Son günlerde Ortadoğu’da
Suudi Arabistan merkezli meydana gelen olayların bana göre kısaca özeti budur.
Ve
Suudi Arabistan veliaht prensi Muhammed bin Selman, kendisine yapılan bu ‘teklif’ karşısında Dubai Emiri Şeyh Muhammed bin Raşid El Maktum olmayı tercih etmiştir.
Aslında
Muhammed bin Selman’a veliaht demek yanlış.
Şu anda bütün yetkileri eline geçirmiş ama henüz ‘Kral’ unvanını kullanmayan bir Kraldır o…
Ayrıca
Kendisine yapılan teklif falan değil.. Bal gibi tehdit edildi.
Bu tehditi yapanların hiç de şakalarının olmadığını Bin Selman gayet iyi biliyor.
Libya’da Kaddafi örneği hala hafızalardadır.
Kaddafi’nin
Kanalizasyondan çıkarılıp feci bir şekilde öldürülmesi ve öldürülürken aşağılanması…
Aynı şekilde
Irak’ta Saddam Hüseyin’in
Saraydan indirilip
Deliğe tıkılması…
Delikten çıkartılıp darağacına götürülmesi.. Ortadoğu’daki tüm Arap liderlerinin hafızalarında silinmeyecek şekilde kazınmıştır.
Arap liderleri şunu biliyor ki;
Kaddafi kanalizasyonda yakalanmadı.
Onu derdest edip yakalayanlar götürüp kanalizasyona bıraktı.
Ve yine şunu da biliyorlar ki,
O’nu kanalizasyonda yakalayıp.. aşağılayarak, işkence ederek öldürenler de Libyalı falan değildi.
Aynı şekilde
Saddam Hüseyin de Amerikalılar tarafında sarayından alınıp o deliğe tıkıldı.
Sonra
Provası defalarca yapılmış sahnelerden en uygun görüntüleri.. ayarlanmış medyaya verilerek dünyaya servis edildi.
Daha sonra
Bayram sabahı idam edilerek,
Başta Arap dünyası olmak üzere İslam dünyasında bir inkıraz(kırılma) meydana getirmek için, tüm dünyaya şu mesaj verildi:
‘’Bize itaat etmeyenlerin sonu budur!
Sarayından alıp deliğe tıkar.. oradan çıkarıp bayram gününde idam ederiz’’
PROJE
Bütün bunları en iyi Muhammed bin Salman ve babası bilir.
Onun için ellerine verilen projeyi hayata geçirmek için herhangi bir tereddütte bulunmadılar.
Zaten
Bu kadar kapsamlı bir operasyonu 30 yaşlarında olan genç bir prensin yapması mümkün değildir.
Atlantik ötesinde hazırlanmış bir ‘proje’ olduğu her haliyle belli.
Neden?
Çünkü
Muhammed bin Selman veliaht olma hakkını amcası Muhammed bin Nayıf’tan devraldı.
Yani
Muhammed bin Nayıf veliahtlık hakkını Muhammed bin Selman’a devretti.
Peki,
O devir-teslim töreninde ne oldu?
M.bin Selman amcasının elini değil neredeyse eğilerek ayağını öpeyazdı.
Şimdi amcası olan o M. Bin Nayıf nerede?
Veliahtlık hakkını devrettiği yeğeni tarafından Ritz Carlton’da göz hapsinde tutuluyor.
İBRETLİK
S. Arabistan’da bu karmaşa devam ederken aynı zamanda büyük bir ibretle de karşı karşıyayız.
Bir yandan devlet yönetimindeki teamüller yerle bir ediliyor.
Diğer yandan
Yeğen (M.bin Selman) amcasını, amca çocuklarını ve ailenin diğer fertlerini tutuklatıp göz hapsinde tutuyor.
Gözaltına alınan aile fertlerinin serveti yüz milyarlarca dolarla ifade ediliyor.
Ama
Bütün bu servet ve Kralın akrabaları olmalarına rağmen;
Gözaltına alındıkları otelin odasında bile değil.. lobisinde yatırılıyorlar.
Yetmedi;
Yattıkları yer yatağına çarşaf,
Battaniyeye nevresim bile verilmedi.
Kim bunlar?
Dünyanın sayılı zenginleri… Daha birkaç gün öncesinde köşk ü sarayı beğenmeyenler.
Ne kadar büyük bir ibret!
Yunus Emre’miz yüzyıllarca önce bunu ne kadar güzel ifade etmiş:
Sana ibret gerek ise Gel göresin bu sinleri Ger taş isen eriyesin Bakıp göricek bunları Şunlar ki çoktur malları Gör nice oldu halleri Sonucu bir gömlek giymiş Onun da yoktur yenleri Hani mülke benim diyen Köşk ü saray beğenmeyen Şimdi bir evde yatarlar Taşlar olmuş üstünleri
…
…
TEKLİFLER (TEHDİTLER) İÇİNDE
BAŞKA NE VAR?
Tekrar konuya dönecek olursak,
Suudilerin ellerine verilen projede
Mekke Medine haricinde laikliğin peyder pey uygulanması var.
M. bin Selman buna ‘Ilımlı İslam’ diyor ama aslında S. Arabistan hızla Dubaileşmek istiyor.
Daha şimdiden
Kızıl Deniz’in kıyısında Antalya türü şehirler kurma hazırlıkları başladı bile.
Ama asıl plan bölgeyi istikrarsızlaştırmak.
Suudi Arabistan merkezli başlatılan kaos planı Ortadoğu’da birçok dengeyi değiştireceğe benziyor.
Bunlardan biri Lübnan…
M.bin Salman’ın başlattığı operasyona eş zamanlı olarak Hariri Riyad’a çağrılıp istifa ettirildi. Lübnan Başbakanı Hariri’den hala haber yok.
Tutuklu olup olmadığı,
İstifasını neden kendi ülkesinde değil de S. Arabistan’da yaptığı yönünde henüz bir açıklama yok.
Lübnan’da
Tam istikrar sağlandı derken, ufukta yine belirsizlikler görünüyor.
Lübnan Hizbullah lideri Nasrallah
Suriye’de bulunan 25.000 askerini geri çağırdı.
Beşşar Esad
Hizbullah militanları olmadan muhaliflere karşı iktidarını koruyabilir mi belli değil.
İsrail
Sinsice bekliyor. Saldırmak için uygun bir zaman kolluyor.
Yemen ateş üstünde…
S. Arabistan ısrarla Yemen’den atılan füzenin İran işi olduğunu söylüyor.
Batı dünyası da şimdilik bu konuda S. Arabistan’a hak veriyor.
Bu demektir ki,
S. Arabistan- İran savaşı körükleniyor.
ÇOK KARMAŞIK BİR DENKLEM
VE
BATININ ŞEYTANLIĞI
Böyle olunca şöyle bir durum ortaya çıkıyor:
Batı açıklama üstüne açıklama yaparak İran’ı suçlayarak Suudilere destek verecek.
Gaza gelen genç veliaht M.bin Selman İran’a savaş açacak.
Niçin?
Bunun 2 nedeni var.
Birincisi Arap dünyası bilhassa Ortadoğu Arap ülkeleri paramparça olmuş vaziyette.
Binaenaleyh
Parçalanmış Arap ülkelerine baş olacak bir ülke ve bir lider lazım.
Bu da hesaplarına göre en güçlü ülke S. Arabistan oluyor ve lider olarak da
M. bin Selman olamaz mı?
S. Arabistan’ın ne kadar güçlü(!) olduğu Hariri’nin gelip huzurlarında istifa etmesinden de anlaşılmıyor mu?
Suudiler şimdilik bu hayale yatmış görünüyor.
SADDAM HÜSEYİN
Bu gaz verme işi
Saddam Hüseyin ve Irak’ın trajik durumuna ne kadar çok benziyor.
Irak bir zamanlar en güçlü Arap ülkesiydi.
Saddam da bu ülkenin lideri ve İran’la savaştığına göre, neden Arapların lideri olmasındı.
Saddam bu hayalle yattı
Ama
Ancak tıkıldığı delikte uyanıp kendine geldi.
Mahkemede gösterdiği cesaret takdire şayandı ama ne fayda…
Şimdi hesaba göre
Şu anda S. Arabistan’ın Saddam zamanındaki Irak’a göre fazlası var eksiği yok.
Nasıl?
Şöyle ki; Bugün Suudiler Mısır’a her türlü yardımı yaparak sevk ve idare ediyor mu? Ediyor.
Lübnan’ı dizayn ediyor mu? Ediyor.
Yemen’de Şii Husilere karşı tek başına duruyor mu? Duruyor.
Irak’a ara sıra el ense çekiyor mu? Çekiyor.
E ne kaldı geriye?
Bu durumda Arap dünyasının lideri Suudiler olmayacak da kim olacak?
Suudilerin elindeki birinci manivela bu!
İkincisi
Mezhep bayraktarlığını yapacak.
İran’ın Şii yayılmacılığına karşı sözüm ona Sünni bayraktarlığına soyunacak.
Peki,
Suudilerin Sünnilikle bir alakası var mı?
Yok ama arkalarında batının öyle bir medya desteği olacak ki, bu dolmaları yutacak bir sürü Müslüman maalesef bulunacaktır.
Sonra ne olacak?
ABD
Suudi Arabistan’a açıkça
İran’a ise gizlice silah satacak.
İki İslam ülkesi birbirini harap edinceye kadar bu iş devam edecek.
Sonra?
S. ARABİSTAN’DA
ŞİİLER İKTİDAR OLUR MU?
Sonrası şu:
Oyun büyük!
Amerika Irak’ı işgal edinceye kadar Şiilerin Irak’taki varlıklarından bahsedilmezdi bile.
Her ne kadar yoğun bir nüfusa(%40 civarı) sahip olsalar da, Irak’ı yönetmek gibi bir talepleri olmamıştır. Veya bu konuda sesleri cılız çıkmıştır.
Ama bugün
Irak’ta idare Şiilerin elinde…
Şimdi
S. Arabistan’a gaz verip İran’a saldırtırlarsa Allah korusun büyük bir felaket olur.
Bu savaşı Suudilerin kazanma şansı yok.
Ancak
Her iki ülke ciddi zarar görür.
Savaşın uzayıp Suudilerin netice almadığını gören ABD bir bahane ile Suudileri devirip İran’la anlaşabilir.
Sonra Arabistan’ı Şiilere teslim edebilir.
Bunun için onlara bahane mi yok.
Nitekim
Daha yakın bir zamanda İkiz Kulelerin vurulmasından Suudilerin dahli vardı deyip tazminat istemediler mi?
Suudiler bu töhmetten ABD ye yüzlerce milyar dolarlık silah siparişi vererek kurtulabildiler.
Amerikalıların Suudileri devirip
Arabistan’da Şii bir iktidar kurması da uzak bir ihtimal değil.
Arabistan’da %25 civarında Şii olduğu söyleniyor.
Bu gibi netameli konularda net bilgi almak zor ama Kuveyt, BAE ve Yemen sınırlarına yakın ciddi bir Şii nüfusu olduğu bilinmektedir.
KAOS
Şiilerin Kutsal topraklara (Mekke Medine) hakim olmaları İslam dünyasında ne kadar büyük bir infiale sebep olacağını söylemeye gerek yok.
Bu kadar güçlenen İran’ın da
İslam dünyasına karşı bundan sonra tavrı nasıl olur.. onu da kestirmek zor.
Çünkü
İran S. Arabistan’da kendine yakın bir yönetim kurduğu takdirde .. bölgenin değil dünyanın sayılı gücü olur.
Malum olduğu üzere
Irak bugün İran’ın bir eyaleti vaziyetinde.
Beşşar Esad zaten İran’ın Suriye’deki jandarması.
Lübnan’da hükumetin başı Sünniymiş..Cumhurbaşkanı Hristiyanmış.. Genel Kurmay Başkanı Maruniymiş falan bunların hiçbir kıymeti harbiyesi yok.
Lübnan
İran’ın ülkedeki adamı Şii Nasrallah’tan sorulur. Diğerleri tabloda sadece bir renk…
Yemen
Şii Husilerin kontrolünde. Zaten şu anda Suudilerle aralarındaki husumetin baş sebebi bu Husilerin attığı füzelerdir.
SONUÇ
Yani
Arabistan’ın Şiilerin eline geçmesiyle tüm bölge İran’ın kontrolüne geçer.
Ancak istikrar olmaz.
Zaten ABD ve İsrail’de bunu istiyor.
Bugün maalesef
İran ve Türkiye hariç bölgede bulunan İslam ülkelerinin hiç birisi bağımsız değil.
Bundan dolayı verecekleri kararlar da sağlıklı değil.
Binaenaleyh
Ümmeti ilgilendiren önemli konularda
Türkiye ve İran’ın vereceği kararlar çok önemli.
Ancak
İran’ın mezhepçi politikaları bırakıp bir kere olsun ümmeti ilgilendiren meselelere kafa yorması..yayılmacı politikadan vazgeçmesi gerekir.
Aksi halde
İran, Lübnan’da, Irak’ta, Suriye ve Yemen’de elde ettiği mevzilere güvenip hareket ederse
Şunu bilsin ki;
Bu gavurlar, bu kadar büyük bir lokmayı İran’a da yedirmezler.
Emin Batur