Çarşamba , 27 Kasım 2024
Son Dakika Haberler
Toplumsal Gelişmede Ahlaki Değer

Toplumsal Gelişmede Ahlaki Değer

J.D. Unwin, Oxford ve Cambridge Üniversitelerinden bir antropologdu. 5.000 yıllık toplumsal gelişimleri ve 86 farklı toplumu inceledi. Medeniyetlerin yükselme ve çöküş nedenlerini anlamaya çalıştı. Unwin, toplumların dört farklı kültürel kategoriye ayrıldığını belirledi. Bu kategoriler, entelektüel ya da teknolojik gelişimin ötesinde, toplumların cinsel etik anlayışları ile bağlantılı olduğu kanaatindeydi.

Özellikle, evlilik öncesi ahlak anlayışının, bir toplumun refahı için belirleyici bir faktör olduğunu öne sürdü. Tanımladığı dört kültürel kategori, her biri sanatsal, bilimsel ve sosyal başarıların farklı seviyeleriyle belirlenmişti:

1-Ölü Kültürler: Sadece hayatta kalma ihtiyaçlarına odaklanan bu toplumlar, daha yüksek entelektüel uğraşlarla ilgilenmez ve bu nedenle duraklarlar.

2-Batıl İnançlara Dayalı Kültürler: Doğal dünyayı açıklamak için inançlar geliştiren bu toplumlar, genellikle ölülerin özel muamelesi gibi uygulamalara sahip olup, daha derin bir anlayışa, ancak yine de sınırlı bir bakış açısına sahiptir.

3-Tanrısal İnanç Kültürleri: Tanrılara inançla karakterize edilen bu toplumlar, daha fazla hayal gücü ve yüksek düzeyde düşünmeyi gerektirir, bu da sanatta, bilimde ve diğer alanlarda ilerlemelere yol açar.

4-Rasyonalist Kültürler: Akılcı düşünceyle tanımlanan bu toplumlar, sanat, mühendislik, edebiyat ve tarım gibi alanlarda en yüksek insan refahına ulaşır.

Unwin, aynı zamanda cinsel ahlakın toplumun canlılığına etkisini de araştırmış ve bunu iki boyutta değerlendirmiştir:

a-Evlilik Öncesi İffet (Prenuptial Restraint): Evlilik öncesinde cinsel yasağın uygulanması

b-Evlilik Sonrası İffet (Postnuptial Restraint): Evlilikte sadakat

Evlilik öncesi iffet ve mutlak monogamiye (bir ömür boyunca tek eşli) sahip toplumların, sanat, bilim ve edebiyat gibi alanlarda en yüksek insan ilerleme sağlandığını keşfetti. Buna karşılık, evlilik öncesi iffet anlayışını terk eden toplumlar, üç nesil içinde monogami, tanrısal inanç ve akılcı düşünme gibi temel unsurların kaybolduğu gözlemlenmiştir. Bu toplumlar, genellikle bireysel tatminlere yönelerek duraklama dönemine girdiler. Bu normları terk eden toplumlar, bireylerin daha çok kendi arzularına odaklanmaya başladığı ve toplumsal faydaya katkı sağlama amacını kaybettiği bir ölü kategoriye doğru ilerlerler.

Unwin’in bu bulguları, cinsel ahlakın toplumsal yapılar ve ilerleme ile derinden bağlantılı olduğunu gösteriyor. Bu normlara göz yuman bir kültür, toplumsal parçalanma ve yenilik ile ilerlemenin kaybı riskini taşır. Yenilik ve ilerleme, uzun vadeli düşünmeyi gerektirir ve bu değerlerin kaybı, bir toplumun çöküşüne yol açabilir.

Günümüz Türkiye’sine baktığımızda, Unwin’in kültürel çöküşle ilişkilendirdiği birçok sorunla karşılaşıyoruz. Son araştırmalara göre, Türk vatandaşları yaşamları boyunca ortalama 14,5 cinsel partnerle dünyanın en yüksek sayısına sahipler. Bu istatistik, diğer ülkelerle karşılaştırıldığında dikkat çekicidir. Aynı zamanda, geleneksel cinsel ahlak anlayışından bir sapmaya işaret etmektedir. Unwin’in perspektifinden bakıldığında, bu durum, uzun vadede toplumsal ilerlemenin temelini zayıflatabilecek bir cinsel özgürlük eğilimine işaret etmektedir. Bu toplumsal parçalanma, bir kültürün yenilik yapma, ilerleme ve karmaşık problemleri çözme yeteneğini etkiler. Araştırmada belirttiği gibi, “Her insan toplumu, büyük bir enerji sergileme ya da cinsel özgürlük yaşama özgürlüğüne sahiptir; ancak bu iki şeyi bir nesilden fazla bir süre yapamayacağına dair deliller vardır.” Toplumlar, bireysel arzuları toplumsal değerlerin önüne koyduklarında, kolektif faydaya odaklanmak yerine kısa vadeli zevklere yöneldiklerinde duraklama dönemine girerler.

Bu araştırma aynı zamanda umut da sunuyor: Toplumlar, daha katı cinsel ahlak ilkelerine dönerek yeniden toparlanabilir. Bu süreç birkaç nesil alabilir, ancak evlilik öncesi iffet ve monogamiye yeniden önem verilmesi, toplumsal uyumu geri getirebilir ve kültürel ilerlemeyi sağlayabilir. Sonuç olarak, cinsel ahlakın sadece özel bir mesele olmadığını, aynı zamanda bir medeniyetin sağlığı, geleceği ve başarısı için temel bir yapı taşı olduğunu söyleyebiliriz.

Kendi görüşüme göre, Türkiye son yıllarda eğitim sisteminde büyük bir başarısızlık yaşadı ve bu durum ülkenin mevcut durumunda önemli bir rol oynamaktadır. Ekonomik sıkıntılar, toplumdan umudu söndürdü, insanları yönsüz ve uzun vadeli bir amaçtan yoksun bıraktı. Sonuç olarak, toplum geleceğe dair umut görmedikleri için geleneksel değerlere ve özellikle İslam’a sırt çevirdi. Bunun yerine, belirsizlikle başa çıkabilmek için kısa vadeli tatminlere yöneldi. Küreselleşme de bu sorunları daha da derinleştirdi, dışsal etkiler ülkenin sosyal dokusunu daha da bozdu. Türk toplumu maalesef çok kolayca etkileniyor, manipüle ediliyor ve bu değişimlere karşı koyacak kolektif iradeye sahip değil. Ayrıca, evlilik, ekonomik maliyetler ve erkeklere yüklenen sorumluluklar nedeniyle giderek daha zor hale geldi. Bu durumun ciddiyetini kavramamız lazım. Her zaman olduğu gibi, bu araştırmayı iki ayetle destekleyelim:

 “Mü’min erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. Bu davranış onlar için daha nezihtir. Şüphe yok ki, Allah onların yaptıklarından hakkıyla haberdardır.” ( Nûr Sûresi: 24  

“Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır. ” Rûm Sûresi , 21

Fatih Altunbaş *

Tüm Yazıları →
Fatih Altunbaş

Ayrıca Bakınız

Avrupa’nın Yeni Sağı (I)

Avrupa’nın Yeni Sağı (I)

Fatih Altunbaş İkinci Dünya Savaşı’nın ardından yaklaşık yetmiş yıl önce Avrupa barışçıl bir döneme girdi. …

DERGİDEKİ DİĞER YAZILAR



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir