Bu kelimenin ne anlama geldiğini, nerede, niçin ve kimler için kullanıldığını, buna göre içimizdeki gâvurların kimler ve nasıl birileri olduğunu açıklayalım önce. Bazı gâvurlar da cehaletinin rüzgârına kapılıp bize tellenmesinler.
Oxford Languages’ e göre, ‘’Müslüman olmayan kimselere, özellikle Hıristiyanlara, Avrupalı ve batılılara’’ Türkiye’de halk arasında gâvur denilir. İngiliz gâvuru, Fransız gâvuru, Moskof gâvuru, Yunan gâvuru vs. gibi.
Gâvur, genel olarak İslam inancı dışında olan kimselere denir. ‘’Allah katında tek din İslam’dır’’, ayetine göre; İslam dışında kalanlara yabancı anlamında Gâvur denilir. Gâvur Müslüman olmayan yabancı demektir.
Etimolojik olarak, kökeni Farsçadaki ‘’gebr’’ kelimesinden gelen, ‘’gâvur’’ kelimesi ‘’ 1. Dinsiz inançsız kimse, 2. Müslüman olmayan kimse, 3. Vicdansız, merhametsiz, acımasız kimse, 4. İnatçı’’ kimseler için dört farklı anlamda kullanılır. (TDK)
Bu kelime halk arasında, İslam’ı kabul etmeyen, kefere kelimesiyle eş anlamlıdır. Gâvur demek; Kâfir demek, kâfir demek İslam’ı din olarak kabul etmeyen demektir.
Mecazi olarak, bir ‘’işi gâvur etmek’’ demek onu, ‘’bozmak, dağıtmak, işe yaramaz ve kullanılamaz hale getirmek, değersizleştirmek, boşuna harcamak’’ demektir.
Düşman askerine de gâvur yerine halk ağzında ‘’cavır’’, aşırı derecede kaba, yeteneksiz ve inatçı kimselere de ‘’şeddeli gâvur’’ denir.
Argo olarak kullanıldığında ise; ‘’ Acımasız davranmak, vicdansızlaşmak, insanlık değerlerinden uzaklaşmak, kural ve kaide tanımamak, barbarlaşmak’’ anlamında kullanılır.
Kısaca; ‘’Gâvur, Müslüman olmayan yabancı’’, Gâvurlaşmak ise; ‘’ İslam’a aykırı eylem ve söylemlerde bulunarak yabancılaşmak, İslam dininden ve toplumundan uzaklaşmanın adına ‘’gâvurlaşma’’ denir.
Osmanlıda, batılılaşma hareketini sahiplenip savunan, onu devlet ve millet üzerinde uygulattırmaya çalıştığı için Sultan II. Mahmut’ a İslam ulaması ve Müslüman halk ‘’Gâvur Padişah’’ demiştir. İslam ümmetinin bugünkü her yönden perişan haline bakıldığında, İslam âlimlerinin ne kadar haklı ve isabetli tespitler yaptığı apaçık ortadadır.
Osmanlı devletinin geri kalmasının nedeni Kur’ andan uzaklaşması ve kıblesini batıya çevirmesidir.
Batılılaşmanın öncüleri olan Tanzimatçılar, Jön Türkler, İttihatçılar, gayrimüslimler, Kemalistler, ateistler, laikler, solcular ve sosyalistler Türkiye’ deki yabancılaşma, yozlaşma, toplumsal ahlaksızlaşma ve bozulmanın baş aktörleridirler. Onlara göre İslam çağdışı bir din, Müslümanlar da hep yobaz ve gerici olarak damgalanmıştır.
Batılılaşma İslam dışı bir anlayış olarak yönetim, denetim, hukuk ve eğitim alanında devlet vasıtasıyla milletimize zor ve zorbalıkla dayatılmıştır. Ülkemizdeki yabancılaşma, yozlaşma ve gâvurlaştırmayı hızlandırarak bugünkü kimliksiz, benliksiz, ahlaksız, maneviyatız, Allah’ sız, kitapsız ve hiçbir din ve mukaddesat tanımayan bir kuşağın meydana gelmesi tepeden inme uygulanan batılılaşmanın acı meyvesidir.
Osmanlı ve İslam âlemindeki İslam ulamasının batılılaşmaya karşı çıkışı ve direnişi batılılaşmak isteyen fesat yuvaları ve fitne ocakları tarafından sürekli hedef tahtasına oturtularak zamanın en ağır cezalarıyla cezalandırılmışlardır.
Müslüman âlimlerin ve toplumun ‘’teknolojiye, bilime, sanata, gelişmeye karşı olduğu imajı verilerek İslam düşmanlarının kara propagandalarına sermaye edilmiştir.
Bugün, İslam âlemi ve Türkiye’ nin emperyalist batılılara el avuç açması, siyasi ve ekonomik olarak geri kalmasının, toplumsal olarak yozlaşıp yabancılaşması, kimlik ve benlik krizine girmesi batılılaşma serüveniyle başladı. Üçüyüz yıl sonra Müslüman bir milletin nesillerinin nasıl gâvurlaştırıldığını hala anlayamayanlar gâvurlaşmanın neresinde olduklarının bile farkında olmayan mankurtlardır.
Batılaşan toplumun bir kısmı aynen Moskof ve Yunan gâvuru gibi, Müslümanları Türkiye’den atmak, hatta Hitler faşizmi ve soy kırımcı İsrail gibi soykırıma tabi tutmak isteyenlerin sayıları bugün ülkemizde azımsanmayacak kadar çoktur.
İşte; batılılaşmak, yabancılaşmak, yozlaşmak ve gâvurlaşmak dediğimiz şey, tam da budur. Böyle Batılılaşmak, Batıllaşmaktır. Allah’tan, Kur’an’dan, peygamberden ve İslam’dan uzaklaşmanın adı da gâvurlaşmaktır.
Evimize, mahallemize, şehrimize, ülkemize siyaset ve ticaretimize, okullarımız ve üniversitelerimize, çarşı ve pazarımıza, ahlak ve günlük yaşantımıza tarafsız ve adil bir gözle bakınca, biz hangi İslam’ ın neresindeyiz?
Batı ve batıcılık adına devlet ve milletin özünde meydana gelen inkâr, tuğyan ve isyan hareketleri İslam ve Kur’ ana göre değerlendirilince, GÂVURLAŞMA’ NIN NERESİNDE olduğumuz daha iyi ve net olarak anlaşılacaktır.
Toplumsal değişim ve dönüşüm hareketleri, o toplumun istek ve arzuları doğrultusunda olursa tabii ve normal, tepeden inme dayatmalar, darbeler, ceberut rejim baskılarıyla yapılırsa bütün o değişim ve dönüşüm hareketleri, Türkiye’ deki batılılaşma ve laikleşme örneğinde olduğu gibi halkın kahir ekseriyeti tarafından kabul görmez ve onaylanmaz. Zorla, zorbalıkla güzellik olmaz.
‘’Bir toplum, içinde bulundukları iyi hâli değiştirmedikçe, Allah da onların durumunu değiştirmez.’’ (Rad; 11)
Akıncılar Dergisi Türkiye'nin Güncel, Doğru ve Seviyeli Haber ve Bilgi Portalı