Pazartesi , 24 Haziran 2024
Son Dakika Haberler

“İRANLININ BÖBREĞİ AFGANLIYA OLMAZ!..” “İRAN KİLİT TÜRKİYE ANAHTARDIR…” MEZHEP EKSENLİ SİYASET GERİDE KALDI  

Yazmayı düşündüğüm üç yazının başlıkları bunlar…

Birinci başlık

İran sinemasının güzel filmlerinden olan “Azim’in Annesi Rona” adlı filmden,

İkinci başlık

İran ve Türkiye’nin bir araya gelmesiyle emperyalistlerin bölgeye yaklaşamayacaklarından

Ve Suriye meselesi başta olmak üzere birçok meselenin hallolacağından…

Üçüncü başlık ise,

İran’ın bugüne kadar sürdürdüğü Farisi-Mezhepçi politikanın, günümüz gerçekleri ile örtüşmediğini, asimetrik savaşların sürdüğü bir dünyada bunu sürdürmenin hem İran halkı için, hem de bölge halkları için fayda getirmeyeceğini anlatmaya çalışacağım.

 

“İRANLININ BÖBREĞİ AFGANLIYA OLMAZ!”

Fırsat buldukça İran filmlerini seyretmeye çalışırım.

Sanat değeri yüksek ailecek seyredilecek filmlerdir İran filmleri…

Ayrıca

Seçilen mekânlar, diyaloglar, replikler aynen biz… “biz” derken 40-50 yıl önceki biz…

Filmlerde gördüğüm kadarıyla, İran halkının hayat standardı Türkiye’ye göre en az 40 yıl geride. “Hayat standardı” derken, İranlıların hastanede, hapishanede, polisin halka davranışı, mahkûmların sevk zinciri ile taşınması, aşırı bürokrasi vs.yi kast ediyorum. Gelir seviyeleri de gördüğüm kadarıyla bizden daha geri…

 

Diğer taraftan

Konu olarak bizim film ve diziler gibi lüks hayat yaşayanları ekrana getirmekten çok, sıradan insanların gerçek hayatını ortaya koyduğu için hoşuma gidiyor. Seyirci film bittikten sonra yaşadığı hayata şükreder. Bizim dizileri ise (bir kısmı hariç) seyredenleri hayatına küstürüyor.

 

Ancak İran filmleri

Çok yavaş aktığı için seyretmek sabır ister. (Son seyrettiğim Tilki ve Just 6.5 hariç. Bu filmlerde hem aksiyon hem de sosyal hayat ve devletin işleyişi hakkında bilgiler vardı)

Yavaş akan filmlerde

Bir müddet sonra o yavaş akışa kaptırır, kendinizi birden filmin içinde hissedersiniz.

Çünkü oyuncular;

Genci, yaşlısı, çocuğu rollerini o kadar güzel icra ediyorlar ki, sanki film değil gizli kamera ile çekilmiş bir dram seyrettiğinizi sanırsınız.

 

Azim’in Annesi Rona adlı film de onlardan biri.

Yönetmen Jamshid Mahmoudi’nin 2018 yılı yapımı olan film, Afganistan’dan göçüp İran’a yerleşen bir ailenin aile içi dramını anlatıyor.

 

Ancak filmde bir sahne var ki,

İran’ın tüm İslami söylemlerine rağmen Farisi refleksinin hayatta (veya yönetmeliklerde) ne kadar etkin olduğunu gösteriyor.

Biz İran’ın mezhepçiliğini bile sorgularken, aslında onun çok ötesinde Farisi kimliğinin daha baskın olduğunu bu film vasıtası ile öğreniyoruz.

Çünkü

Azim’in namaz kılarken görüntüsünden anlaşılıyor ki, o da Şii

Ama

İran için demek ki, Şiilik de yeterli değilmiş. Farisi olmak esastır.

 

Aynı şey

S. Arabistan’da da geçerli.

Uzun yıllar önce gelip S. Arabistan’a yerleşmiş Özbek Türkleri var. Bunlar Suud vatandaşı ve bunlara “Buhariler” denir.

Bunlara da Suudilerin nasıl davrandığını anlatmak isterdim ama konu dağılmasın diye bu kadarla iktifa ediyorum.

Ancak şu kadarını söyleyerek konuya devam edeyim.

Her iki ülke de İslam prensiplerine göre hareket ettiklerini söylerler

Ama

İş icraata geldi mi, İslam’ın ayaklar altına aldığı ırkçılık belirleyici bir faktör oluyor.

