1- 1911’de başlayıp 1922 yılına kadar süren savaşlarda kaybolan nesillerimiz.
Bu savaşlarda bir değil, iki nesil birden kaybettik. Çocuk yaştakilerin bile silahaltına alındığı yıllardır bu yıllar.
2- 1922-1940 yılları arasında devrimlerin oturtulması için kaybedilen nesil
3- 1940-1950 arasında 2. Dünya savaşı ve müteakip yıllarda savaş baskısı ve yoksulluk nedeniyle tarla ve şehirlerde sağlıksız şartlarda çalışmak zorunda kalan
Cep delik, cepken delik, eğitimsiz
Hatta
Okuma-yazma bilmeyen yoksulluk ve baskı altında kaybolmuş nesil.
4- 1950-1960 yılları arasında ise Kore savaşı hariç tutulursa, memleketi yeniden ayağa kaldıracak bir nesil yetiştirme çabası var
Ancak
Bu düşünce 1960 Askeri Darbesi ile sükûtu hayale (hayal kırıklığına) uğradı.
5- Alamanya yollarında kaybolan nesil.
1950 yılından itibaren memleketin kalkınmasında faydalı olur düşüncesi ile yetiştirilen
Ancak
27 Mayıs 1960 darbesi ile artık ekmeğini ülkesinde kazanma umudu kalmayan
Yâdellere gitmek zorunda kalan
Yani 1960-1970 yılları arasında
Alamanya yollarında kaybolan nesil
6- 1970-1980 sağ-sol çatışmalarında kaybolan nesil
7- 1980 Askeri Darbesi ile zindanlarda kaybolan nesil
8- 1990-2000 yıllarında Faili meçhullerle kaybolan nesil
Ve geç farkına varılan sinsi bir tehlikenin (FETÖ) yavaş yavaş uç vermeye başladığı yıllarda FETÖ belasına bulaşan nesil
9- 2000-2010 yılları FETÖ’nün yuttuğu nesil
Ve şimdi,
2010 yılından beri büyük emekler verilerek yetiştirilmeye çalışılan bir nesil ile yeniden büyük Türkiye kurulma vetiresi (süreci) yaşadığımız nesil.
SULTAN ABDÜLHAMİD HAN’IN
YETİŞTİRDİĞİ NESİL
İTTİHATÇILARIN ELİYLE CEPHELERDE ERİTİLDİ
Birinci sıraya koyduğumuz
Ve iki neslin kaybolduğu 1911-1922 arasında yaşanan savaşlar
Ülkemiz için tam bir yıkım olmuştur.
Bu savaşlar ve tabii olarak bu nesillerin cephelerde erimesi neticesinde
Cihan devleti Osmanlı Devleti Aliye’si yıkılmış
Ve şimdiki sınırlarımıza çekilmek zorunda kalmışızdır.
Sultan A. Hamid Han
Büyük emekler vererek yetiştirdiği bu nesil,
İttihatçıların cahilane ve hesapsız bir şekilde ülkeyi soktukları savaşlarda kırılmıştır.
SULTAN ABDÜLHAMİD
NEYİ PLANLAMIŞTI?
93 Harbi (1877-1878 Osmanlı-Rus savaşı) o zamana kadar Osmanlının almış olduğu en ağır yenilgilerden biridir.
Ve
Birinci Meşrutiyetin başımıza açtığı bir musibettir.
Şöyle ki;
Birinci Meşrutiyet, Padişah yetkilerini kısarak Sadrazamlık makamını (Başbakanlık yani Babıâli brokrasisini) güçlendirmişti.
Sultan A. Aziz’i şehit eden çetenin
Halen işbaşında olması, Sultan A. Hamid’in daha yeni işbaşına gelmesi, “Jön Türkler” akımının etkisi, Mithat Paşa’nın Sadrazam olarak görev yapması ve önceki Padişah A.Aziz Han’ın kurduğu güçlü donanma ile Kırım’ı Ruslardan tekrar geri alma hayalleri
Devleti Ruslarla savaşa sokmada etkili olmuştur.
SAVAŞ CEPHELERİNDE
VE YOLLARDA YOK EDİLEN BİR NESİL
Bu savaş neticesinde
Yüzbinlerce insanımız şehit düşmüş
Milyonla ifade edilen insanımız
Rus, Bulgar, Sırp, Karadağ çetelerinin katliamından kurtulmak için yollara dökülmüş sefil bir vaziyette cephe gerisine ulaşmaya çalışmıştır.
Kısa sürede Tuna’yı geçen Rus ordusu
İstanbul Yeşilköy’e kadar gelerek, çok ağır şartlar ihtiva eden Ayastefanos Anlaşmasını Osmanlıya dikte ettirmiştir.
Bütün bunlar ne için?
Kasaba büyüklüğünde bir yerin
Karabağ’a bağlanıp bağlanmaması için… Savaş bunun için patlak verdi.
Bir kasaba büyüklüğündeki yer uğruna,
Romanya, Sırbistan, Karadağ ve Bulgaristan’ı kaybettik.
Şehit olan yüzbinler
Evini barkını, işini, tarlasını bırakıp canını kurtarmaya çalışan 1 milyona yakın yollarda ser sefil olan insan da cabası…
Bu hezimeti gören A. Hamid Han
Güçlenip, kaliteli bir nesil yetiştirmeden devleti savaşa sokmama kararında idi.
Bunun için
Meclise milletvekili olarak gelen azınlıkların çevirdiği dolapları erken fark etmiş
Binaenaleyh
Meclisi kapatarak tüm yetkileri eline almak suretiyle ülkeyi yönetmeye başlamıştır.
Bu dönemde büyük bir kalkınma hamlesi başlatarak
Okullar, hastaneler, demiryolları vb. yatırımış,
Bilhassa eğitime büyük önem vererek
Tıp, Mülkiye, Hukuk, Mühendislik gibi yüksek okullar açmakla kalmamış,
Eğitimi tabana yaymak için
İlkokulları köylere kadar ulaştırmıştır.
Bu sırada
Devletin sırtında kambur olan borç yükünün % 90’lık kısmını ödeyerek, ekonomi ve dış siyasette devletin hareket kabiliyetini artırmıştır.
Sultan A. Hamid Han
Avrupa’nın kısa bir süre sonra birbirine düşeceğini biliyordu.
Bunun için kaliteli ve eğitilmiş bir nesille ülkeyi yeniden süper güç yapma planları vardı.
Ancak o planlar
İttihatçıların iktidara gelmesi
Ve
1911 Trablusgarp savaşı ile başlayan harplerle suya düştü.
Devamı gelecek yazıda inşallah…