Pazartesi , 24 Haziran 2024
Son Dakika Haberler

Dr. Cafer

Mehmet Bozkurt
Esmer karayağız ve yüzünde derin çizgileri olan sert bakışlı bir yüz ifadesinin altında saf ve temiz sıcak ve samimi yürekli bir Anadolu delikanlısı. Hasbi ve harbi, içten pazarlık bilmez Dimdik bir beden bana hep1 rakamını düşündürmüştür. Sırtının normal kamburluğu bile düzdür. Maraş’tan İstanbul’a gelmiştir. Lise ve üniversite yılları maddi sıkıntılar içinde geçtiğini biliyorum. İlk ne zaman tanıştığımızı hatırlamıyorum. Ancak ben Caferi çoğu Mazhar Özman ile birlikte görüyordum. Üniversite yıllarında mukaddesatçı gençliğin buluşup görüştüğü iki mekân vardı. Biri İskenderpaşa cami avlusu diğeri MTTB idi. İskenderpaşa aynı zamanda Görünmeyen Üniversite olduğu için burada tanışıp görüşme ve dostluklar bir başka ve kalıcı idi. İşte Cafer ile burada sık karşılaşırdık. Pazar günleri Mehmed Efendinin veya Esad Coşan Hocamızın sohbetleri sonrasında Anadolu’nun her tarafından gelen arkadaşlar ve İstanbul’da bulunan arkadaşlar görüşür kaynaşır hasret giderirlerdi.

Görüşme Sabah namazları veya vakit namazları sonrasında da çok olurdu. Her kesimden insan ticaret erbabı bürokrat siyasetçi veya üniversite hocası, öğrencisi Hocaefendilerle istişare için İskenderpaşaya gelirdi. İşte bu ziyaretlerde Caferle sık karşılaşır görüşürdük. Cafer fedakâr ve cefakar bir arkadaştı. Rahmetli Mazhar Özman Ağabeyin sağ kolu idi. Ben askerlik dönüşü Vakıf Gurabada Mazhar Bey Başhekim iken Radyoloji ihtisasına başladım. Bu sırada Cafer Mazhar Bey’in yakınında ve sivil yardımcısı idi. Ben mezun olduktan bir iki yıl sonra Cafer mezun olmuştu. Mezun olduktan sonra Ürolojide Dr. Güven Sevin’in yanında çalışmaya başlamıştı. Cafer daha sonra ihtisas sınavı sonucu Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Kliniğinde yine yakın bir arkadaşımız olan Sedat Savaşer ile birlikte ihtisas yaptı. Sedat Savaşer Şişli’de ihtisası tamamladı. Cafer bu fedakârlıklarının karşılığı olarak önce Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü görevine getirildi. Bir dönem Maraş tan Ak Parti kadrosunda Milletvekili seçildi. Ve Cafer Maraş’a dönmüş oldu. Birbirimizi Allah için severdik. Cafer ile ilgili üç hatıramı paylaşmak istiyorum. İlkinde ben yedeksubaylığım sırasında ayda bir İstanbul’a geliyor İskenderpaşa’ ya uğruyordum. Bir defasında öğle namazı sonrasında caminin kapısında Cafer bir tarafında ben öbür tarafında Mehmed Efendi Hocamızın namazdan sonra camiden çıkışını bekliyorduk.

Ben askerlik yaptığım için yedeksubay üniformalı idim. Hocaefendi namaz bittikten sonra adeti üzere birkaç dakika yerinde oturur, cemaatten istişare için gelenleri dinler, sorularının cevaplarını verir sonra kalkar ve çıkardı. Cemaatten bazıları da hürmeten Hocaefendiyi bekler sonra camiden çıkardı. Hocaefendi çıkarken beni üniformalı görünce tebessüm etti ve Cafere “Sen ne zaman giyeceksin?” diye sordu. Ben nükteyi anlamamıştım. Ahmet Gök bu sözün manası mektebi çabuk bitir demektir dedi. Burada Mehmed Efendi Hocamız gayet güzel ve ince bir şekilde çabuk mezun olması için Caferi uyarıyordu.


İkinci Hatıram, Vakıf Gurabada iken 12 Eylül’den sonra Kasım ayı ilk haftası bir gündü. Öğleden sonra hastane sakindi, hastanenin uzun koridorları vardı, koridora çıktım. Cafer uzaktan beni görünce bana seslendi. Mehmet Hocaefendi yarın geliyor Hocaefendi ağır hasta imiş dedi . Hastanenin orta bahçesi vardı bahçeye çıktık. Mazhar Bey’in Hocaefendinin 15-20 günlük ömrünün kaldığını söylediğini nakletti. Hocamız Mart ayında mide kanserinden ameliyat olmuştu. Mazhar Bey ameliyattan sonra 32 hafta kadar ömrü olduğunu söylemiş ve ameliyat bittikten sonra odasında hüngür hüngür ağlamıştı. Bizde bu haberi duyunca bahçede iki arkadaş çocuklar gibi ağladık. Ertesi günü hava alanına gittik. Önlüklerimizle aprona hastamız var diyerek çıktık. İkimizden başka kimse aprona girememişti. Hocaefendiyi uçağın kapısında ayakta görünce nispeten iyi olduğunu düşünerek çok sevindik. Hocamızı hava alanından Yahya Oğuzun arabası ile Fatihe eve getirdik. Hocamız Mazhar Bey’in tahmini hilafına 15- 20 gün değil, geldiğinden bir hafta sonra 13 Kasım da Hakk’ın rahmetine kavuşmuştu.


Üçüncü paylaşmak istediğim hatırayı Cafer bana kendisi anlatmıştı. Mazhar Bey Başhekim iken bir ara Amerika’ya gitmişti. Cafer arada bir Mazhar Bey’in evine uğrar, Mazhar Beyin Hanımından bilgi alırdı. Arada bir de Hocaefendiye de uğrardı. Hocaefendi de Cafere Mazhar Bey’den bir haber varmı diye sorardı . Bir defasında Hocamız tekrar sorunca Cafer de Efendim Mazhar Abi beni aramaz ki, ama Gülçin Ablaya( Mazhar Bey’in eşi) sordum, iyiymiş diye cevap verir. Hocamız ” Cafer gel seninle Mazhar’a bir mektup yazalım” der. Cafer Hocaefendinin ağzından mektubu yazmaya başlar. O sırada Mazhar Bey de Amerika’dan mektup yazmaktadır ve Hocaefendi o mektuba cevap gibi Cafere mektubu yazdırır. Mektupta der ki “Mazhar bulunduğun ortamın küfür ve zulmet ortamı olduğunu yazıyorsun. Ortamı kötü görüyorsun. Bu iyi bir şey. Ancak insan beğenmediği bir ortamda bulundukça zamanla o ortama alışır günahları kanıksar, imanını muhafaza etmesi zorlaşır anlamına gelen cümleler yazdırır. Ve sahabe devrinden bir kıssa yazdırır. “Bir gün Ebu Zer RA kölesiyle yolda giderken sahabiden biri ile karşılaşır. Sahabi ” Ya Eba Zer bu ne hal, kölen ile sen aynı kıyafeti giymişsin. Köleden farklı olman gerekmiyor mu? ” Ebu Zer Hazretleri de sakın öyle söyleme ben de senin dediğin gibi konuştuğum için Peygamberimiz (SAS) bana ” Ebu Zer’den hala cahiliyet kokuları geliyor” dedi. Efendimiz köleleriniz sizin dinde kardeşlerinizdir. Yediğinizden yedirin, giydiğinizden giydirin” buyurdu. Hocaefendi bu minvalde mektubu yazdırır ve gönderir. Mazhar Beye Caferi sahiplenmesi onunla ilgilenmesi konusunda uyarmış olur. Asıl olarak da Resulullah SAS Efendimizin Efendi ile köle veya hizmetçi arasındaki kardeşlik bağlarını kuvvetlendirdiği gibi Mehmed Efendi Hocamızda cemaat içinde farklı konumda olanların arasında kardeşlik bağlarını tesis etmekteydi.


Peygamber SAS Efendimizin etrafında sahabeler nasıl birbirine bağlı ise, biz de görünmeyen üniversitenin mensupları olarak üstadlarımızın etrafında birbirimize sıkı bağlıyızdır. Bu o günde bu günde Mehmed Efendi Hocamızdan öncesinden de başlayıp Esad Hocamızla devam eden ve bugün Nureddin Hocamızla devam eden bu dergâh’ın bağlıları arasında kalıcı bir kardeşlik ve muhabbet vardır ve inşaAllah ilanihaye devam edecektir.


Dr. Caferi yadetmek için yazarken görüldüğü gibi Mehmed Efendi Efendi Hocamızdan bahsetmemek mümkün değil. Çünkü Allah CC bizi bu kapıya getirerek lütuf ve keremini bahşetmiştir. Bu vesile ile gerek Mehmed Efendi Hocamıza gerek Esad Coşan Hocamıza Allah CC Lütfü keremi ile muamele eylesin ve bizi şefaatlerine nail eylesin. Dr. Cafer Kardeşimize de cennetine dahil eylesin ve bizi Peygamber Efendimizin havzı kevserinde buluştursun. Amin

Mehmet Bozkurt *

Tüm Yazıları →
Mehmet Bozkurt

DERGİDEKİ DİĞER YAZILAR



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir