Cuma , 27 Aralık 2024
Son Dakika Haberler
27 Mayıs İşgal Hareketi ve Katliamı

27 Mayıs İşgal Hareketi ve Katliamı

Elli Dokuz yıl önce geçmiş bir meseleyi niye kaşıyıp sürekli gündemde sıcak tutuyorsunuz demeyiniz. İlk fırsatta aynı girişimler tekrar yapılmak istenilen bir Türkiyede yaşıyoruz.Türkiye tam bir bağımsız ve özgür olmadıkça bu ülkede darbeler bitmez. Yerli münafıkların ve yabancı düşmanların uyumadığı, uyumayacağı bir vatan toprağında yaşıyoruz.

Bu gün Cumhuriyet tarihinde, seçimle iktidara gelmiş bir hükümetin askeri darbeyle devrilmesinin,   birçok siyasetçi, bürokrat ve askerin hukuk tanımaz cuntacılarca görev ve yetkilerinin alınmasının, hapislerde süründürülmesinin, ülkenin 27 Mayıs 1960 da işgalinin 59. yıl dönümü.27 Mayıs İşgal Hareketi ve Katliamı

Bu kanlı ihtilalden sonra darbecilerin Başbakan Adnan Menderes‘i, Maliye Bakanı Hasan Polatkan‘ı, Dış İşleri Bakanı Fatih Rüştü Zorlu‘yu uzaktan kumanda ettikleri bir mahkemede yargılatarak idama mahkûm ettirmelerinin, binlerce vatan evladınının hapis ve işkence tezgâhlarında zulmedilmesinin, tarihimizin utanç verici en kanlı, en hazin ve en kara tablolarından biridir.

27 Mayıs gece baskınının üzerinden yarım asırdan fazla geçmesine rağmen halkımızın bu olayı unutamamasının, unutmaması gerektiğinin üç önemli sebebi vardır.

Birincisi; o dönemi yaşayanların, okuyup öğrenenlerin ülkemizin kalkınmasında ve demokratikleşmesinde büyük katkıları olan Menderes ve arkadaşlarının yalan, iftira ve komplo teorileriyle yargılanıp idam edilmesi karşısında millet vicdanının bu zulüm karşısında halen kanaması ve içlerine sindirememesidir.

İkincisi; Cumhuriyet Tarihindeki askeri darbelerin bu darbeyle başlayıp her on yılda yapılan bir ihanet haline gelmesi ve halkın seçtiği yöneticilerin tepesinde askeri vesayetin adeta meşrulaştırılmaya çalışılmasıdır.

Üçüncü olarak da; Askeri Cuntanın hazırlattırdığı 1961 Anayasasıyla 1950 den sonra seçim meydanlarında hezimetlere uğrayan İnönü Faşizminin, düşünce ve iktidarının devamının sağlanması amacıyla, Milli Güvenlik Kurulu ve yargı organları gibi birçok devlet kurumunun milletin iradesi üzerinde otoriter yetkilerle donatılması ve ülke demokrasisinin askeri vesayet altına alınması, Türkiyenin bir sömürge ülkesi statüsüne düşürülmesidir.

Bu darbeden sonra ordu asli görevinin dışına çıkarak kendi güdümündeki bürokratlarla, bazı basın organlarıyla birlikte siyasi bir aktör olarak ülkemizin yönetiminde söz söylemeye ve Yeniçeri gibi sürekli müdahalelerde bulunmaya başlamıştır. Ülke yönetiminde seçimle başa gelen iktidarların ensesinde tehdit ve baskı unsuru olarak kendisini hissettirme ihtiyacı duymuş, modası geçmiş statüko dışındaki karşıt görüşlere müsamaha edilmeyeceğini vurgulamıştır.

Elli Dokuz yıl önce geçmiş bir meseleyi niye sürekli gündemde sıcak tutuyorsunuz demeyiniz. Bu darbeci mantık, bu antidemokratik faşist düşünce tarzı, yıllardır bu millete illallah çektiren bu köryılanının halen başı tam olarak ezilmiş değil. Bunların eline yine bir imkan geçse ilk fırsatta aynı darbeleri, aynı uygulamaları, aynı katliam ve zulümleri yapmayacakları hususunda kimsenin bir garantisi yok.

96 yıldır Türkiye’de sahnelenen oyun basit bir sağ sol, batıcı batıcı olmayan, demokratik antidemokratik, laik anti-laik mücadelesinin çok ötesinde İslam Medeniyet ve Kültürüne karşı ve onun düşmanlarının kendi düşünce ve dünya görüşlerinde olmayanlara ve onların değerlerine karşı sürdürdüğü adı konmamış bir savaş ve işgal hareketi bu günlerde de batı emperyalistleri tarafından hala sürmektedir.Etrafımıza bakın; tüm düşmanlarımız büyüyen, tam bağımsızlığını kazanmak için mücadele eden Türkiyeyi boğmak için ABD, İngiliz, Fransız, İsrail, Yunan, Rum, Mısır, BAE…  hepsinin eli tetikte.

Ülkemizdeki Alevi Sünni, Kürt Türk, Laik anti laik, sağ sol arasında çıkartılan kavgaların, gerilimlerin arkasında da dış güçlerin ve onların ülkemizdeki uzantısı bu darbeci anlayışın oyunları vardır.

Çifte standarlı hareket etmeyi bir strateji ve takdik haline getiren millet düşmanı batı kulları değişik ideolojik isimler, partiler, kurum ve kuruluşlar altında zamanımıza kadar bu gizli savaşı inat ve ısrarla sürdürmektedirler.

Menderesi ve iki bakanımızı idam sehpasına götüren, Özalı zehirleten, Erbakanı Başbakanlıktan düşürerek darbe geleneğini sürdüren ve savunan, Ergenekoncu, batı çalışma gurubu, 28 Şubatçılar kendi Medeniyet ve Kültürüne yabancı ve düşman bu inkar ve red zihniyetinin bu günkü hedefi ise, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve onun iktidardaki hükümetidir.

Bakın, tüm bunlar bugün bir cephe de İP’iyle, PKK’ sıyla, FETÖ’ süyle CHP’nin etrafında birleştiler. İslami değerleri sahiplenen partilerin günü birlik menfaatler ve çıkarlar uğruna düşmanca AKP’ye yüklenmeleri, bir ara  Özal’a  ve Erbakana yapılmış olan stratejik yanlışlıkların tekrarından başka bir şey değildir. Eğer AKP iktidardan düşerse bunun bedelini tüm millet öder. Kına yakıp def çalıp oynamak da İslam düşmanlarına düşer.

Statükonun kralları, politika bezirganları, siyaset cambazları, yalan ve iftira üretme makineleri kazara ellerine bir fırsat geçse aynı ideolojik görüşle, fasit döngülerle, inkarcı bakışla, tanıdık figüranlarla ülkeyi tekrar sivrisinek üreten bir bataklığa çevirebilirler.

Ama gözardı edilmemesi gereken bir durum var o da, insanımızın darbelere, dayatmalara, baskılara ve anti demokratik oluşumlara karşı artık eskisi gibi boyun eğmeyeceği, sivil,  güçlü bir direniş gösterecek bilinç ve cesarete ulaşmasıdır.

Türkiye özgürleştikçe, şeffaflaştıkça, büyümeye, yükselmeye ve ilerlemeye, darbeci parazit ve asalaklardan da temizlendikçe  ancak aydınlık yarınlarına devam edebileceği bilinmeli.

27 Mayıslar olmaz diye yanlış bir düşünceye kapılınmamalı, uyanık ve tedbirli olunmalıdır.

Adnan Menderes, Hasan Polatkan, Fatin Rüstü Zorlu darbeci katiller tarafından asılarak şehit edilmiş bu ülkenin has evlatlarıdır. Ruhları şad, makamları yüksek olsun!

Yaşasın! Zalimler için cehennem!

Arif Altunbaş *

Tüm Yazıları →

Ayrıca Bakınız

Bir milli güvenlik sorunu olan partiler

Bir milli güvenlik sorunu olan partiler

Arif Altunbaş Türkiye’nin geçmişin de olduğu gibi, bugününde de devletin ve milletimizin dini, tarihi, kültürü, …

DERGİDEKİ DİĞER YAZILAR



Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir