Aydın Aydın
Bir ayetin okunuşu:
Hani, “Kur’an’ı biz koruyacağız” ayeti var ya…
Ümmet bu ayeti nasıl okumuş. Hele bir bakalım.
Nasıl dersiniz?
Sadece “-Allah’tır elbet korur…” Bile denilse söz doğrudur.
Ama…
Mükellefe bir emir vermeyen sözün hiç bir kıymeti yoktur ve ümmet hiç bir ayeti bu şekilde asla okumamıştır.
Ümmet, her ayetten bir mükellefiyet emri almış ve gayreti de hep bu yönde olmuştur.
Ümmet bu ayetten de kendi mukellefiyetine bir emir almıştır.
Çünkü kendisi bir mükelleftir.
Ümmet, “Kur’an’ı koruyacak olan biziz” ayetinden ne emri almıştır?
Ne emri var ki o emir alına?
Hafızlık emri…
Ümmet bu ayetten hafızlık emrini almıştır.
Bu ayet ile mükellefe verilen emir şöyle bir hükümdür.
Bir beldede….(Belde hakimi ve emsali yetkilisi olan yer) hiç hafız yok ve hafızlığa çalışan hiç kimse de yoksa, o belde topyekûn ehli salât ve ehli savm olsa da bagi yani İslam’ın düşmanı hükmündedir ve onlara buna göre amel edilir.
Yani
Allah Teala Kur’an’ı ben koruyacağım derken ümmete vazife veriyor. Ümmet bu vazifeyi terk ederse zımnen Allah teala’ya “Biz korumuyoruz hadi sen koru bakalim nasıl koruyacaksin” diye meydan okumuş olur ve bu da küfre delalet eder.
Ümmetin inanışına hurafe gözüyle bakan ve güya Kur’an okuyan herkese Kur’an nasıl okunur diye bir örnek…
Hafızlık, böylece akaide taalluk eden ve farzı kifaye bir ameldir. Ameldir lakin akaide ait bir ameldir. Farzdır lakin farzı kifayedir.
Bir beldede bir kişi bile hafız veya hafızlığa çalışıyor ise amel yerine gelmiştir. Aksi halde beldenin tümü aynı ahkam ile İslam’ın muhatabıdır.
Ve bunun resim olarak ifadesi… Aşağıda…
“Din, şeyhlere, tarikatlere, devletlere, hükümetlere ve emsali şahıslara değil doğrudan insana emanettir.”
Bu yazıyı bir duvara yazılmış olarak düşünün ve o duvarın resmi aklınızdan hiç çıkmasın.
Çıkmasın ki, Kur’an’ı koruma azminizi kaybetmeyin.
Aksi halde biz, “biz” olmaktan düşeriz.
Yazık olur.