Toplumumuz her geçen gün daha çok yozlaşıp bozuluyor, kimlik ve kişiliğinden, din ve kültüründen, aile ve insanlıktan uzaklaşıyor.
Aynı köyde yaşayan insanlar birbirleriyle küskün ve birbirlerinin dertleriyle ilgilenmiyor. Yıllarca aynı apartmanda kalan insanlar bir birlerini tanımıyor.
Çekirdek aile dağılmış un ufak olmuş durumda. Anenin kızdan, babanın oğuldan haberi yok. Bir sorumsuzluktur, bir ilgisizliktir, bir vurdumduymazlıktır sürüyor. Peki bu gidiş nereye?
Birçok baba ve anneler dünyaya getirdiği evlatlarını nasıl vatana millete, ümmete hayırlı bir evlat olarak yetiştiririm derdin de değil. Okula verince her şeyin hallolduğunu zannediyorlar.
Sivil toplum örgütlerimiz birbirleriyle didişmekten başka hangi hayırlı işleri yapıyor?
Birçok insanımız bulundukları cemiyet ve cemati hedeflerine, politik, ticari, kişisel çıkarlarına menfaat sağlamak için sıçrama tahtası olarak kullanıyorlar.
Hayır kuruluşlarımızın gözleri Afrikada, Filistinde, Myammarda, Somaliden burayı görmüyor. Evimiz, mahallemiz, köyümüz, yurdumuz dağılıyor, paramparça oluyor. Kendi evimiz, kendi mahallemiz, kendi şehrimiz, kendi ülkemizin her tarafı yanıyor.
Gençlerimiz sahipsiz ve başıboş oluşu her an yüreğimizi hançerleniyor.
Okullarımız, eğitim sistemimiz berbatın ötesinde halen bir sömürge ülkesi eğitim mantığı ile gençliğimizin geleceğini dolayısıyla ülkemizin geleceğini karartıyor.
Üniversitelerimiz anarşi yuvası, sokaklarımız perişan, futbol maçlarımız Bir Roma arenası gibi savaş meydanı.
Ticari, sosyal, kültürel, toplumsal ahlakımız yerlerde sürünüyor. Bu ülkede insanlık, komşuluk, akrabalık, kardeşlik, dayanışma, birlik beraberlik can çekişiyor.
Sorun üstüne sorun, dert üstüne dert toplumsal ahlakımız ve yapımız yerlerde sürünüyor. Peki bunlara kim ilgilenecek, sorunlara kim çare bulacak?
Bütün bunları bilen, gören, bizzat kendi evinde mahallesinde yaşayan öğretmenlerimiz kendilerine verilen saatleri nasıl çabucak bitiririm de evime, işime, çarşıma pazarıma yetişirim derdinde.
Farzı Sünneti, Hakkı hukuku Allah Kitabı, İslami sorumluluğu herkesten daha çok bildiğini zannettiğimiz imamlarımız sorumluluklarını beş vakit ezanı okumak, namazı kıldırmaktan ibaret sanıyor.
Boş zamanlarında devlet memuru olan birçok din görevlilerimiz, öğretmen, memur ve emeklilerimizin kahvede oturmaktan, farklı boş işler peşinde koşmaktan yorulup bazen vakit namazlarına yetişmeye bile zamanları kalmadığı oluyor.
Bu inanmış insanların her birisinin mahallesinden 5 kişinin çocuğunu eğitmek, onlarla ilgilenmek niçin akıllarına gelmiyor?
Yöresindeki Hastahaneleri kimsesiz, yoksul insanları, yetimi, öksüzü ziyaret etmeyi acaba kaç kişi düşünüyor?
Hapishanelere düşen kader mahkumlarıyla ilgilenmek, onlara insan olarak, Müslüman olarak ilgi ve şefkat göstermenin herkes için İslami bir görev olduğunu kimse bilmiyor mu?
Başta ey Din adamları, Ey toplumun önderleri, öğretmenleri, Sivil Toplum örgütleri eğer ilgilenmez, çok çalışmaz, fedakarlık etmez isek bu ülke ve bu ülkenin tabanı ile insanı yavaş yavaş, insanlık ve İslami çizgiden farklı bir dinyanın eksenine doğru kayıyor.
Birilerini suçlamayı, birilerini günah keçisi yapmayı bırakın! Allah cc rızası için kendinizi hesaba çekin! ‘’BUGÜN ALLAH RIZASI İÇİN NE YAPTIM’’ diye aynaya bakın ve önce kimin suratına tüküreceğinizin kararını verin!