Türkiye Cumhuriyet tarihinde belki de hiç olmadığı kadar önemli bir virajdan dönmek üzere. Bulunduğu konum, uluslararası ilişkilerde kazandığı önem derecesi bunu gösteriyor çünkü.
Bir yandan Doğu Akdeniz’deki petrol ve doğalgaz, bir yandan Avrasya Bloğundaki oluşum, bir yandan da içeride özellikle ekonomik ve siyasi ağırlıklı program gündemi sürekli yoğun tutuyor…
4,5 sene seçim olmayacak belki ama çok önemli gündem maddeleri ile Türkiye, ne içeride ne de dışarıda diğer ülkelerin bir numaralı gündem konusu olmaktan çıkmayacak…
Açarak gidelim… Dışarıda olup bitenlerle içeride olup bitenleri birleştirelim ki olanları daha iyi anlayabilelim.
15 Temmuz’dan sonra Türkiye, ABD ile ilişkileri tamamen koparma noktasına geldi. Askeriyenin içindeki FETÖ-NATO-ABD odaklı yapıyı tamamen temizlemek için çok büyük adımlar atıldı. Gelinen noktada Türk Askeriyesi hiç olmadığı kadar milli ve yerli bir pozisyonda…
Rusya’dan alınan S-400 HAVA SAVUNMA SİSTEMİ ile Türkiye’nin yönü Avrasya’ya yani Doğu’ya yöneldi. Bu S-400 anlaşmasının sadece normal bir anlaşmanın olmadığını anlamak için yeterli bile.
İşleri bu noktaya kadar getiren tabiki ABD oldu. Ödemesinin yapıldığı halde Patriotların teslimatının yapılmaması, yani kötü müttefik Türkiye’yi hem mal sahibi hem de yeni ve güçlü bir şekilde gelen Avrasya Bloğunun içine itti.
Şimdi Türkiye’nin pozisyonu hiç olmadığı kadar önemli. Ama Türkiye’nin bu pozisyonundan rahatsız olan ABD-PENTAGON var. Trump’ı da hiç istemediği kararları almak zorunda bırakıyorlar.
Trump’ı S-400’lerin teslim edilmesi sonrasında Türkiye’ye karşı yaptırımları hayata geçirmeye zorluyorlar. Şimdilik yaptırımların biraz bekleneceği söyleniyor. En azından Trump bunun için uğraşmak niyetinde…
Öyle ki Türkiye gibi önemli bir aktörü kesinlikle ama kesinlikle alıp kenarı atamazlar. Yine de bu boş duracakları anlamına gelmiyor.
Her şekilde geldiler yine de gelecekler. Dışarıda durum bu, biraz da içeriye bakalım.
23 Haziran Seçiminden sonra CHP, İstanbul’da istediğini almış oldu. Buna en çok dışarısı sevindi. İçeride istediklerini alabilmek için bir umutları oldu. Tabi bunu zaman gösterecek.
Babacan, Davutoğlu ve Gül’ün içinde olduğu yeni bir parti kurulacak mı? Hangi tarafta olacak? BATI’yı temsil eden, ABD’nin temsil ettiği akım, bu yeni partinin bir an önce kurulmasını isteyecektir. 2023’e kadar faaliyette olmalarını bekleyecektir.
Bu o kadar kolay olur mu? Biraz zor. Türkiye’nin böyle yeni bir oluşuma ihtiyacının olup olmadığı soru işareti. Bunun için otorite boşluğunun olması ve de milletini benimsemesi gerekiyor ki zaten bir otorite boşluğu ortada yok.
Milli kanadı temsil eden akım görevini yapıyor. Türkiye’nin durduğu pozisyonun gereklerini yerine getiriyor. İkincisi milletin de yeni partiye ne kadar sıcak bakacağı konusu. Bundan önce otorite boşluğu olması lazım ki buna sıra gelsin… Neyse, bu konu uzar da gider.
Dün Takvim Gazetesi yazarı Zafer Şahin’in de köşesine aldığı Balkan göçmenlerinin yeni bir parti kurma girişimi yukarıdaki üç ismin yeni parti kurma girişiminden daha çok ses getirebilir. Kaldı ki Şahin, Türkiye’de 20 milyon Balkan göçmeninin de olduğunu söylemeden geçmiyor… Bu da CHP’nin suyunu bulandırır…
Dışarısı daha çok Babacan-Gül-Davutoğlu’nun içinde bulunduğu yeni partiyi destekleyecek ve bu oluşumun İmamoğlu’nun arkasında kümelenmesini isteyecektir. Sonuçta da ortaya CHP-İP-SP-HDP-YENİ PARTİ ittifakı ortaya çıkacaktır. 2023’te Milli Kanadın karşısına böyle çıkmayı planlayacaklardır.
Bakalım, tabiki yine bekleyip göreceğiz. Her ne olursa olsun Türkiye’nin pozisyonunu kolay kolay değiştiremeyecektir. Bu yol o kadar kolay sapılacak bir yol değil çünkü. Türkiye de eski Türkiye değil…
Selam ve dua ile…
İBRAHİM YAVUZ