Tarih, öznelerle nesnelerin, etkenlerle edilgenlerin mücadelesinin sahnesidir. Tarih, mağlupların galipleri taklit ettiklerinin de şahididir. Bunların yanında tarih, ibret alınmadığında geçmişte yaşananların tekrar ettiğinin de şahididir. Tarih aynı zamanda, tarihe ayar verenlerle tarihten ayar yiyenlerin de sahnesidir. Bu sahneden kimler geldi, kimler geçti. Tarihe ayar verenler de geçti gitti, tarihten ayar yiyenlerde geldi geçti. Sosyolojinin yasası böyledir, yine böyle olmaya devam edecektir.
Tarih, çok büyük bir yolculuktur, esas olan bu yolculuktaki duruşumuzdur. Hz. İbrahim’in ateşine su taşıyan karınca misali duruşumuzu ve tarafımızı belli etmemiz gerekiyor. Aksi halde savrulmak kaçınılmazdır. Tarih bunun örnekleriyle doludur. Olumsuz örneklerin hepsinin ortak özelliği sabredememeleridir. Vasfiye Tural kardeşimin dediği gibi: “Tarih sadece sabredenleri yazacak, vazgeçenleri değil. Mücadele edenleri yazacak, yılmışları değil.”
Türkiye’de yerel seçimler, konjonktür gereği zaman zaman anlamından uzaklaşıp maksadını aşan bir zemine çekilebilmektedir. Muhalefet 31 Mart 2019’da yapılacak olan yerel seçimler için: “Bu bir yerel seçimdir, muhtar seçilecek, meclis üyeleri seçilecek, belediye başkanları seçilecek, bunu bir genel seçim havasına sokmamak gerekir.” şeklinde tezviratlar yapmaktadır. İnanmadığınızı söylüyor, inandığınızı yapıyorsunuz. Biz bunu yer miyiz? Bir taraftan böyle diyeceksiniz, diğer taraftan cumhurbaşkanı adayınız: “İki veya üç şehri alınca Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı tartışılır hale gelecek, yeniden seçim yapılacak ve ben cumhurbaşkanı olacağım.” diyecek. Türkiye’nin kadrolu düşmanları size göz kırpacak, 15 Temmuz 2016 hain darbe girişiminin ezikleri ve sahipleri sizi destekleyecek, bilumum terör örgütlerinin müntesipleri adaylarınız etrafında kenetlenecek, ondan sonra da bu bir yerel seçimdir, bunu genel seçim havasına sokmamak gerekir” diyeceksiniz. Biz de yiyeceğiz öyle mi? Tabi yersen…
Türkiye’de yerel seçimler Reis’ten önce yerel seçimdi. Reis’in başta olduğu müddetçe yapılan tüm seçimler ve hatta referandumlar bile genel seçim havasına sokulmuştur. Referandumlarda yırtınırcasına verdiğiniz mücadele, Ramazan ayı sıcağında 15 Temmuz darbesinde halkın üzerine bomba yağdıran F16 uçak pilotunun babasını koluna takıp adalet için yürüyoruz palavraları ne içindi? Seçimlerin olmadığı zamanlarda bile yaşanan bir takım gelişmeleri genel seçim havasında değerlendirmelerinizi unuttuk mu zannediyorsunuz?
Türkiye’de yapılan seçimler sadece Misakı Milli sınırlarıyla alakalı değildir. Gönül coğrafyamızın ve ümmet coğrafyamızın gözü kulağı bu seçimlerdedir. Arakan’daki kadınların, çocukların gözü kulağı bu seçimlerdedir. Kara Afrika’nın inci dişli, zeytin gözlü yetimlerinin gözü kulağı bu seçimlerdedir. Balkanlardaki ırkdaşlarımızın, dindaşlarımızın ve Aliya İzzetbegoviç’in emanetlerinin gözü kulağı bu seçimlerdedir. Orta Doğu’nun yüz yıldır gülmeyen, gülmeyi unutan mazlumlarının gözü kulağı bu seçimlerdedir. Mağdur edilmiş, sömürülmüş dünya mazlumlarının gözü kulağı bu seçimlerdedir. Türkiye’de yaşayan muhacir kardeşlerimizin gözü kulağı bu seçimlerdedir. İslam düşmanlarının, Türkiye düşmanlarının, İngilizlere ve İsrail’e uşaklık yapan Arap liderlerin gözü kulağı da bu seçimlerdedir. Sen ders vereceğim dediğinde bu zalimler ve düşmanlar sevinecek, ben destek vereceğim dediğimde mazlum ve mağdurlar sevinecek. Herkes tercihinde serbesttir. Tarihe ayar verenlerden olmak varken tarihten ayar yiyen eziklerden olmayacağız. Abdülhamit’ten sonra aziz ümmet ve çilekeş millet yüz yıl bekledi. Ona ihanet edenlerin, onu harcayanların iki yakası bir araya gelmedi, gelmiyor da. İttihatçı geleneğin temsilcisi CHP neyin bedelini ödüyor zannediyorsunuz.
Abdülhamit ismi, bir Osmanlı padişahının ve ümmetin halifesinin adıydı. Artık o bir isim veya ad olmaktan çıktı ve bir unvan haline geldi. Tarihe olan sadakatim ve sorumluluğum gereği Osmanlının evladı ve bugünün Abdülhamit’ini -Reis’i- padişah olan Abdülhamit’in yalnızlığına asla terk etmeyeceğim.
Ömer Naci YILMAZ