Aydın Aydın
CUMHURİYETİ KİM KURDU?
“Türkiye Cumhuriyetini kim kurdu?”
Böyle bir soru olmaz ama: Türkiye’de, hem böyle bir soru vardır hem de bu soruya herkes aynı cevabı verir. Başka bir cevap, ders kitaplarında da yazan iman kaidelerine aykırıdır.
-Cumhuriyeti kim kurdu?
-Atatürk kurdu.
İbn-i Haldun’dan beridir, bütün devletler, hep “Halkçı” olarak kurulurlar.
İbn-i Haldun’un, Mukaddime’sinde tesbit ettiğine göre, (Anlaşılmalı ki, darbeler ile kurulan hükümetler hariçtir.) bütün devletler, ilk aşamada mutlaka “Halkçı” olurlar.
Halkçı olmak da zorundadırlar.
Bu tesbite göre, her devlet halkçı olarak kurulur fakat sonradan giderek bu halkçılık devlette kaybolur:
Bu da şöyle olur.
Önce, devletin başındaki kişi kendisini sağlama almak için kendine çok yakın bir “koruyucu çevre” oluşturur. Sonra o yakın ve koruyucu çevre kendi yerlerini sağlama almak için onlar da kendilerine yakın ve koruyucu bir çevre oluştururlar. Devamla da o çevreler aynı işi kendileri için yaparlar ve “devlet” dediğimiz aygıt, giderek, bir “Piramit”e dönüşür. Piramit ne kadar yüksekse, devlet artık o kadar çürümüştür ve o devlet artık yıkılacaktır.
Yıkılınca da yerine, yeni bir “Halkçı” devlet ya da iktidar ortaya çıkacak: Süreç, yeni baştan işlemeye devam edecektir.
Yani devlet bir bakıma sürekli yıkılan ve yeniden kurulan bir aygıttır.
“Türkiye” devleti,bir “Halkçı devlet” olarak kuruldu. Zaten,yukarıda anlattığımız gibi, başka şekilde olması da mümkün değildi. Halkçı olacak ki, halkın desteği olsun. Halka karşı olunarak veya halkı dışlayarak devlet olunmaz.
Osmanlı’nın ilk zamanlarına bakınız: İlk zamanlarda Osmanlı devlet kapılarında, insanı yücelten ayet ve hadisler görürsünüz. Edebalı’nın,” Ey oğul’…İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” sözünün pelesenk edilmesi de bu manadandır. Osmanlı, gücünün zirvesinde iken “insan” artık, devletin bir gücü değildir. Devlet, artık, “insan gücü”ne de muhtaç değildir. Güç, Allah Teala’da ve dolayısıyla da O’nun “Yer yüzündeki gölgesi Sultan”dadır. “İnsan” nedir ki, gel dersin gelir: öldürün dersin öldürürler.
Bakın ki, Osmanlı’nın yıkılış zamanının devlet kapılarında da, “Ulu’l emr’e itaat”i esas alan ayet ve hadisler yazılmaya başlanmıştır. Çünkü,devlet,İbn-i Haldun’un deyimi ile artık tamamen çürümüş ve yırtıklar, artık “yama tutmaz” hale gelmiştir. Bu durumda, devlet, mutlaka yıkılacak ve yerine yeni bir devlet kurulacaktır. O devlet de kurulabilmek için mutlaka ve mutlaka “Halkçı” olacaktır.
Anlaşılmalı ki,Türkiye Cumhuriyeti Devleti de “zaruri” ve “mutlak” sebeplerle “Halkçı bir Cumhuriyet” olarak kurulmuştur.
Bu cümleden de anlaşılmalı ki,Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni, bu devletin toprakları üzerinde yaşayan “insanlar” yani “Halk” kurmuştur.
Şimdi, geldik mi, zurnanın “zırt dediği yer”e.
Şimdi, soruyu bir daha soralım:
“Türkiye Cumhuriyetini kim kurdu?” diye.
Cevabımız ne olacak: “-Atatürk kurdu!”
Sonra da, sıra ile “Atatürk ilkeleri” ve bu ilkelerden bir tanesi de “Halkçılık” diyeceğiz.
Ezber bozmak zor iş…. Biliyorum ama; Söylemek zorundayım ki: Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni, Türkiye toprakları üzerinde yaşayan halk kurmuştur. Halkın başında,Mustafa Kemal diye bir “insan”ın bulunması,tamamen “tevafuk”tur.
Bu sözlerimize, Halkçılarımızın itiraz etmesi ve hatta bu gibi sözler karşısında halkçılarımızın çıldırmaları ne anlama gelir derseniz, bunun izahını ne kadar uğraşsam da ben bile yapamam.
Mete Han’dan başlayarak bütün Türk Tarihi’ni gözden geçirin: Böyle bir “Halkçılık modeli” asla bulamazsınız. Dünya tarihinde böyle bir model var mı? Ben bulamadım: Bulan birisi olursa,söylesin de paylaşalım.
“Cumhuriyeti Atatürk kurdu” kelimesi, doğrudan, Mustafa Kemal Paşa’nın “Darbeci” olduğunu söylemekten başka bir şey değildir.
Darbe ile Cumhuriyet…Darbe ile Demokrasi… Çok da yabancımız bir kelime değilmiş yani…
Değil mi?
Bir kaç gün sonra Cumhuriyet Bayramı… Bu bayramı ya Atatürk’ün bayramı ya da halkın bayramı olarak kutlayacağız.
Tercih sizin.
Cumhuriyeti kim kurdu?
Siz mi yoksa Atatürk mü?