Eğer; etrafınız alçaklar, kalleşler ve iki yüzlülerle kuşatılmış ise; hangi siyasi iktidar döneminde olursanız olun, hangi rejimle yönetilirseniz yönetilin, hangi yolu izlerseniz izleyin mayınlı, karmaşık ve çetin bir coğrafyada yaşıyorsunuz demektir.
Yunanistan ve Rumlar gibi kalleş, Ermenistan gibi alçak, İran gibi kaypak, Suriye Esed rejimi gibi kukla devletlerle komşu iseniz; her zaman tehlikeyle burun buruna ve sırtınızdan hançerlenmekle yüz yüzesinizdir. ABD ve Rusya gibi menfaatinin dostu emperyal devletlere karşı uluslararası hile ve oyunların, hesap ve çıkarların tuzağına düşmemek için daha güçlü ve dikkatli olmak zorundasınız.
Fransa, İngiltere, Kanada, Almanya ve birçok NATO ortağı dost görünen düşmanlarla müttefik olarak yan yana, omuz omuza aynı cephede iseniz; örümcek ağına takılıp onlara yem olmamak için sürekli uyanık ve tetikte olmak mecburiyetindesiniz.
Bütün bunlardan önce ve bunlardan evvel yüreği iman ve inançla yoğrulmuş bir millet, yıkılmaz kaleler ve dağ gibi bir devlet olmalısınız. Yoksa; aslanları uyuz itlere ve korkak çakallara boğdurmak, Sizi kendi vatanında esir ve köle etmek, ellerinize ve ayaklarınıza zincirler vurarak Akbabalara ve leş Kargalarına yem ederler.
Bugün; Türkiye dahil tüm Türk dünyası ve İslam aleminin uluslararası kuşatılmışlıktan kurtuluşunun tek yolu birlik ve beraberlik, kardeşlik ve dayanışma içinde kendi öz ve cevherimiz olmaktan geçmektedir. Zaman; birbirimizin hata ve eksiklerini, kusur ve aksaklıklarını ortaya çıkarma, fitne ve tefrika meydana getirme zamanı değil, bilakis; birlik ve beraberliğimizi güçlendirme ve kuvvetlendirme zamanıdır.
İçimizdeki, dışımızdaki ve dört tarafımızdaki hainler, Mankurtlar ve kuklalar hep birlikte varlığımıza ve birliğimize göz dikmiş durumdalar. Bütün bunları göre göre, bile bile gaflet ve dalaletin, sorumsuzluk ve vurdumduymazlığın, ölüm uykularının derinliğinde zaman ve imkanlarımızı boşa harcamak bir Müslümanın kendisine yapacağı en büyük ihanettir.
Karabağ’da, Filistin’de, Suriye’de, Irak’ta, Afganistan’da, Keşmir’de, Türkistan’da, Myammar’ da, Libya’da ve dünyanın diğer mazlum coğrafyalarında akan her damla kanda Müslüman olarak her birimizin vebali ve sorumluluğu vardır. Eğer; dünya Müslümanları olarak biz, bize ait sorumluluklarımızı ve görevlerimizi hakkıyla yerine getirebilse idik bugün, İslam coğrafyalarında yaşadığımız bugünkü sorunları yaşamamış olacaktık. Ama; olan oldu ve gelen geçti. Şimdi; tarihi yargılama, sorgulama ve orada oyalanma zamanı değil. Ondan dersler ve ibretler çıkararak kendi gerçeğimize bakma ve geleceğimizi nasıl ve kimlerle birlikte yeniden inşa ve ihya etmeye yönelme zamanıdır.
Bu zamanı da kaçırır isek eğer; bir asır daha ellerimizdeki ve ayaklarımızdaki paslanmış kölelik zincirleriyle birlikte batılı emperyalistlerin peşinde onlara el avuç açmaya ve yalvarmaya devam eder dururuz. Bu fırsatı değerlendiremez isek eğer; hain komşuların, iki yüzlü müttefiklerin, bize dost diye tanıtılan düşmanlarımızın insafına terkedilmiş olarak bela ve musibetlerin ocağında yanmaya devam ederiz.
Azerbaycan’ın Karabağ’daki Ermeni işgalini kaldırmak için mecbur kaldığı haklı mücadele de bakın kimler yanımızda; Pakistan, Kuzey Kıbrıs Türk Federe Devleti, Katar… Hani nerede; Türkmenistan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan gibi Rusya’dan ödü patlayan ‘’Türk Kardeşlerimiz’’ (!) dediğimiz o meşhur Türk devletleri ve halkları? İslam’ın bayraktarlığını yaptığını iddia eden İran, Suudi Arabistan, Mısır, Ürdün ve İsrail’in kolonileri haline gelen Arap çadır devletlerinin Petro-şeyhleri ‘’Müslüman Kardeşlerimiz ve milletler (!) hani nerede? Tabii ki, İngiltere’nin, Rusya’nın, Fransa’nın, Amerika’nın, İsrail’in ve Ermenistan’ın tarafındalar.
Sözde Müslümanların sözleri de, özleri de YEZİD’ in tarafında, kılıçları ise; Hüseyin’e karşı…(İran rejimi de buna dahil) Bunlar Allahtan değil de şeytanlarından korkan ve emperyalizmin çıkarlarına hizmet eden sahte kahramanlardır. Bunların dostluğu, kardeşliği, müttefikliği ve komşuluğu barsak gurultusundan ibaret fena bir yele benzer.
Tarih boyu olduğu gibi, bundan sonra da olacağı gibi kendi göbeğimizi kendimiz kesmek, kendi geleceğimizi kendimiz tayin etmek zorundayız kardeşim. Bizi özümüze benliğimize ve kimliğimize ulaştıracak tek yol; ne doğu, ne batı, ne kuzey, ne güney değil ‘’Tek yol İslam kardeşliği ve birliğidir.’’ Allah’ın rahmeti, bereketi, yardımı kendi yolu üzerinde kardeş olanlara ve Mü’mince yürüyenleredir.
نَّمَا الْمُؤْمِنُونَ إِخْوَةٌ فَأَصْلِحُوا بَيْنَ أَخَوَيْكُمْ ۚ وَاتَّقُوا اللَّهَ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَı ‘’Müminler ancak kardeştirler, onun için iki kardeşinizin aralarını düzeltin ve Allah´tan korkun ki, rahmete layık olasınız!’’ Hucurat;10
Selam Hak ve hakikat üzere birlik ve beraberlik olanlara ve yürüyenler