 

Azim’in hikâyesine devam edeyim:

Azim diğer tüm göçmenlerin yaşadığı zorlukları yaşayarak ekmeğini kazanmaya çalışmaktadır. Gece vardiyasında yağmur suyu kanallarında vs. çalışmakta…

Bir gün annesiyle motorla dönerken kaza geçirir.

Hastaneye gittiklerinde

Annesinde kaza ile ilgili bir şeyi olmadığını ancak tetkikleri yaparken annesinin böbreklerinin iflas ettiğini.. böbrek nakli yapılmadığı takdirde 2-3 aylık bir ömrünün kaldığını söyler doktor.

 

İşte o dakikadan sonra kendinizi filmin içinde hissedersiniz.

Azim’in hastane köşelerinde, evde, işinde, yaşadığı sıkıntıları, çaresizliği.. film değil adeta gerçek bir hadiseymiş gibi seyrediyorsunuz.

Oyuncular da, dediğim gibi işin hakkını o kadar güzel veriyorlar ki, sanki sizde aralarında yaşıyorsunuz gibi.

 

Merak edenler filmi seyreder,

Ben asıl filmin beni şok eden sahnesine gelmek istiyorum.

Uzun uğraşlardan sonra Azim annesi için böbreğini verecek birini bulur.

İşlemleri yapmak üzere gittiklerinde

Görevli

Böbreğini verecek İranlının kimliğini ister.

Sonra Azim’den kimlik ister.

–         Afganlı mısınız?

–         Evet!

–         İşlemlerinizi yapamam, bir Afganlı bulmanız lazım

–         Neden?

–         Bir İranlının böbreği Afganlıya olmaz!

O anda cemakanın arkasındaki kargaşayı anlatmama gerek yok.

Azim bir yandan annesi için çırpınırken

Böbreğini verecek kişi(sağır ve dilsizdir) daha fazla tepki gösteriyor.

Çünkü o da çok zor durumdadır ve bu paraya ihtiyacı vardır.

 

BENZER BİR OLAY YAŞAMIŞTIM

İslam devrimi iddiasında olan İran’da durum bu!

Yine İslami bir rejime sahip olduğunu söyleyen

Suudi Arabistan’daki “Buhari” lerin çektiği sıkıntıları yazı uzamasın diye değinmedim

Ama

Şu kadar bilinsin yeter.. Orada da esas olan Müslüman olmak değil Suudili olmaktır.

 

Şimdi gelelim ülkemize:

Çuvaldızı başkasına sapladık, iğneyi de azıcık kendimize dokunduralım.

Yeni eğitim dönemi başında

Kızımı Anaokuluna kaydetmek için gitmiştim.

Anaokulunu bir Arap hanımefendi işletiyor.

Kayıt işlemi devam ederken

Hanımefendi yarı endişeli olarak

Çocuğumla birlikte Yemenli, Filistinli ve Suriyeli çocukların da eğitim alacağını söyledi.

“Tamam!” dedim.” Ne var bunda?”

Kadıncağız birden ferahladı.

“Birçok Türk aile burada Arap çocukları okuyor diye kayıt yaptırdıktan sonra çocuklarını geri aldı..” deyince, o kadar üzüldüm ki…

Başakşehir gibi mütedeyyin ve İslami değerlere önem veren ailelerin oturduğu bir muhitte bile durum böyle ise Beşiktaş, Kadıköy gibi muhitlerde kim bilir durum nasıl.

 

Sonra şununla teselli oldum.

Bizdeki bu ırkçı refleksler halkın bir kesiminde var.

Devlet başkanımız bu gibi cahiliye kalıntılarını şiddetle ret ederek

Defalarca

“Benim dinim ne Sünniliktir ne de Şiilik.. Benim dinim İslam’dır!” demiştir.

Yine dünyanın dört bir tarafına yardım eli uzatmakla

Ve

Dört milyon civarında biçareyi ülkemizde misafir etmekle

Şükürler olsun ki, Devlet başkanımız

Esas olan ırkçılığın olmadığını.. insanlık olduğunu tüm dünyaya göstermiştir.

 

Allah diğer Müslümanlara da aynı feraseti versin,

Âmin!

 

16.12.2020

Emin Batur

Emin Batur *

Tüm Yazıları →
Emin Batur

Ayrıca Bakınız

AYRANI YOK İÇMEĞE…

Emin Batur … Özel uçakla Roma’ya gider gezmeğe. – Hakkıdır! – Nasıl olur? Belediye borç …

DERGİDEKİ DİĞER YAZILAR



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir