Arif Altunbaş
Cengiz Han ordusuyla Altay dağlarında bir şehirden geçerken yolun kenarındaki bir çöplükte yatmakta olan bir köpek yavrularına şu tembihatı yapar. ‘’Evlatlarım! Bu gelen Cihan hükümdarı Cengiz Han ve ordusudur. Sakın terbiyesizlik edipte onlara karşı havlamayın’’ der. Yavrular hep birlikte söylenenleri dinler ve başlarını sallarlar.
Ordu bölükler halinde at nalları ve kişnemeleri eşliğinde yollarına devam eder. Yoldan geçen en son askerin arkasından ana köpek dişlerini çıkararak saldırganca havlamaya başlar. Ordunun peşinden havlayıp koşan köpeğin ardından o mahallenin köpek canları ve uyuz itleri de havlamaya başlar. Yavru köpekler hayretler içinde anne köpeğe sorarlar; Anneciğim sen biraz önce bize; “Yavrularım bu gelen Cengiz Han ve ordusudur. Edepsizlik yapıp da sakın onlara havlamayın.’’ diye bize öğüt veren sen değil miydin ve şimdi sen ne yapıyorsun’’ derler. Altaylı anaç köpek, “Çocuklar, işte biz köpeklerin karakteri böyledir. Havlamasaydık köpek olduğumuz nereden belli olacaktı’’ der.
Uyuz itler ve köpek canlar böyle bir karaktere sahip mahlûklardır. Onlara kim kemik verirse, o nankör köpekler onlara kuyruk sallar, şirin görünür ve köpeklik yaparlar. Gerekirse gerçek sahiplerine havlar, çemkirir ve saldırarak nasıl bir köpek olduklarını gösterirler. Ama köpekler gerçek dost ve güvenilir arkadaşsa, aradan kırk yıl geçse de onlar sahiplerini unutmaz, onlara hep vefalı davranır ve sahip çıkarlar.
İnsanlar karakter olarak toprağın iyi kötü, çamur balçık, verimli verimsiz, çorak kuru, temiz pis… Kısaca olumlu olumsuz bütün özelliklerini kendi karakter yapılarında taşırlar. Köpeğin de insan gibi karakterlisi ve karaktersizi vardır.
Hz. Âdem’ in iki oğlu Kabil ve Habil arasındaki mücadele ile başlayan bu iki zıt kutbun serüveni, Nemrut ve Hz. İbrahim’ e, Firavun ve Hz. Musa’ ya, oradan da peygamberimize ve zamanımıza kadar uzanır. Dünün; Kabili bugünün de alçak ve şerefsiz, zalim ve barbar saldırgan Kabil’idir. Dünün; Habil’i de bugünün mazlum ve hakkı gasp edilen, hatta katledilen Habil’idir. O zamandan bu zaman değişen sadece insan figürleridir.
Mazlumların ve Şehit Habil’in çizgisinde yürüyen insanlar insanlık, özgürlük ve bağımsızlık adına ne kadar güzel ve iyi işler yaparlarsa yapsınlar, Kabil soyluların gözünde onların hiçbir değer ve kıymeti yoktur. Şeytanın havarileri Nemrut ve Firavunların yolunda arsız ve yüzsüz köpekler gibi Hak ve hakikate karşı sürekli çemkirir, havlar ve saldırgandırlar. Çünkü onların köpek karakterleridir bu.
Küfrün ve inkârın, emperyalizmin ve köle tüccarlarının konu mankenleri olan bu tipler o toplumun içinde virüs gibi mikrop yaymayı, Hakka ve hakikate ve onun yolu, yolcusu ve savaşçılarına karşı durarak arsız arsız ulumayı kahramanlık sanan alçaklardır.
Bir toplum içinde bunların sayıları bir avuç olsa bile hastalık yayan mikroplar gibi bunların bir tanesi bir şehrin havasını ve suyunu kirletmeye ve zehirlemeye yeter.
Emperyalizmin taşeronu aydınlar, akademisyenler, yazar-çizerler ve bu medya maymunlarına karşı devlet ve millet zamanında koruyucu ön tedbirler almazsa, bunların ülkemiz, milletimiz ve devletimize verdiği, vereceği zarar ve ziyanları bir savaştan, yıkımdan daha çok, daha büyük, daha tesirlidir.
Yetkililer millete, milletin din ve kutsallarına, birlik beraberliğine, dirlik ve düzenine, kardeşliği ve şehidine, vatanına ve devletine karşı saldırgan köpekler gibi havlayan bu uyuz itleri mutlaka susturmalıdır. Batı emperyalizminim bu saldırgan medya sokağının uyuz köpekleri bağlanmazsa daha çok ‘’demokrasi ve basın özgürlüğü adına’’ millete ve değerlerine küfür ve hakaret etmeye, yazıp çizmeye devam ederler. Bunlar devlete ve millete karşı savaş açar. Ordumuza ve yurdumuza saldırır. Milletimize karşı havlamaya ve ulumaya, şehitlerimize karşı çemkirmeye devam ederler.
Batılı haçlı emperyalistlerden kanun, nizam ve tüzük ithal eder, onları kendimize örnek ve ölçü, dost ve müttefik kabul eder, maymun gibi hala onları taklit etmeye devam edersek, ülkemizde başıboş dolaşan arsız yüzsüz köpeklerin Hakka ve hakikate karşı ulumaları ve saldırıları bitmez. Milletimize düşman olan bu uyuz köpek canlar, millete karşı çemkiren ve uluyan Altaylı adi itler susturmak için bu ülkeye Cengiz Han kanunları gibi kanunlar ve yargıçlar lazım.
Kendi sahibi ve mahalle halkına havlayan ve uluyan köpekler ya kendi Bela’ sını bulmalı veya kendi Sela’ sını vermeli. Taşların bağlanıp itlerin salıverildiği ülkede sabah olmaz ve güneş doğmaz.
Yerinde ve mevsiminde güzel bir taşlama olmuş. Kalemine ve koluna, fikrine ve istikametine başarılar.
Ak Haber