Namaz ve orucun
Hayatımıza ne kadar büyük bir anlam kazandırdığını bugünlerde daha çok anlıyoruz.
Bilhassa ramazan ayında
Şehrimize, mahallemize, evimize sinen o havayı ancak yaşayanlar fark edebilir, anlatmakla olmaz.
Ya teravih ve sahur…
Çocukluğumuzda tam bir eğlenceydi.
Büyüdüğümüzde ibadetin lezzeti olduğunu gördük.
Şimdi ise
Bu ümmetin bir ferdi olduğumuz için
Şükrümüzün nişanesi…
ORUÇSUZ EVLER
SAHUR VE İFTARSIZ EVLER
Maalesef
Bugün bu zevki
Bu aşk ve süruru yaşamaktan uzak yetişen çocuklar var, gençler var.
Halbuki
İçinde Namaz, oruç, Kur’an olmayan ev ne kadar ruhsuz, ne kadar yavan
Ve
Gelecek nesiller için ne kadar karanlık bir evdir.
SOKAK RÖPORTAJLARI
Bazen sokak röportajlarına denk geliyorum.
Bu sefer karşımıza 3. Nesil
Yani
Namazsız babaların, oruçsuz çocuklarının çocukları karşımıza çıkıyor.
Acıyla torunları dinliyoruz.
Bakıyorum ki, o torunlar
Çok basit dini sorulara bile cevap veremiyor, gülüp geçiyorlar.
Gusül abdestini bilmeyenler
Kıblenin neresi olduğunu bilmeyenler
İslamın şartını sayamayanlar ve daha neler neler…
Yarın obür gün bunlar evlenecek, yuva kuracak.
Namazın orucun Kur’an’ın olmadığı bir evde
Bu sefer onlar çocuk yetiştirecek.
Peki,
O çocukların inanç dünyası ne olacak? Belli değil…
Emri hak gelip de vefat ettiklerinde, imam soracak:
- Nasıl bilirdiniz?
- İyi bilirdik…
Sonra?
Bu ‘iyi bilirdik..’ toprağın altında bir işe yarayacak mı?’
Toprağın altına
Gerçekten bir Müslüman ve Ümmet-i Muhammed’in bir ferdi olarak mı girmiş olacak?
Bunu
Yaşanmış bir hikaye üzerinden örneklendireyim ki,
Ne kadar büyük bir tehlike ile karşı karşıya olduğumuzu bilelim.
BİR TÜRK AİLESİNİN ÖYKÜSÜ
‘Namazsız, niyazsız, abdestsiz bir evin(ailenin)
Neticesi ne olur’ u yakın zamanda zevkle okuduğum bir kitapta
Daha doğrusu yaşanmış bir hikayede gördüm.
Küçük bir örnek olması açısından
Bu kitaptan
Kısaca bahsetmek istiyorum.
Ki, inşallah ibret alınmaya vesile olsun.
Çünkü
Çevremizde bu yaşanmış hikayedeki aile gibi o kadar çok aile var ki…
İRFAN ORGA
Yakın zamanda okumaktan zevk aldığım nadir kitaplardan biri
İrfan Orga’nın
‘Bir Türk Ailesinin Öyküsü’ adlı kitabıdır.
Kendisi Atatürkçü bir yazar.
Hatta Atatürk’le ilgili bir kitap da yazmış…
Atatürkçü olup da
Kitabını severek okuduğum diğer bir yazar da Şevket Süreyya Aydemir’in ‘Suyu Arayan Adam’ adlı kitabıdır.
Yalnız
Bunların Atatürkçülüğünü şimdiki Atatürkçülerle kıyaslamamak lazım…
Mesela Şevket Süreyya
Çocukken dindar
Genç yaşında Azerbaycan’da Turancı
Moskova’ya gidince komünist
Ve
Türkiye’ye dönünce 1927’den sonra Atatürkçü…
1927 önemli bir tarih.
O yıllarda
Eli kalem tutan biri olarak Şevket Süreyya
Atatürkçü olmasın da
Necip Fazıl’ın, Bediuzzaman’ın, Nazım Hikmet’in, Kemal Tahir’in, Orhan Kemal’in, Sabahattin Ali’nin başına gelenler onun da başına mı gelsin?
Neyse…
İNGİLİZCE
Kitap İngilizce yazılmış
Ama
Çeviren hanımefendi Türkçe ve İngilzce’ye o kadar hakim ki,
Kitabın İngilizce’den Türkçe’ye çevrildiğini anlayamıyorsunuz.
Kitabı Türkçe yazılmış sanırsınız.
RÜYA YILLAR
Yazar 1908 doğumlu
Çocukluğu
Osmanlının harp ve darp içinde olduğu en çalkantılı yıllarda geçmesine rağmen
Rüya denecek kadar güzel bir çocukluk dönemi geçirir.
Çocukluk anılarını anlattığı o kısacık dönemde (1908-1914)
Osmanlının kurmuş olduğu o muhteşem sosyal dengeyi fark ediyorsunuz.
Sultanahmet’teki evleri
Ve
Amcasının Sarıyer’deki sayfiyesinde geçirdiği günler adeta bir masal dünyasındaki günler gibidir.
Üstelik bu sırada
Balkan Savaşı var, Trablusgarp Savaşı var, Birinci Dünya savaşının tam tamları çaldığı halde günlük hayat tıkır tıkır işlemeye devam ediyor.
Ta ki, Seferberlik ilan edilene kadar…
SEFERBERLİK
1914’te dünya savaşının patlamasıyla o rüya günler biter.
Önce amcası, daha sonra babası silah altına alınır.
Bir müddet sonra da ölüm haberleri gelir.
Artık onlar için sıkıntılı günler başlamıştır.
Daha mutevazı bir eve taşınırlar.
Başlarında annesi ve babaannesinden başka bakacak kimseleri yok.
AİLENİN KADERİ
OSMANLI’NIN KADERİ İLE ÖRTÜŞÜYOR
Kitabı okurken
Kendinizi ailenin bir ferdi olarak görür
Onlar gülerken siz de seviniyor onlar ağlarken siz de hüzünleniyorsunuz.
Dedim ya
Çeviren kitabı o kadar güzel çevirmiş ki, olayları size adeta yaşatıyor.
Mesela
Evlerinin bir kaza sonucu çatır çatır yanması
Annelerinin
Her şeyini yitirmiş olarak
Yanan evi seyrederken çocuklarının yanına çökmüş hüngür hüngür ağlaması (Çünkü hin-i hacette kullanmak üzere biriktirdiği para da evle birlikte yanmış)
Ve
Evin büyük çatırdılar çıkararak çökmesi,
Osmanlı İmparatorluğunun her taraftan alev almasına benziyor. İçten ve dıştan…
Ve sanki
O gün o evle birlikte Osmanlı Devlet-i Aliye de çökmüş oldu.
Bu sırada yangınlar İstanbul’da hiç bitmedi.
Çünkü
Sabotajcılar hergün bir mahalleyi ateşe veriyordu.
NETİCE
Evde
Maneviyatla ilgili bir tek babaanne var.
Ama
O da yeri geldiğinde likörü şarabı yuvarlıyor.
Cumhuriyetin kuruluşu ile birlikte
Geçirilen uzun harp dönemi ve babanın vefatının arkasından gelen yokluk ve yoksulluk da eklenince
Aile
Büyük bir maddi ve manevi savrulma yaşıyor.
SATH-I MAİL
Maneviyatsızlık bir sath-ı mail gibidir(eğik düzlem)
Tutunamayıp kaymaya başladınız mı, Allah muhafaza kendinizi dipte bulursunuz.
Nitekim
Aile zamanla maddi yokluğu yeniyor
Ve
Durumları bir şekilde düzeliyor
Ama
Maneviyat; uzakta yavaş yavaş kaybolan bir deniz feneri gibi sönüyor.
Bu sırada
İrfan Orga
Bir İngiliz ile evlenip İngiltere’ye de yerleşince
Merkezinden iyice kopuyor.
Neticede
Hz. Peygamberin hayatını bile yazmayı düşünürken
Ve
Hastalandığında etrafında rahibelerin dolaşmasından rahatsız olan, domuz eti yememe konusunda hassas olan Orga,
Vefatında yakılmayı vasiyet ediyor.
Cesedi yanarken Chopin’in cenaze marşı çalıyor.
Peki,
İrfan Orga yaşayıp torunlarını görseydi
Onlara nasıl seslenecekti?
Chloe!.. Alexander!.. Francesca!.. Guillaume!..
İşte
Namaz oruç vs din ve maneviyat olmadan
Yaşanan bir hayatın neticesinde
Bir Türk Ailesinin hazin sonu…
Kitabı okurken
‘Aile ile adeta yaşadım..’ demiştim ya;
Ailenin yavaş yavaş maddi sıkıntıya düşmesi, ellerinde avuçlarında ne varsa evle birlikte yanıp her şeylerini kaybetmesine üzülmüştüm ya..
Kitabın finalinde
Yazarın
Yakılmayı vasiyet etmesi
Ve neslinin gavur isimleri ile devam edecek olması
Beni hepsinden daha fazla üzdü.
Yani
Tedbir almasak neticesi budur!
Allah hiçbir Müslüman ailenin başına böyle bir felaket getirmesin.
12.05.2020
Emin Batur