Dirilişler, doğumlar gibi sancılıdır, sıkıntılıdır; sonu ferahlıktır, kurtuluşa, özgürlüğe ve esinliğe kavuşmaktır. TRT’nin eski genel müdürlerinden merhum Turgut ÖZAKMAN “Diriliş Çanakkale 1915” adlı eserinde bir anı paylaşır: 27. Alay’ın 1. Taburunun bölükleri takımlar halinde çalışıyorlardı. Bölük komutanlarından Yüzbaşı Cemil eğitim sona erince bölüğünü topladı. Takımlar komutanları ve çavuşlarıyla dizilip durdular. Yüzbaşı Cemil askerlerine birkaç cümle ile 18 Mart’ı anlattı. “Topçular İngiliz donanmasını yendi…” dedi ve devam etti. İngiliz yine geliyor. Bizden güçlü, adamı çok, silahı bol, mermisi sayısız. Çıkarma yapmadan önce kıyıları yerle bir edecek, taş üzerinde taş koymayacak, kulaklarımız sağır olacak. Soruyorum: “Ne yapalım? Kaçalım mı? Hayır! Topçular gibi ölümüne dövüşelim mi? Evet! Biz de yenelim mi? Eveeeeet! Yenecek miyiz? Eveeeeet! Tekrarladı: Yenecek miyiz? Eveeeeet!
Yüzbaşı yaklaştı. “Yenelim ya. Düşmanın arkasında donanma varmış. Olsun! Bizim arkamız daha güçlü. Çünkü bizim arkamızda hepimiz için dua eden milyonlarca ana var.”
“Ana” der demez kendisi de heyecanlandı, gözleri sulandı. Askere ağladığını göstermemek için başka şeyler geveleyip kaçtı. Böyle konuşan yalnız Yüzbaşı Cemil değildi. Bütün subaylar ortak akla uyarak askerden düşmanın güçlü olduğunu saklamıyor, anlatıyor, sonra da soruyorlardı: “Siperlerimiz yerle bir olsa, aç kalsak, tüfeklerimiz kırılsa, mermimiz bitse, dişimizle, tırnağımızla dövüşecek miyiz? Evet dövüşeceğiz! Düşmanı evelallah yenecek miyiz? Evet, yeneceğiiiz! Tabur komutanı İbrahim Bey (Çetiner) bütün gün bu çalışmaları izliyordu. Alay komutanına durumu tek sözcükle özetledi: Diriliyoruz!
Son zamanlarda ülkemize yönelik ekonomik darbe girişimleri Turgut Özakman’ın “Diriliş Çanakkale 1915” adlı kitabındaki aktarımını hatırlattı. Bazıları “Battık, gittik, mahvolduk.” moduna girmeye çok da teşne imiş. Bazıları ise bu sefer Reis’ten kurtulacağına inanmaya başladı. Emperyalistleri Anadolu topraklarından kovan Mustafa Kemal’in takipçileri bile Emperyalistlerden yana tavır alır oldu. Ne adına? Siyasi hasetlik adına. Ülkenden ve milletinden yana duruş almadıktan sonra kimden yana alırsan al. Bunlar ekonomik kriz meselesi değil, milli duruş meselesi, biraz da kan meselesi… İşte ömrü hayatı Reis düşmanlığı ile geçen CHP eski milletvekillerinden Şahin Mengü’nün kendisi gibi Reis düşmanı olan kızı Nevşin Mengü’den örnek bir milli duruş tavrı: “Ya kardeşim neyse ne. Dolar 8 lira olsun. Amerika bizim Reis’imize operasyon çekiyor. Biz de sonuna kadar Reis’imizin arkasında duracağız. Aç kalmak gerekirse anasını satim ben de aç kalırım.”
Bazılarına bazı tarihi tespitleri hatırlatmak gerekir. Mustafa Kemal Cumhuriyet’in ilanından 7 ay önce İzmir İktisat Kongresi’ni toplamış, ülkenin ekonomik durumunu masaya yatırmıştı. Kongrenin açılışında yaptığı konuşmada şunları söylüyordu: “Siyasi bağımsızlığımızı kazandık, iktisadi bağımsızlığımızı geliştirip siyasi bağımsızlığımızı tamamlayacak biçimde iktisadi bağımsızlık sağlayamazsak elimizdeki siyasi bağımsızlığımızı da kaybederiz.”
Dış borcumuz var diye felaket tellallığı yapanlara da Mustafa Kemal’in bir çift sözü var: “Hükümetimizin her medeni devlet gibi dış borçlanmalar yapmasına lüzum vardır. Şu kadar ki, borç alınan yabancı paralarını ödemeye mecbur değilmişiz gibi, amaçsız israf ve tüketim ile borçlarımızın yükünü arttırarak mali bağımsızlığımızı tehlikeye düşürmeden kaynaklarımızı geliştirecek verimli borçlanmalara taraftarız.”
Yıllarca ekonomik olarak kendilerine bağlı ve bağımlı olduğumuz için seslerini çıkartmıyorlardı. İMF’nin bu topraklardan defolup gitmesini sağlayan Türkiye büyük projelerini uygulamaya koyduktan sonra birilerinin bölge üzerindeki hâkimiyetini sarsmaya başladı. Türkiye’nin gelecekteki konumunu gördükleri için kendilerince ön almaya çalışıyorlar. Ne yaparlarsa yapsınlar bu ülkenin yükselişini engelleyemeyeceklerdir.
Ömer Naci YILMAZ