Sorular; Turgay Taşçı, Doktora öğrencisi
Cevaplayan; Arif Altunbaş, Akıncılar Teşkilatı son Genel Başkan Yardımcısı ve Yönetim Kurulu üyesi
***
III. Bölüm
Sorular; Turgay Taşçı, Doktora öğrencisi
Cevaplayan; Arif Altunbaş, Akıncılar Teşkilatı son Genel Başkan Yardımcısı ve Yönetim Kurulu üyesi
***
Akıncılar radikal midir?
Batı sömürgeci emperyalistlerine göre; her Müslüman onlar için potansiyel bir tehlikedir. Dolayısıyla her Müslümanı kendi batılı Hıristiyan kalıplarına uymadığı için radikal görürler. Her fırsatta onları baskı ve emirleri altına almak için veya onu yapamıyorlarsa yok etme yolunu tercih ederler.
Daha önce izah etmeye çalıştığım gibi radikalizmden ne anlaşıldığı, onunla ne anlatılmak istendiği ve bizim ne anladığımız önemlidir. Batılı istilacılara göre, İsrail işgaline karşı kendi vatanını, namus ve şerefini savunan Filistinliler radikal ve teröristtir. Ama; Filistinlileri 50 yıldır çoluk çocuk, yaşlı kadın demeden öldüren, onları kendi vatanlarından çıkaran, evlerini başlarına yıkan, anaları evlatsız evlatları annesiz babasız bırakan faşist İsrail rejimi ise; batılıların gözünde çağdaş, demokrat, barışçıl ve demokrattır.
Dünyanın birçok ülkesinde batı emperyalizmine karşı savaşan, mücadele eden İslami guruplar ve halklar batıya göre radikaldir. Batının gözünde Afganistan’da, Irak’ta, Suriye’de, Somali’de, Mali de, Keşmir’de, Karabağ’da Müslümanları katleden canilerin hepsi kahraman ölmemek için savaşan dinlerini, vatanlarını ailelerini, milletlerini savunan Müslümanlar ise, barbar ve canidirler. Batının gözünde PKK nin şehit ettikleri işbirlikçi ve işgalcidir, Türk askerinin öldürdüğü teröristler vatanlarını savunan gerilladır emperyalistleri gözünde, dilinde, eyleminde ve söyleminde… Bu örnekler daha da çoğaltılabilir.
Akıncılar batılıların ve batı uşaklarının gözünde radikal olarak yaftalanabilir . Fakat; biz, kendi hak ve hakikatlerimizde, kendi milli ve yerli duruşumuzda, emperyalizmin her türlüsüne, her rengine ve tipine karşı mücadelemizde gayet radikaliz. Referans kaynağımızda; ‘’ Elbette ve kesinlikle Hz.) Muhammed (SAV) Allah’ın Resulüdür; beraberinde bulunanlar (ve kıyamete kadar Onun yanında ve yolunda olanlar) da; inkârcı (zalimlere) karşı şiddetli (cesaretli, mert ve metin), kendi aralarında ise (gayet müsamahalı ve) merhametlidirler.’’ (Fetih;29)
24-O gün için devlete karşı bir konumda mıydınız? Gayri resmi faaliyetlerinizi nasıl değerlendirirsiniz? Mesela duvarlara yazı yazmak vs.
-İster zalim ister mazlum, ister işgalci isterse darbeci olsun devlet her zaman ve şartlarda Müslüman milletimizin devletidir. Karşı olunan devletin kendisi değil, o devleti kötü yönetenler, onu darbeci ve zalim bir aparat haline getiren devlet yöneticileridir. Genel bir prensip olarak akıncılar; Müslüman da olsa, kafir de olsa zulme, zalimlere ve emperyalizmin her çeşidine karşıdırlar.
Akıncılar Teşkilat olarak kanunlar çerçevesinde çalışan resmi bir dernektir. Bu çatının altında onlar belli bir gönül birliği ve dünya görüşüne sahip ümmetin bir parçasıdır. Onları Akıncılar çatısı altında tutan da o ümmet düşüncesi, ruhu ve dünyasıdır.
Gayri resmi hiçbir faaliyet içinde olmamışlardır. Duvarlara yazı yazmak veya afiş asmak o dönemde her dernek ve siyasi hareketin yaptığı olağan faaliyetlerdendi. Başta devleti yöneten hükümetler olmak üzere herkesim kendi afişlerini asma, duvarlara slogan ve mesajlarını yazıyordu. Bunlar rejimin temellerini zorlayan ve sistemi ortadan kaldıracak gayri resmi faaliyetler değil, reklam ve ilan kanununa muhalefet eden faaliyetlerdi. Eğer; bunlar suçsa; o dönem sahnede olan her parti ve dernek bunları yaptığı için herkes suçludur.
