzbinlerce batılı ya da doğulu insanları İslam’a yöneltti. Araştıran akıl sahipleri İslam’ı seçiyor.

Bu durum karşısında şaşkına dönen küresel çete mensupları, halk arasında yine terörü yaymak suretiyle gayelerine ulaşmak için çok taze, çok yeni bir usul icat ettiler. Artık “İslamcı terör” ya da “İslamcı terörist” kavramı yerine, psikolojik rahatsızlıkları olduğu bildirilen “Müslüman” ya da “İslam düşmanı Müslüman”lar yaftası kullanılmaya başlandı.

Bunun ilk denemeleri, geçtiğimiz iki ay içinde Almanya’da gerçekleştirildi. İlki, Almanya’nın doğusundaki Magdeburg şehrinde, 20 Aralık Cuma günü meydana geldi. Bu saldırıda 6 kişi hayatını kaybederken yaklaşık 300 kişi yaralandı. Benzer bir saldırı 8 sene önce Berlin’de düzenlenmiş ve faili hemen “İslamcı terörist” olarak dünyaya tanıtılmıştı. Bu sefer aynı tür saldırıyı gerçekleştiren kişinin her ne kadar “İslamcı” bir gayesinin olmadığı belirtilse de, adının Taliban’ı çağrıştıran “Talib” olduğu, Suudlu bir psikiyatrist doktor ve “İslam düşmanı” olduğu ilan edildi. Yine 8 yıl önceki fail gibi, polis tarafından tanınan bir kişiydi. Merkel’i bile ölümle tehdit eden bu kişinin neden takip altına alınmadığı sorgulansa da, öncekinde olduğu gibi fazla üzerinde durulmadı.

Aradan bir ay geçmişken, bu sefer Almanya’nın doğusunda olduğu gibi, genel kitlenin daha çok aşırı sağ ya da ırkçı eğilimlerinin daha fazla olduğu güneyde, Bavyera eyaletine bağlı Aschaffenburg şehrinde bir saldırı düzenlendi. Yine fail, akıl sağlığından şüphe edilen biriydi. Ancak bu saldırgan, Afganistanlı bir mülteciydi ve tahmin edilebileceği gibi yine polisin aşina olduğu birisiydi. Kendisinin Afganistan’a geri dönmeye ikna edildiği de açıklandı. Ancak  neden sınır dışı edilmeyip bekletildiği sorusuna hiç kimse cevap ver(e)medi.

Şimdi, bu iki hadisede dikkate şayan bazı hususlar bulunmaktadır. Bunlardan belki de en mühim olanı, faillerin “İslamcı terörist” olarak değil, akli dengesi yerinde olmayan Müslümanlar olarak tanımlanmasıdır. Anlaşılan o ki, artık “İslamcı terör” söylemi kullanıldığında, daha fazla insanın İslam’a olan ilgisi artıyor ve bu, küresel çetenin hiç de arzu etmediği bir durumdur.

Almanya’ya mahsus ikinci bir mesele ise yapılan saldırılarla, ırkçılığa meyilli Alman halkının bu eğiliminin daha da güçlendirilmesidir. Bu hadiselere paralel olarak, ABD’nin yeni başkanı Trump’ın yanından ayrılmayan Elon Musk’ın, gerek Alman Başbakanı Scholz’a hakaret içeren sözleri, gerekse ırkçı Almanya Alternatif Partisi (AfD) Başkanı Weidel ile görüşmeler yaparak alenen bu partiyi desteklemesi de yine dikkat çeken önemli bir husustur. Trump, Avrupa standartlarıyla ölçülüp tartıldığında, tam anlamıyla bir aşırı sağcı milliyetçidir. Yani o ve ekibi için Almanya’da müttefik olabilecek en uygun parti AfD’dir. Nitekim Başkan Weidel, Trump’ı destekleyen sözler söylemekten geri durmuyor. Aynı zamanda AfD, Filistin meselesinde sözde ırkçı ve milliyetçi bir tutum sergilemesine rağmen siyonist İsrail’e tam destek veren bir partidir. Hatta Başkan Weidel, Hitler’in bir komünist olduğunu dahi iddia etmektedir. Hitler’in nasyonal sosyalist olduğu herkesçe bilinir. Ancak birkaç basamak ilerisi olan komünizme ve komünistlere de karşı olduğu bir hakikattir.

Bütün bunlara rağmen, Alman seçmeninin çoğunluğunun AfD’ye oy verme ihtimali oldukça düşük görünüyor. İstatistikler, AfD’nin oy oranının yüzde yirmilerde seyrettiğini gösteriyor. Hristiyan demokratlar ve güneydeki Hristiyan sosyal demokratlar, daha önceki seçimlerde oy kaybederek, iktidarı Ampel Koalisyonuna yani SPD (sosyal demokratlar), Yeşiller ve FDP (liberaller)e kaptırmıştı. Ne var ki, yeni koalisyon o kadar başarısız bir yönetim ortaya koydu ki, koalisyon dağıldı ve erken seçim kararı alındı. 23 Şubat 2025’te Almanya’da genel seçimler yapılacak. Yine, medya aracılığıyla  insanlara “kolera mı, veba mı?” gibi bir tercih sunularak başka bir seçeneklerinin olmadığı empoze ediliyor. AfD ile CDU-CSU (Hristiyan demokratlar ve Hristiyan sosyal demokratlar) ve her tarafa oynayabilen liberallerin partisi FDP’nin bir koalisyon hükümeti kurma ihtimali oldukça yüksek görünüyor. İnşallah seçimlere az bir süre kala yeni terör saldırıları yaşanmaz.

Yukarıda mevzubahis olan iki hadisenin arkasındaki en önemli sebebin, bu seçimleri etkilemek olduğu kanaatindeyim. Bu saldırılar, Alman kamuoyunun çok daha önemli meseleleri olan ekonomik sıkıntılar, emeklilerin yaşadığı problemler, kalifiye iş gücü noksanlığı, hastanelerde ve muayenehanelerde yaşanan sıkıntılar, şehirlerdeki altyapı meseleleri, yönlendirici medya tarafından önemsizmiş gibi sümen altı edilmesini sağlıyor. Bu saldırılar ve her zaman olduğu gibi Nazi dönemi, Holokost muhabbeti, hiç gündemden düşmüyor. Bütün bu propaganda yayınlarıyla birlikte halka, Ukrayna’ya ve siyonistlere yapılan milyonlarca euroluk yardımlar da unutturuluyor.

Mücahit Yıldız., İnsicam Dergisinden alıntı.

Yorum yap

Mücahit Yıldız *

Tüm Yazıları →
Avatar

DERGİDEKİ DİĞER YAZILAR



Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir