Perşembe , 21 Kasım 2024
Son Dakika Haberler
Güncel Sorular ve Cevaplar

Güncel Sorular ve Cevaplar

soru işareti ile ilgili görsel sonucuGüncel Sorular ve Cevaplar

Türkiyede özellikle gençler arsında sanal alemde bir kavram kargaşası ve kısır çekişmedir gidiyor. Herkes ulema, herkes fetva mercii, herkes en keskin bilim adamı, en derin alim ve filozof…Kendi partisini, liderini, şeyhini, mezhebini, meşrebini putlaştırmış, egosunu ilah edinenlerin  kendi aralarındaki seviyesiz tartışmaları birbirlerini tekfir etmelere kadar varıyor. ”Cahil cesur olur” derler. İnsan da böyle işte…

Bu hengame ve kör dövüşünde bana yöneltilen bazı sorulara cevap vermeye çalışacağım. Bunlar benim şahsımın görüş ve düşünceleri. İsteyeni bağlar, istemeyeni bağlamaz…

1-   Soru; Size göre; Allah ve dostları kimlerdir?

Evvela en baştan şunu söyleyelim; Bana, sana, ona göre bir din ve din anlayışı yoktur. Herhangi bir mesele üzerine herkesin bir yorumu olabilir. O yorum ve anlayış o kişiyi bağlar. Bu yorumlar doğru da, yanlış da olabilir.

İslam fıkhına ve akaidine göre; Allah’ın cc Peygamberleri vasıtasıyla kullarını gönderdiği en son din İslamdır. Bu dinin yazılı metni, yani; kitabı da Kur’andır. Kuranda Allah’ın birçok ayette sıfatlarını beyan ettiği kendi dostları kimlerse, Allahın dostları onlardır. Bu sıfatlara uyan ve  peygamberin de (Kur’anda ifade edilen sıfatlara uyan) kavli veya fili sünnetlerinde de tarif ettiği gibi bu insanlar hangi millet ve çağda olursa olsun Allah’ın dostlarıdırlar.

Kur’anda” Allah’ın dostları” (velileri) ; a- Allahın kulları üzerindeki veliliği, b- Kulların kullar üzerindeki veliliği, c- Allahın velileri olmak üzere 3 ayrı şekilde ifade edilir.  Merak eden, araştırma yapmak isteyenler bununla ilgili ayetlere baksınlar.  Oralarda Allah’ın velilerinin sıfatları bir bir sayılmaktadır. Onların kimler olduklarını veya kimler olmadıklarına da herkes kendisi karar versin. Ondan sonra da;” Benim velim, şeyhim seninkinden daha üstün, daha büyük vs. cahili tartışmalara girmesinler.

Bu konudaki bazı ayetleri örnek olarak verelim ; Yunus; 62- 6- 64, Enfal; 34,  Vakıa; 7-12, Fatır;32, Lokman;15, Enam;90, Mutaffifin;18-26, Bakara;257,  Hadid;12, Bakara;20, Nur;37 ,  Ali İmran; Keyf;28, Ali İmran; 193.  Bu ayetlerde Allah’ın dostlarının sıfatları tek tek sayılmıştır

2-Soru; ‘’Arif abi ne yani, Ak Partili olmayınca Bizanslı mı oluyoruz.’’  Her şeyden önce ben hiçbir yerde böyle bir sorunun muhatabı olacak bir şey söylemedim veya buna benzer bir ifade kullanmadım. Ben, ‘’CHP ve PKK zihniyetine ve anlayışına sahip olanların Bizans düşüncesinin çağdaş temsilcileridir dedim, diyorum.’’

Dini ve Sosyolojik olarak Türkiyede iki ayrı ana çatışma gurubu vardır.Bu yeni bir şey de değildir.  Jöntürkler hareketiyle başlamış  zamanımıza kadar uzanmaktadır. Bu çatışma; İslam medeniyet ve Kültürüyle Batı medeniyet ve Kültürünün çatışmasıdır. Kimisi bunu sağ veya sol cephe olarak ifade ediyor.

Ben bu yaklaşımı batı emperyalistlerinin her zaman bize dikte ettirmeye çalıştığı, tepeden inme bir algı operasyonunun ürünü olarak görüyorum.  Bu ülkedeki müslümanları ve islam’ı mücadele alanında yok sayan böyle bir anlayışı kabul etmiyorum. Onun için  Anadolunun İslamlaşmasının temelinin atıldığı 1071 Malazgirt savaşı ile bu topraklarda bu iki mücadele başlamış, o zamandan bu zamana kadar da bu mücadele sağ sol çatışması diye değil, islam ile Haçlılar, Osmanlılarla Bizanslılar ve zamanımızda da bu zihniyetlerin temsilcileri arasında süregelen bir mücadele olarak görüyorum.

