İşgal ve işgalcilik; Rusya’nın, sömürgecilik; Batının gayri meşru çocuğu ABD’nin genlerinden gelen karakteridir. Dünyayı geren bu iki hukuk tanımaz gücün militarist meydan okumalarının perde arkasında mevzi ve alan kazanma çabaları Ukrayna Krizinin kördüğümünü oluşturuyor.
Konu dışarıdan Ukrayna krizi gibi görünmesine rağmen bunu çıkaranlar oyunu Ukrayna sahasında oynayıp kendi aralarında, kendi kurallarına göre dünyayı dizayn etmeye çalışıyorlar. Kim, nereleri, nasıl paylaşacak, sınırlar nereden çizilecek konuları kapalı kapılar ardında yapılan pazarlıkların ana temasını oluşturuyor. Bu pazarlıklarda masada sadece Rusya ve ABD olmak üzere iki taraf var. Ne NATO ülkelerinin ve ne de savaş alanı olan Ukrayna’ nın bu masada yeri yok. Burada neler olduğundan sadece savaşı kışkırtan iki tarafın haberi var.
NATO müttefiklerini kendi peşinde sürükleyip Afganistan’ nın işgalini gerçekleştiren, 20 yıl sonra da saplandığı bu çıkmaz sokaktan bir türlü kurtulamayan, yedeğinde oraya sürüklediği müttefiklerine bile haber vermeden bir gecede satan ve ansızın Afganistan’ı terk edip kaçan Amerika’nın başta kendi müttefiklerine, sonra rakibi Rusya’ ya, daha sonra da kullanmaya çalıştığı Ukrayna’yı inandıracak dürüst bir davranışı ve sicili yok.
ABD ve Rusya’nın ‘’kimseye güven vermeyen ve kimseye de güvenmeyen’’ politikaları Ukrayna bozkırları üzerinde oynadıkları oyununun faturasını tabii ki kendileri ödemeyecek. Rusya ayısı ile ABD canavarının boğuşmasından en çok zarar görecek olan ülke Ukrayna ve daha sonra da Avrupa ülkeleri olduğu muhakkak.
Bu yüzden AB’ ın başını çeken Fransa ve Almanya ile onları izleyen ülkelerin bu gerilim ve savaşın Avrupa’ya yıkım ve felaketten başka hiç birşey getirmeyeceğinin farkındalar. NATO için de içten içe mırıldanmaların ve somurtmaların kışkırtıcı bir şekilde ateşe benzinle yaklaşan güç sarhoşu ABD’ nin hiçte hoşuna gitmiyor. Ortada Rus tehdit ve işgaliyle karşı karşıya olan bir Ukrayna ve herhangi bir savaşta yalnız bırakılacağına inanan, iki güç arasında sıkışmış bir Avrupa var.
Rusya, bu durumun farkında ve sınırlarını çepeçevre kuşatan ‘’NATO’ dan ne kadar koparırsam o kadar faydadır’’ mantığı ile hareket ediyor. Klasik yayılmacı Rus stratejisi ve jeopolitiğinden de asla geri adım atmak istemiyor. Bu arada Kırımın işgalini legalleştirmek, Ukrayna’ yı da NATO ile arasında tampon bölge olarak veya gerekirse savaş alanı olarak kullanmak için bütün kartlarını oynuyor.
Batı uygarlığının doğurduğu, büyüttüğü insan karakteri, düşünce ve felsefesinde çıkar ve menfaatlerin açamayacağı hiçbir kapı yoktur. Bunun için, ‘’Kazanmak ve başarmak için her şeyi yapmak meşrudur’’ ilkesizliği her iki tarafın savaş retoriğini oluşturuyor. Karaktersizlerin ahlakını ilkesizler oluşturunca; kriz de çözüm de oyunu oynayanların iki dudağı arasında bağlı kalıyor.