25-Türkiye’yi Darul harp olarak görüyor muydunuz?
– Bu konu İslam fakihleri arasında tartışılagelen bir meseledir. Mezhep İmamız Ebu Hanife ile öğrencileri arasında bile farklı anlayışlar vardır. İyi niyet ve samimiyet bağlamındaki farklı düşünce ve görüşler rahmettir. İstikamet; İslam şeriati, akaidi ve fıkhı çizgisinden ayrılmamak, farklı bir yola sapmamaktır.
26-Özellikle Akıncı gençlerin ülkücüler tarafından öldürülmesinin ardından, ülkücülerin İslami söylemlerini “münafıklık” olarak tabir edilmesi itikadi manada mıdır?
– Hayır, itikadi manada değil çifte standartlık ve ikiyüzlülük anlamınadır. Kaldı ki, ‘’Kanımız aksa da zafer İslam’ın’’ diyorsan her hal ve hareketinle, eylem ve söyleminle, ideoloji ve nizam anlayışınla İslami olmak zorundasın. Ülkücülerin fikir babalarının çoğu batı tipi seküler bir dünya görüşüne sahip veya Kemalist idiler. İslam ise; kendisinin üzerinde olan bir fikri, düşünceyi ve dünya görüşünü kabullenmez. Bir şeyin İslami olması için onu yapan kişinin de İslami düşünmesi, hareket etmesi, İslam’a göre davranması gerekir düşüncesindeyim.
Ama, Kemalist Laik düzen kendi iflasını uzatmak, tıkanmışlığını gidermek, kokuşmuş iktidarını sürdürmek için Ülkücülerle solcuları ve İslamcıları sürekli karşı karşıya getirmek için elinden gelen bütün provokosyon ve ajitasyonları yapmıştır. Bunu zamanında anlayanlar anlamış, anlamayanlar 12 Eylül darbesi sonrası hapishanelerde gördükleri işkence ve zulümlerden sonra nereye ve kime hizmet ettiklerini anladıklarında vakit çok geç olmuştu
Kaldı ki bütün ülkücüler Akıncı karşıtı ve düşmanı değillerdi. Bilakis; çok azınlıkta bir gurup kafatasçı, ırkçı hariç okudukları okullarda, yaşadıkları mahallelerde Akıncılar kardeş gibi idiler. Milli ve manevi değerlerine bağlı ülkücülerle hep birlikte omuz omuza kol kola olduk, dost ve kardeş olarak barış içinde yaşamaya, İslam düşmanlarına karşı müşterek hareket etmeye çalıştık.
Sözünü ettiğim bu ülkücü- İslamcı damar rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’yla birlikte laik Kemalist çizgiden ayrılarak atalarımız Horasan Erleri ve erenlerinin yolunu Nizam-ı Alem olarak ilan ettiler.
Gerçek Akıncıların ve ülkücülerin yolu insanlığı kuşatan ve kucaklayan Allah’ın yanılmaz ve sarsılmaz yolu olan Nizam-ı Alem yoludur. Hiçbir şuurlu Müslüman Allah düşmanlarının sistem ve düzenlerini kabul edemez, Allah düşmanlarıyla bir olamaz, onlarla aynı cephede, aynı yuvarlak masada birlikte oturup İslama ve Müslümanlara karşı ittifak kuramaz.
27-80 darbesi sonrası toparlanma sürecini anlatır mısınız?
Tepeden inme darbe ve zorbalıkların hüküm sürdüğü ülkelerde beklenmedik bir zamanda darbelere ve buna bağlı zulüm, baskı, tutuklama, yargılama ve hapislerle karşılaşan toplumlarda bir duraklama, dağılma ve çekimserlik döneminin olması doğaldır. Kanun ve hukuk tanımazların insafı ve merhameti yoktur. Onlar sağlıklı ve adil düşünemezler ve kendiliğinden karar verip hareket edemezler. Sadece bir amaca ve hedefe kurulmuş proğramlanmış bir robot gibi üstlerinden gelen emirleri uygularlar.
