İnsanlık Hz. Âdem’in oğulları Habil ile Kabilin arasında çıkan bir kıvılcım ve daha sonra yangına dönen bir katliam savaşını tarihin her döneminde yaşamış, yaşamakta ve kıyamete kadar da yaşayacaktır.
İnsanlık var oldukça Hz. İbrahim’le Nemrut‘un, Hz. Musa ile Firavun‘un, Hz. Muhammed ile Arap cahiliye anlayışının mücadelesine sahne olacaktır.
Her Nemrut’a bir İbrahim, her Firavun’a bir Musa, her Ebu Cehil’e vahyin izini izleyen bir kahraman karşı çıkacak ve insanlığın onurunu kurtarmak için mücadele edecektir.
Firavun ana rahmindeki Musaları katletmenin kaygısıyla uyku uyuyamazken, Musa kendisini katletmek isteyen Firavunun sarayında büyüyecektir.
Bugün İslam ülkelerinin hemen hemen hepsi kendi ordularının işgal ve istilası altındadır. Bu ordular kendi insanına karşı savaşmakta, düşmanı unutup kendi kardeşlerini kurşunlamakta, kendi anne, baba, kardeş ve bacılarına tahammülü güç acılar yaşatmaktadır.
Ortadoğunun orduları sadece işgal ve istila orduları değil aynı zamanda baskı, zulüm ve katliam ordularıdır. Yani kendi ailelerine, anne ve babalarına, kendi medeniyet ve kültürlerine karşı düşman olarak yetiştirilmiş ordular.
Bu ordular sadece askerlerden ibaret değil bürokratlar, Öğretim üyeleri, Medya, basın yayın organları, sermayedarlar olmak üzere toplumun bir kısmının tabanını oluşturmaktadır.
Ortada adı konmamış açık bir savaş vardır. Bu savaş doğu ile batının savaşı, Haçlılarla Müslümanların savaşı, İslam medeniyetinin çocukları ile batı medeniyetinin çocuklarının savaşı olarak en acımasız bir şekilde gözümüzün önünde meydana gelmektedir.
Eğer bir Amerikan askeri veya vatandaşı öldürülürse Amerika ve batı hep bir ağızdan kıyameti koparmaya çalışır ve o vatandaşının hakkını aramaya, gerekirse onun intikamını en ağır bir şekilde almaya çalışır.
Ama aynı devletler, aynı insanlar kendi ülkesini işgal eden bir orduya işgalci demez/diyemez ise, bir sabah namazında üç yüz kişiyi kurşuna dizmesine ses çıkarmazsa, başka bir gün üç bin kişiyi katletmesine göz yumarsa, başka bir camiye sığınan insanları çoluk çocuk, kadın, kız, yaşlı genç demeden öldürmesine ses çıkarmazsa bu mantık tam bir Firavun mantığıdır. Bu anlayış Firavun’un anlayışıdır. Bu düzen Firavun düzenidir. Bu ahlak Firavun ahlakıdır.
Firavun Firavunluğa soyunur mazlumlara zulmetmeye, onları katletmeye başlar ise, Allahta o topluma kurtarıcı olarak mutlaka bir Musa gönderir. Her zulüm düzeninin bir Firavunu varsa, onun karşısında da dik duracak mutlak bir Musası da vardır.
Bugün kendi özgürlük, bağımsızlık ve iradesine sahip çıkan Mısır halkı Kahire gibi tüm şehirlerde, Adeviye ve Nahta gibi tüm meydanlarda Firavun düzenine karşı Musa gibi dik duruyorsa mutlaka bunun da bir bedeli olacak.
Mısır’daki İslami uyanış Ortadoğu’daki tüm diktatörlerin, zalim Arap yöneticilerinin saltanatlarını kökünden sarsıyor, büyük bir depremin fay hatlarını tetikliyor.
Osmanlının yıkılışından sonra bir türlü yüzü gülmeyen Müslüman milletlerin ülkelerinde artık bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.
Mısırdaki katliamlardan sonra gelecek olan 2. Arap baharı değil, tüm dünya Müslümanların baharı, Amerika, İsrail ve batı emperyalizminin ise sonbaharı olacaktır.
Firavun’un büyücüleri ‘’Biz de Musa’nın Rabbine iman ettik” diyecekleri gün de gelecek. Haman, Belam, Karun da Müslümanların ölümü öldüren, ölümsüz mücadeleleri karşısında diz çöküp döktükleri kan denizde Firavunlarıyla beraber boğulacaktır Allahın izniyle.
Zulümle abad, Firavun mantığı ile devlet olunmadığını ABD‘de, AB‘de, İsrail de görecek.