Rusya Sovyetler zamanındaki etki ve yetki alanını dağıtmanın ve bir kısmını da NATO’ya kaptırmanın burukluğunu yaşarken ABD her zaman olduğu gibi NATO üzerinden Rusya’yı kuşatıp hareketsiz hale getirmek için Ukrayna ve Avrupa adına sahada top koşturuyor. NATO’ ya üye bütün ülkeleri kendi arka bahçesi görerek hareket ediyor. Bu konuda son zamanlarda söz geçiremediği tek ülke Erdoğan başkanlığındaki Türkiye. Onun için ABD ve Batı ülkeleri Türkiye’ye karşı bir Haçlı ittifakı içindeler.
Türkiye eski Türkiye, ABD ve müttefikleri de eski NATO müttefiki ülkeler değil. NATO müttefikleri gizli bir Türkiye düşmanlığında da müttefikler. Bunu her fırsatta Suriye’de, Irak’ta, Libya’da, Akdeniz’de, Rumlar ve Yunanistan ile olan gerilimlerimizde açık ve net olarak gösteriyorlar.
NATO ve ortaklarının Karadeniz’de, Doğu Akdeniz’de, Baltık Denizinde ve Berik denizinde Rus donanmasını sıkıştırmak için yaptığı askeri manevralar ve tatbikatlarla iki gücün son zamanlarda burun buruna gelmiş olması denizlerin hemen yanıp tutuşacağı anlamına gelmiyor. Mesele; savaşmak değil, paylaşma meselesidir. Güçlü ordular diplomasinin masada duran bir sopasıdır. En uzun ömürlü ve sağlıklı anlaşmalar savaşla yapılanlar değil diplomasiyle yapılanlardır
Bizim için; Suriye’de, Libya’da, Karabağ’da düşman tarafta duran bir Rusya, tüm Ortaasya ülkelerinde iç karışıklıklar, sınır kavgaları çıkartan bir Rusya, Çarlık ve Sovyet imparatorluğu sınırlarına ulaşmak için hiçbir etik sınır tanımayan, elindeki bütün kozları oynayan bir Rusya vardır.
2. Dünya savaşından sonra ABD ve Rusya’nın tepişmesinden en çok zarara gören ülkeler küçük devletler oldu. Sömürenler semirdikçe semirdiler ve güçlendiler. Ezilenler de sömürüldükçe sömürüldüler ve zayıfladılar. Neticede; Sovyetleri saldırgan ideolojisi ve güç sarhoşluğu mağlubu etti. Oyunu ABD kazanmasına rağmen Rusya da artık eski Rusya değil. Karşımızda kendisini toparlamış ve bitleri kanlanmış bir Rusya var.
Ukrayna krizinde de görüldüğü gibi bugün anlaşılan o ki; ABD ve Rusya tekrar eski iki kutuplu soğuk savaşa dönmek istiyorlar. Aralarındaki anlaşmazlık; paylaşılamayan ülkeler ve bölgelerdir. Sorun; Gürcistan, Abhaza, Osetya, Kırım veya Ukrayna’nın işgalinin çok ötesinde daha çok derinde görünmektedir.
ABD batıda; gittikçe özelliğini yitiren NATO’ yu Rusya karşısına dikip canlandırmak, doğuda; Çin’i yalnızlaştırarak kartları masada yeniden karıp dünya jandarmalığını tek başına ele geçirip Çin ile hesaplaşmak için sinsi bir oyun kuruyor. Bunun için: Ukrayna’yı pazarlık alanı, NATO’yu yandaş ve hazır güç olarak, Rusya’ yı da güçlü bir anlaşmayla batıda bağlayarak Çin’i kendi karşısında yalnızlaştırmak için oyun kuruyor.
Bir NATO ülkesi olmasına rağmen Türkiye bu krizin bir an önce çözülmesini ve bitmesi için barışın hakim olmasını istiyor. Bunu en fazla istemeyen taraf Ukrayna ve Rusya’ nın batı sınırlarına en uzak ülke olan Avrupa’nın gayri meşru çocuğu Amerika’dır.
Amerika’nın NATO müttefikliği ve Avrupa’nın stratejik dostluğu hikayesi nerede mi kaldı? ABD kendi çıkarları için anasını bile satar.
Arif Altunbaş, Haber 7