Amerikan despotizmi topraklarımızı bölüp parçalamak ve PKK’ya bir terör devleti kurmak, şımarık Rumları ve işgalci Yunanlıları korumak, fitnenin babası İsrail’e sahip çıkmak, Filistin’i ve Kudüs’ü siyonistlere vermek, kısaca;Ortadoğu’yu yeniden işgal ve dizayn etmek için karşımızda bir savaş pozisyonu almış durumdadır. Bu yüzden Türkiye’de sevilmeyen ülkelerin başında nefretin doğurduğu, büyüttüğü İsrail ve çağdaş firavun Amerika gelmektedir.
Sözde; müttefik, özde; en kalleş ve kaypak dost (!) Amerika ülkemizin ve milletimizin düşmanlarıyla birlikte Türkiyeyi hedef tahtasına koymuş, yemek için gözünü kestirdiği kuzuya; ‘’N eden suyu bulandırıyorsun’’ diyen Kurt’a benziyor. Kısaca; ABD, siyonist İsrail’in elinde bir kukla haline gelmiş durumdadır. İsrail Amerika piyonunu öne sürerek her gün bir karış daha ‘’Arz-ı mev’ut ideallerine’’ yaklaşıyor.
Amerikan despotizmi Ege ve Akdeniz’deki, Suriye’nin Kuzeyindeki ve PKK’ya karşı olan dik duruşumuzdan, menfaat ve çıkarlarımızı ne pahasına olursa olsun koruma kararlılığımızdan olağanüstü rahatsızlık duyuyor. Doğu Akdeniz’deki Türkiye’ye ait münhasır bölgelerde gaz ve petrol aramamamız için Türkiyeyi uyarıyor. Rumlar, Yunanlılar, Lübnan, Mısır, İsrail ile birlikte Doğu Akdeniz’de şimdiden bir terör paktı kurmuş durumda.
Rum, Yunan, İsrail, PKK, bazı aşiret ve çadır devleti olan Arap ülkeleri, Türkiye’deki yerli minafıklar ve işbirlikçileriyle birlikte; güçlenen, yükselen, değişen ve büyüyen Türkiye’den rahatsız olmalarının tek sebebi Türkiye’nin batı patentli kölelik zincirlerini kıra kıra, tutsaklık prangalarını parçalaya parçalaya anlı açık başı dik olarak özgürce hareket etmesi bölgemizde jandarmacılık oynayan Amerikayı ve dostlarını derinden rahatsız ediyor.
Dengesiz Trump yönetimindeki ABD’nin ve İsrail’in bütün derdi onlara baş eğmeden, yalakalık ve uşaklık yapmayan Türkiye’nin lideri Tayyip Erdoğan’ın ve yeni Türk dış politikasının onurlu, omurgalı duruşudur.
‘’Fırat Kalkanı’’, ‘’Zeytin Dalı’’ harekatları, ‘’İdlib’deki çatışmazlık bölgesinin’’ oluşumu, ‘’Kuzey Irakta ve Türkiye’deki terör örgütleri yuvalarının darmadağın edilmesi gibi… kendi özgürlük ve bağımsızlığımıza güvenliğimize dönük atılan tüm cesur adımlardan rahatsız olanlar zaten;Türkiye’ye karşı gardını almış, bir şer cephesi oluşturmuş durumdalar.
Bu hal bize, Osmanlı Şairi ve Hekimi Abdulhak Molla’nın,‘”Bu mesel ile bulur cümle düvel fevz-ü felâh/Hazır ol cenge eğer ister isen sulh-ü salâh.” (Barış istiyorsan eğer; savaşa hazır ol! İnsanlık ancak bu örnek ile huzur ve kurtuluşa bulur) beytini hatırlatıyor.
ABD yandaşlarıyla birlikte tüm Ortadoğu ve Filiistin’de, bölgemizde ve coğrafyamızda yüzyılın büyük bir işgal ve sömürü planını devreye sokmak için çalışıyor. ( ‘’Beka meselesi’’ denilen şey işte bu.) Bazı Arap liderlerini de yanına alarak yeni bir sözde Filistin Devleti kurmak ve Kudüs’ü İsrail’e vermek yeni işgallere, sömürü ve zulümlere zemin hazırlamak için gizli, sinsi bir plan var devrede.
Şer güçlerin oyuncağı PKK, ezeli düşmanımız ; Rum ve Yunanlılar, ülkemize ve milletimize saldırmak ve bizi bir kaşık suda boğmak için her an zayıf bir anımızı ve fırsatımızı kolluyor. Türkiye’nin Eğe ve Doğu Akdeniz’de artan gücünden kaygılanan sözde dost ve müttefiklerle komşularımız ABD ve Avrupa Birliğinin kanatlarına altına sığınmaya çalışıyor.
Silahsız olması gereken Ege adalarındaki askeri üstlerin kurulması, onları tanzim ve tahkim edilmeleri, fır hattı, karasu sınırlarının 12 mile çıkarılma dayatmaları gibi provakasyonlarla Türkiye bir savaş ortamına doğru çekilmek isteniyor.
Türkiye kendi iç ve dış dinamiklerini başını ABD’nin çektiği sözde müttefiklerine karşı adı konmamış bir işgal ve saldırı harekatına kendini hazırlamak zorundadır. Dolar ve Euro’nun başını alıp gitmesi, Türkiye’ye karşı uluslarası arenada yapılan bilinçli ekonomik, siyasi, askeri saldırı ve tehditler, yanlızlaştırma taktik ve operasyonları topyekün bağımsızlığımıza ve özgürlüğümüze dönük birer kuşatma harekatından başka bir şey değildir. Bütün bunlar bize karşı yönelen bir savaşın habercileri ve öncü depremleridir.
Hangi siyasi görüşten, partiden, mezhepten, meşrepten…olursak olalım. Şunu asla unutmamalıyız ki, Türkiye coğrafi olarak da, Siyasi, askeri ve ekonomik olarak da birçok tehditlerle dolu büyük bir fay hattı üzerinde durmaktadır. Beklenmedik bir zamanda her türlü deprem ve sarsıntılara, yıkım ve saldırılara, savaş ve işgal hareketlerine millet ve devlet olarak şimdiden hazır olmak mecburiyetindeyiz.
Zaman çağdaş firavunlara ve firavunlaşanlara karşı birlik ve beraberlik olma zamanıdır. Yardımlaşma, dayanışma, omuz omuza verme, uyanık ve tetikte olma kardeş olma zamanı.
Rabbim milletimize ve Müslüman kardeşlerimize basiret ve uyanıklık versin!
Arif Altunbaş – Haber