Bugün; CHP ve BDP Bizans’ın dünya görüşü ve anlayışının mücadelesini veren ve temsil eden bir zihniyetin hareketleridir. Onun için birçok konuda anlaşabiliyorlar. Velev ki; adları müslüman adı olsa da, kendileri biz de müslümanız deseler de bulundukları cephe, konumlandıkları yer ve duruşları o cepheyi temsil ediyor.

Bu mücadele ; ”Bu topraklar müslümanların topraklarıdır” diyenlerle, Bizans toprağı diyenlerin kendi dünya görüşlerini Türkiyede, bu coğrafyada hakim kılmak isteyenlerin arasında süren bir mücadeledir. Kısaca, ” Zulüm 1453 te başladı diyenlerle Anadoluyu 1071 de (Türkleşmeye) İslamlaşmaya açanların  arasında sürüp gelen bir   mücadeledir..

Bu yaklaşım,” Ak Partili olmayanlar Bizanslıdır”, demek anlamına gelmez. Herhangi bir sebeple AK Partinin içinde veya burada diğer adı geçmeyen partilerde de İslam karşıtı, Bizans yaşantışını,  anlayışını, zihniyetini benimseyenler var olabilir. Bu bir parti ve ideolojik farklılık meselesi değil, bilakis; inanç, iman ve zihniyet mücadelesidir.

Evet; Bizans’ ın Haçlı düşüncesiyle Osmanlı,İslami düşüncesi kavgasının çağdaş bir yansımasıdır bugün bu bitmeyen kavga. Batının Türkiye’ye olan saldırıları, içimizdeki dönmeler ve yerli münafıkların din, tarih, kültür ve coğrafyamıza olan düşmanlıklarından kaynaklanmaktadır. Yani; Bir inanmışların ve onlara yakın olanların, bir de; bu inancımıza karşı savaşan Haçlı batılıların bilerek bilmeyerek hayat tarzı, dünya görüşü olarak onlara yakın olanların savaşı vardır hayatımızın her alanında. İstanbul seçimleri de bu mücadelenin sadece bir parçasıdır diye düşünüyorum. Yani; özde sağ sol çatışması yok Hak Batıl, Müslüman Hıristiyan; batı uygarlığı ile İslam uygarlığı çatışması vardır.Bu hayatımızın her kesitini kuşatmaktadır.  Siyasi partiler, sivil Toplum örgütleri, düşünce akımları ve ekolleri de bu çatışmanın aktif lav püsküren yanar dağlarıdır, cepheleridir.” diye düşünüyorum.

Yıllardır Amerikan ve batı emperyalistleri İslam ülkelerindeki siyasal çatışmaları  sağ sol diye yansıttılar. Her şeyimize müdahale ettikleri gibi kavramlarımızı da bizim gibi yok saydılar, anlamsızlaştırmaya çalıştılar.

3-Kuranla birlikte başka nas varmı?. YOKTUR.

4Sünnetde Kuran gibi vahiy mi? Sünnet, Sünnettir. VAHİY DEĞİL,.Sünnet; Peygamberin Kur’an ayetlerine dayanarak yaptığı işler ve söyledikleridir. Kur’an; vahiy yoluyla peygambere gelen Allahın kelamıdır.

5-Müslüman muhafazakar olabilir mi?. Dinin imani ve itikadi kurallarını inkar etmedikçe ve onlara karşı savaşmadıkça; birileri kendini laik, demokrat, devrimci müslüman görebiliyor, vasıflandırabiliyorsa, bir diğeri de; kendisini muhafazakar görebilir. Bu kelimelerden bizim ne anladığımız değil, bu sıfatları, kavramları kendine yakıştıranlar bunlardan ne anladığı ve bununla nereye gitmek istediği önemlidir. İstilacı batı  kültürüne uydurmak için İslami kavramlarımız ve ıstılahlarımız da farklı farklı yorumlanmakta ve anlatılmaktadır . Müslüman olmak için; muhafazakar olmaya gerek yok. Muhafazakar olmak için; müslüman olmaya da gerek yok aslında. Muhafazakarlıktan ne anladığımız önemlidir. Muhafazakar olmak; tutucu olmak demektir.Ama neyin tutucusu? İslamın mı, hurafelerin mi, demokrasinin mi, diktatörlüğün mü..neyin?  Önce; bu soru netleşmeli ve açıklığa kavuşturulmalıdır. Muhafazakarlık; İslami kural ve kaidelere bağlı olmaksa, yani; islami bir tutuculuk olarak anlaşılıyor ve anlamlandırılıyorsa zaten; her müslüman muhafazakar olmak zorundadır, Yok; İslam dışı başka bir ideoloji ve düşüncenin tutucusu ise,  müslüman; öyle bir muhafazakar zaten olamaz.Neyin muhafazakarı olacak; Kapitalizmin mi, Faşizmin mi, hangi beşeri sistem, düzen ve ideolojinin… neyin?

6-Bir müslüman Osmanlıcı olabilir mi? Osmanlı; osmanlı topraklarında bir arada yaşayan milletlerin ortak adıdır. Türkiye topraklarında yaşayanların kimlikteki ortak adlarının Türk olduğu gibi. Bu bir siyasi kimliktir. Osmanlıcılık da bu siyasi birliği ve kimliği savunanların adıdır.  Osmanlı topraklarında yaşayan milletlerin dış saldırılara karşı birleşmesi ve bu çatı altında toplanmasında dinen bir sakınca yoktur. Çünkü; bu İngiliz milletler topluluğu, Fransız milletler topluluğu gibi siyasi bir oluşumun adıdır. Türkiye, Almanya vs Cumhuriyetleri  olarak birçok değişik milletler, değişik din ve düşüncedeki insanların bir devletin çatısı altında, onun emanında barış, özgürlük ve güven içinde yaşamalarında  bir beis yoktur. Asıl olan; müslümanların orada kendi din ve inançlarını serbestçe, hiçbir baskı ve korku olmadan yaşayabilme ortamlarının olmasıdır.

Müslümanlar birlik, beraberlik içinde kendilerini islam düşmanlarından korumak, dinlerini korumak, yaşamak, kültürlerini gelecek kuşaklara aktarabilmek için devlet olmayı bunun için isterler. Başka toplum, din ve milletleri emirleri altına almak, onları sömürmek veya köleleştirmek  için değil.

Netice olarak; Müslüman her şeyden önce; yeryüzünün (halifesi) olarak kendi kendisinin yöneticisi olmak ister. Olamıyorsa; kendi dinini yaşayabileceği bir ortamı oluşturmaya çalışır, o da olmuyorsa; ya; oradan dinini yaşayabileceği bir yere hicret eder, vaya; şartlar olgunlaşmış ise; kendi malını, canını ortaya koyarak ceberut yönetime karşı baş kaldırır. Bütün çıkış yolları ve çareler tükendi ise; bu yola baş vurulur. Bu da; saldırı savaşı değil, canı, malı, ırzı, namusu, dini… korumak ve müdafaa etmek için yapılan bir savunma mücadelesidir. Onun da, kendine göre bir hukuku vardır. Bu mücadele de herkes, her istediğini yapamaz.

7-‘’Kendi gibi düşünmeyenleri illada rakip mi, yada; düşman mı görmeli’’ Böyle bir anlayışım yok. Elbette, böyle insanlar ve tipler düşmanımız değil. Eğer; böyle düşünnenler benim inancımı, kültürümü ve hayat tarzımı yok etmek isteyen, bunun da söz ve eylemleriyle ortaya koyuyorsa; düşmanlıkları da apaçık belli ve ortada ise, zaten; sen istesen de  istemesen de onlar senin düşmanındır. Bu tipler; yani; beni dinimle, kültürümle, hayat tarzımla…vs. yok etmeye çalışanlar benim rakibim değil; düşmanımızdır.

Rakip; Herhangi bir konuda, aynı şartlarda yarışanlara denir.

Düşman; seni o veya bu şekilde yok etmek isteyendir.

İslamda da, islamın yayılmasına, müslümanların can, mal, ırz ve namuslarına zarar vermedikçe, hayat tarzlarına engel olmadıkça, düşmanlık yapmadıkça o kişi ve topluma düşman denilemez. Bizim gibi inanmayan herkes bizim düşmanımız değildir. Bize düşmanlık yapanlardır bizim düşmanlarımız. Bize düşmanlık yapanlara da dost muamelesi yapamayız. Bu davranış; celladına aşık olan mankurtların davranışıdır. İslam Fıkhında bunların hepsinin ayrı ayrı durumları, hukukları belirtilmiştir.

Selam ve dua ile

 

Arif Altunbaş

Soru sormak veya cevap vermek isteyenler; arifaltunbas@hotmail.com adresine yazabilir.

 

Arif Altunbaş *

Tüm Yazıları →

Ayrıca Bakınız

Karanlık aydınlar ve yerli yabancılar

Karanlık aydınlar ve yerli yabancılar

Arif Altunbaş Türkiye gibi kendi kimliği, benliği, medeniyeti ve kültüründen koparılmak istenen ülkelerde, “aydın” kavramı, …

DERGİDEKİ DİĞER YAZILAR



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir