G20 Zirvesi sonrası tansiyon yine yükseldi. Libya’dan ve Kıbrıs’tan Türkiye’ye uyarı mesajları geldi. Bakalım, öncesine gidelim.
G20 Zirvesinde özellikle Türkiye-ABD arasında ılımlı mesajlar birbirini izledi. S400 ve F35 konusunda liderler olumlu açıklamalar yaptılar. Daha doğrusu bu olumlu açıklama ABD tarafından geldi. Zira Türkiye’nin bu konudaki tavrı netti.
ABD Başkanı Trump, F35 konusunda Obama yönetiminin hatalı davrandığını, Türkiye’ye, parası ödendiği halde F35’lerin teslimatının yapılmadığı konusunda açıklamalarda bulundu.
Trump her ne kadar ortamı yumuşatmak için böyle bir açıklamada bulunsa da kendi yönetiminin adım atıp atmayacağı konusunda bir açıklaması olmadı. Yani Obama yönetimine söyledikleri suya sabuna dokunmadan kaldı.
Gerçi baştan beridir söylüyoruz, ABD Başkanlarının da yapacakları bu kadar. Arkalarındaki silah ve para lobisi ne diyorsa onu çıkıp söylüyorlar, yapıyorlar ya da zorunda kalıyorlar. Trump’ın durumu da hiç farklı değil. Ortamı yumuşatmak adına söyledikleri bir oldu bittiyle kaldı.
Tam olumlu bir hava yakalandı derken bu sefer Libya ve Kıbrıs’tan sesler geldi. Önce Libya’da Türk Vatandaşları alıkonuldu. Libya deyip geçmeyin. Akdeniz’e kıyısı olan bir ülke. Akdeniz’in önemi de malum. Yeni Dünya Savaşının şimdilik gizliden yaşandığı yer.
Ardından Kıbrıs’ın Kuzey tarafına, Taşkent’e füze düştü. Neden Güney’e değil de Kuzeye? Sorulması gereken soru bu. Cevabı da bakmayı bilenler için oldukça basit aslında.
Hem Libya hem de Kıbrıs ile büyük bir mesaj verilmek istendi. Bu açık ve net. Çünkü Türkiye’ye Akdeniz’de büyük bir pay düşüyor. 2,7 milyar dolar olduğu söyleniyor. Haliyle böylesine büyük bir payı kimse bırakmaz istemez Türkiye’ye.
Her şey pastanın tamamına sahip olmak için yapılıyor. Kim tarafından? ABD’nin silah lobisi yani PENTAGON ile, İngiltere’nin içerisinde PENTAGON ile birlikte hareket eden eden yapı…
Başkan Erdoğan ise milli, yerli, denge politikasından kesinlikle ama kesinlikle taviz vermiyor. Pastanın tek hakimi olmak için değil, kazan kazan politikasıyla hareket ediyor. Biliyor ki pastanın tamamına hakim olmak; hem bölgenin durumu göz önünde bulundurularak pek mümkün değil hem de paylaşımcı hareket etmek daha çok kazandıracak.
Başkan Erdoğan’ın DENGE POLİTİKASINDAN TAVİZ VERMEDİĞİNİ; G20 Zirvesi sonrasında önce Japonya İmparatorluk Sarayı ziyaretinden, sonra da ÇİN’e giderek devlet başkanı ile görüşmesi ve KUŞAK-YOL PROJESİ ile ilgili açıklamalarından anlayabiliyoruz.
Türkiye, AKDENİZ ve KUŞAK-YOL PROJESİNE büyük önem veriyor. Akdeniz ile enerji açısından büyük bir zenginlik ve önemli jeostratejik avantaj sağlayacak, KUŞAK-YOL ile de ASYA-AVRUPA arasında köprü görevi görecek ve 65 ülkenin de kalkınmasına büyük bir katkı sağlayacak.
Ama bu iş o kadar kolay mı? Buna direkt kolay demek bazı gerçekleri görmezden gelmek demek olur. Öyle ki Türkiye-Çin-Rusya-İran dörtlüsünü her köşeden sıkıştırmaya çalışan bir yapı var karşıda. Bunu da kolay kolay bırakmayacaklardır. İşte en büyük mesajlardan birini Libya ve Kıbrıs’ta gördük.
Bu o kadar kolay değil mesajı veriliyor. Verilmeye de devam edecek.
Türkiyesiz olmayacağını biliyorlar, rahat da bırakmıyorlar. Kavga Türkiye’nin kimin yanında olacağı kavgası. BATI’dan yana mı olacak, yoksa AVRASYA’dan mı? ABD’nin onca agresif ikili ilişkileri karşısında Türkiye’nin AVRASYA’dan yana tercih yaptığı bilinen bir gerçek.
Ama Türkiye’den de kopamıyorlar, yalnız bırakamıyorlar, daha doğrusu boş bırakmak istemiyorlar. Olan biten bu.
Kavganın kazananı her ne olursa olsun bu kararlılık sürdüğü müddetçe Türkiye’nin elini kaldırdığı taraf olur…