Darbe sonralarındaki siyasi, ideolojik hareketler gibi Akıncılar da fetret dönemleri yaşamıştır. Kısa bir zaman sonra farklı isimler altında halk ve Üniversite talebeleri arasında derlenme ve toparlamaya başlamışlardır. Bugün adı akıncılar olmayan fikri ve düşüncesi akıncı ruha sahip birçok farklı dernekler, vakıflar ve kuruluşların içinde faaliyet göstermektedirler. Akıncı’ lık bir tabela teşkilatçılığı ve cemiyetçiliği değil, bir ruh hali, ahlak hareketidir. Önemli olan, içinde bulunduğu cemiyet ve cemaatin isminin ne olduğu değil onun içinde taşıdığı iman, inanç ve aksiyondur.
28-28 Şubat Post Modern Darbesi Akıncıları nasıl etkiledi?
28 Şubat ihaneti tarihimizin yüzkarası en alçak post-modern bir darbe olarak bir Haçlı işgal ve istila denemesi idi. Bu istila hareketi Moğol işgal ve istilasında bile yapılmayan zulüm ve işkenceleri İslam ve Müslüman gençlerimizi ve milletimizi hedef aldı.
Bu batı patentli işgal ve istila hareketi Akıncıları Haçlılara karşı kahramanca savaşan Kılıçaslan, Nureddin Zengi ve Selahaddin Eyyubi bilinciyle biledi. Akıncı düşüncesi kısa bir zaman sonra Haçlıların yalakası darbeci generallerin bin yıl sürecek dedikleri 28 Şubat diktatörlüğünü bir vuruşta devirdi. Selahaddin ve Kılıçaslan’ ın çocukları 20 yıldır bozuk düzen ve sisteme rağmen, ihanet şebekeleri gibi çalışan muhalefete rağmen Türkiye’yi yönetiyorlar ve insanımız ve tarihimiz adına destanlar yazıyor. Dün; darbelerle, hapislerle, idamlarla yargılanan insanların düşünceleri, bugün; Haçlı çapulcularına inat Türkiye’yi ve milletimizi en iyi bir şekilde temsil edip yönetiyor.
29- Akıncılar hiçbir zaman apolitik ( Politik/ Siyasi görüş ve olaylardan habersiz veya onlara kayıtsız kalan) oldu mu?
Akıncılar hareketi’ nin temel felsefesi şudur: Onun; dini siyasetidir, siyaseti de dinidir. Siyaset ve din birbirinden ayrılmaz bir bütündür. Bir Müslüman; dinsiz olamaz ve dinsiz olarak yaşayamaz. ‘’İhdinassıratal mustakim…’’ diyerek, günde kırk defa namazda; ‘’ Beni dosdoğru kendi yoluna ilet, şaşırmışların (Hıristiyanların) ve sapkınların (Yahudilerin) yoluna değil, ya Rabbi’’ diyen bir Müslümanın siyasetten uzak kalması ve durması düşünülebilir mi? İslam ruhban bir hareket değil, Müslümanlar da siyasetten uzak değildir. Bilakis siyasetin tam içinde ve ortasında olmak zorundadır.
Müslüman önder, rehber, numune ve örnek insandır. Akıncı hareketin temel felsefesinde de insanımızı Allah’ın emirleri doğrultusunda en iyi bir şekilde yönetime sahip olan bir nizamı insanlığın hizmetine sunmaktır.
Siyaset hayatın kendisidir. Müslüman olarak akıncılar, hayatın gerçeklerine karşı asla ilgisiz ve duyarsız kalamazlar. Zaten, küfür ve inkarcı düzen ve rejimleri korkutan ve ürküten de Akıncıların hayatın gerçekleri içinde esas gerçekleri ortaya çıkarmak, yalanın ve talanın iktidarlarına son vermek Hakkı ve hakikati toplumun hayatında üstün kılmaktır.
30-Günümüzde Akıncılar derneğinin faaliyetleri hakkında bilgi verir misiniz?
Akıncılar adı altında faaliyet yapan birçok dernek vardır. Ama birçokları Akıncıların ruh ve düşüncesinden, eylem ve söyleminden, gelecek tasavvuru ve anlayışından maalesef çok uzaklarda eğitilmeyi, derlenip toparlanmayı beklemektedir. Binaların duvarlarına ‘’Akıncılar’’ tabelasını asmakla ‘’Akıncı’’ olunmuyor. O; bir ruh ve düşünce ufku ve derinliği meselesidir. O da; eğitim ve öğretimle kazanılacak bir değerler bütünüdür.
31-Siyasi olarak Akıncılar günümüzde hangi partiye daha yakındırlar?
Büyük çoğunluğu AK Parti ve bir kısmı da Saadet veya Yeniden Saadet Partisine yakındırlar. Diğer partilere yakın olan eski akıncılar da olabilir. Onların da o partilerde ağırlık olarak bir kıymeti harbiyeleri yoktur. Oralara vitrin mankeni olarak alındıklarını sanıyorum.
32- Millî görüş ile ilişkileriniz nasıl? AKP ye karşı bir kayma söz konusu mu?
‘’Milli Görüş’’ ifadesi MSP hareketi zamanında ortaya çıkan bir tabirdir. Erbakan Hoca ve onun siyasi çizgisini izleyenlerin hareketi olarak bilinir. Erbakan Hocayı lider olarak tanırlar. Onun görüş ve düşüncelerinin izini izlerler. Ben, iki yıl (1981-83) Avrupa’da Avrupa Milli Görüş Hareketi Gençlik Kolları başkanlığı yaptım. Onları orada daha yakından tanıma fırsatım oldu.
Dün, Milli Görüş hareketi içinde olan insanların büyük bir çoğunluğu Ak Parti içinde ve onun eksenine yakın bir mesafededir. Başkan Erdoğan ve arkadaşları da Milli Görüş Hareketinin içinden çıkan ve AK Partiyi kurarak kendilerine daha farklı bir yol ve gelecek çizen ve bugünün Türkiye’sini yöneten insanlardır.
33-Sizce akıncılar teşkilatı kurulduğu günden bu yana bir değişim geçirdi mi? Geçirdi ise, bu değişimi nasıl ve neden geçirmiştir? Değişimi nasıl tanımlarsınız?
Akıncılar Derneği 12 Eylül darbesinden önce kapatıldı. Darbeden sonra ona yakın olan siyasiler bu ismin kullanılmaması Siyasiler için özellikle gayret ettiler. Gençliği Akıncılar isminde değil de farklı dernek ve vakıf tabelaları altında toplamaya çalıştılar. Çünkü ; siyasi partileri ellerinde tutan bir avuç insan Akıncı ruhu ve düşüncesini ne anlayacak, ne de onları kontrolleri altında tutacak bir yapıya veya yapılanmaya sahip değildir. Başları sistemle belaya girer diye kimse akıncılara bulaşmadı.
Gençlik çoğu zaman kural tanımazlık ile öne çıkar. Legalite’ nin sınırlarını zorlar. Bu yüzden siyasilerin de başlarını ağrıtır. Genç kuşaklar kontrol altına alınmaz ve dizginlenmezse kısa zamanda önlerinde zor durulan potansiyel bir güç haline gelir. Siyasi partiler ise; gençliği kendilerine şakşakçılık yapmasını, meydanları doldurmasını, onlara gözü yumuk sorgusuz sualsiz oy vermesini, laf dinleyecek akıllı ve uslu çocuklar olmasını, bir parmak işareti ve şıklatması ile hazır ol vaziyetine geçecek potansiyel, genç ve dinamik oy tabanı olmasını ister.
Kısaca;’’ Bir millet kendisini değiştirmek istemezse, Allah cc da onların durumunu değiştirmez’’ (Rad; 11) Akıncıların da, siyasilerin de, milletin de, ümmetin de, insanlığın da durumu böyledir. Değişimi isteyen ve o yolda gayret sarf eden kişi ve toplumlar ancak değişim ve dönüşüm adına bir mesafe alabilirler. Bizim inanç ve itikadımıza göre; Değişimi istemek ve bu yolda atılması gereken tüm adımları atmak insanın işi, o fiili gerçekleştirmek için gerekli imkan ve araçları yaratmak Allah’ın sünnetidir. Akidesine göre; ‘’Dilemek insandan, onu yaratmak da Allahtan’ dır.’’
34-Akıncılar Teşkilatının geçmişine baktığınızda size yanlış gelen uygulamaları veyahut fikirleri var mı?
Tabii ki Akıncılar Teşkilatı gökten inen, vahiyle desteklenmi, hatasız, günahsız bir yapı ve kuruluş değildir. Nihayetinde insanlar tarafından kurulmuş, yönetilmiş kulların faaliyetine aracı olmuş bir kuruluştur. Elbette; hataları, yanlışları, eksikleri, aksaklıkları, yapmak isteyip de yapamadıkları birçok şeyler vardır. Bunlar netlik ve dürüstlük ilkeleri ışığında konuşulmalı, yazılmalı ve insanlarımızın istifadesine sunulmalı, gelecek nesillere ders ve ibret olmalıdır.
Eğer bir gençlik hareketi tüm ülke gençliğini kucaklamak, kuşatmak ve onları gelecek zamanlar için ülkenin kadroları olarak yetiştirmek, hazırlamak ve bir zamana kurmak gibi bir misyonu yüklenecekse; bir siyasi partiye destek vermesi, ona yakın olması normal olabilir. Fakat ; bir siyasi partiden emir alması, onun yan kuruluşu ve arka bahçesi gibi çalışması doğru değildir. O zaman, görüş açınızı ve ufkunuzu daraltır marjinal kalırsınız. Akıncı Gençliğin partici olması veya öyle görünmesi doğru bir hareket ve strateji değildir. Partiler adı üzerinde partidir. Bir gurubu temsil ederler. Bunun için belirli sınırlar içinde marjinal kalmaya mahkumdurlar. Tüm ülke insanını kucaklamak ve kuşatmak zorunda olan Akıncıların referans kaynağı Kur’an ve Sünnettir. Partilerde olduğu gibi batı patentli bir görüş ve ufkundan farklıııdr.
Bir partinin arka bahçesi ve yan kuruluşu olan veya öyle görünen gençlik hareketleri, tüm ülke insanını bir çatı altında toplamayı başaramaz ve onlara kendi misyonunu ulaştırmakta başarılı olamazlar.
Gençlik hareketleri daha çok eğitim, kültür, sanat, spor ve akademik çalışmalar üzerine yoğunlaşmalıdırlar. Günlük politikaların öznesi olduklarında kendilerini yeteri kadar yetiştiremezler ve cahiller ordusunun çok şey bildiğini sanan hiçbir şeyden haberi olmayan birer neferi haline geliverirler.
Politikacılar gençlerin üzerine basarak, onların saf ve tecrübesizliklerini basamak olarak kullanarak yükselme seviyesizliğinde bulunmamalı, gençlik teşkilatları da bu tip oyun ve numaralara asla kanmamalıdır.
Fertleri aileler, cemiyet ve cemaatler, toplumlar ve partiler özeleştiri geleneğini kendi aralarında kurumlaştırmak zorundadır. Özeleştiri yapmayan, yaptırmayan, bundan rahatsız olan kişi ve toplumların varacağı yer at gözlülük, tek düzenlilik, despotluk ve diktatörlüktür. İstişare etmek, istişareye göre hareket etmek İslam’ın kesin kuralıdır.
İslam; müşavere dinidir. İstişare eden yanılmaz. Verdiği kararlardan da pişman olmaz.
35-Size göre İslamcılık nedir? İslamcılığın geleceğini nasıl görüyorsunuz?
İslamcılık; II. Abdülhamit dönemin de ortaya çıkmış tabir ve kavramdır. 1870 yılında ortaya çıkan ‘’İslam Birliği’’ düşüncesinin Osmanlı Devleti’nin hakim düşüncesi, siyasi ve fikir hareketi olarak İslamcık siyasi akım haline gelmiştir. Bu düşüncenin ilk temsilcileri; Said Halim Paşa, Mehmed Akif (Ersoy), M. Şemsettin (Günaltay), Abdulhak Bağdadî ve Ahmed Naim gibi fikir ve düşünce adamlarıdır.
Bana göre İslamcılık; sadece siyasi bir İslam Birliği Hareketi ve görüşü değil, Müslümanların Allah’ın çizdiği hudutlar içinde yaşamaları gereken hayat tarzı ve biçimini ümmet bağlamında hayata geçirme politikası ve projesidir. İslamcılık; İslamın sınırları içinde sınıfsız ve sınırsız bir dünya kurmak ve bunu tüm insanlığın hizmetine sunma hareketidir.
İslamcılık; güce tapınan, maddeye esir olan, manayı terk eden ve unutan insanlığın geleceğidir. Şairin dediği gibi;
‘’Elbet anlaşılır şiir (İslam) çoğu gitti azı kaldı/ Ekmek gibi azizleşir çoğu gitti azı kaldı.’’
***
İlginizden ve yardımlarınızdan dolayı teşekkür ediyorum. Allah razı olsun.
Ben de size teşekkür eder, İslam alemi ve insanlık için hayırlı çalışmalar yapmanızı dilerim.
Arif Altunbaş
Akıncılar Teşkilatı son yönetim kurulu Bşk Yard.
***