Cuma , 26 Nisan 2024
Son Dakika Haberler

YÜRÜYÜŞÜN ADAMCASI

Adalet için yürümek, adil insanlar tarafından hak ve hakikat için yapılırsa anlamlı olur. Sadece ucu sana dokunan meseleler için değil, herkes için hak arayışında olmak gerekir. Mağdurun ve mazlumun dini, dili, ırkı ve siyasal tercihleri sorulmaz, sorgulanmaz. Başkalarının uğradığı haksızlıklara sessiz kalacaksın, görmeyeceksin, duymayacaksın, hissetmeyeceksin. Ucu sana dokununca vaveylayı koparacaksın.  Şimdiye kadar olmadığın gibi bundan sonra da inandırıcı olamayacaksın.

Adalet adaletsizlikleri, hukuksuzlukları tavan yapmış insanlarla aranmaz. Bu memlekette nerede bir zulüm varsa, nerede bir adaletsizlik ve haksızlık varsa, nerede bir gözyaşı varsa bunun temel kaynağı olanların başlattığı yürüyüşe destek verenlere, katılımcılara baktığımızda “Bunlar mı adalet için yürüyor?” demekten kendimizi alamıyoruz. Terör örgünün destekçisi bir belediye başkanı bunlarla   yürüyebiliyor. F16’dan attığı bombalarla milleti katleden pilotun babası zalim ve katil oğlu için bunlarla birlikte yürüyebiliyor. Halka kurşun yağdıran Fetöcü hainlerin eşleri, yakınları bunlarla yürüyebiliyor. Bilumum Türkiye ve İslam düşmanları bu yürüyüşe katılıyor. İbneler bu yürüyüşe katılıyor. Ondan sonra bu ‘adalet yürüyüşü’ öyle mi? Üniversite rektörlüğü yaptığı dönemde İstanbul Üniversitesini babasının çiftliği gibi kullanan, başörtüsü zulmünün, ikna odalarının mucidinin katıldığı yürüyüş adalet yürüyüşü öyle mi? “Geçti Bor’un pazarı sür eşeği Niğde’ye”. Dertleri adalet yürüyüşü falan değil. Birileri söylüyor, bunlar yapıyor. 15 Temmuz darbe girişiminin yıldönümü etkinliklerini gölgelemek, becerebilirlerse ikinci bir ‘gezi vakası’ oluşturmak. Ayıp ayıp. İman ettiğiniz demokrasinizi sindiremediğiniz için yalpalayıp duruyorsunuz. Gavur adına taşeronluk yapıyorsunuz. Seçimle yenemiyorsun, ele geçirdiğiniz mahkemeler eliyle yenemediniz. İçerden ve dışardan hainlerle iş tuttunuz yine yenemediniz. 15 Temmuz darbe girişiminde ellerinizi ovuşturdunuz, ‘Bu sefer kurtuluyoruz galiba’ dediniz, hevesiniz kursağınızda kaldı, yine beceremediniz. Şimdi bu yürüyüşle mi yeneceksiniz?

28 Şubat Post-Modern darbe girişiminde ve yapılan haksızlıklar karşısında bırakın yürümeyi sesinizi dahi çıkartmadınız. Apoletli itin biri Başbakan Sayın Erbakan’a küfür etti, sesinizi çıkartmadınız. Anneler evlatlarının yemin törenlerini tel örgülerin arkasından izlerken siz neredeydiniz? Adalet duyunuz tatile mi çıkmıştı? Merve Kavakçı’ya başörtüsünden dolayı meclisi dar eden siz değil miydiniz? Yürüyüşü başlatan bey, bu memlekette Müslümanların lehine olabilecek tüm gelişmeleri iptal ettirmek için Anayasa Mahkemesi’nin kapısında, Danıştay’ın kapısında nöbet tutan sen değil miydin? İmam Hatip okulları üzerinden katsayı zulmü yapılırken neredeydiniz? Üniversitelerde başörtülülere her türlü zulüm yapılırken neredeydiniz? Başörtülü öğrenciler okul sıralarından çıkartılırken, istiklal marşı törenlerine alınmazken, okul avlularına dahi sokulmazken, sınıflarda başörtülü öğrenci avcılığı yapılırken, bunlara hangi öğretmenler müsaade ediyor diye ajanlık faaliyeti yürütülürken neredeydiniz?  Siz vatan hainlerini, terörü destekleyenleri, belediye imkânlarını bunların emirlerine verenleri, devlet sırlarını ifşa eden hainleri ve ibneleri desteklemek ve sahiplenmek gibi bir görev ve talimatı kimlerden aldınız? Bilumum hainler neden sizin yanınızda kendilerine yer buluyor?

Yürüyecekseniz hak ve hakikat adına, tek gerçeklik adına yürüyeceksin. Ramazan ayına ve oruca meydan okuyacaksınız, cumaları ıskalayacaksınız, bayram namazına köyde camiye gideceksiniz, Allah adaleti emreder diye pankart taşıyacaksınız biz de sizin samimiyetinize inanacağız öyle mi? Sizin elinizde bir ayet pankartı da mı görecektik, Allah’ım ne günlere kaldık. Laikliğe tapanlar, taptıkları değerlere kurşun sıkıyor. Elhamdülillah, çok şükür.

Yürüyüşün adamcasını Ebû Zer’den öğreneceksiniz. Allah Rasûlü Ebû Zer’den, kendi kabilesine gidip onlara İslâm’ı anlatmasını ve bunu gizli tutmasını istedi. Fakat içi içine sığmayan, Müslümanlığını herkese duyurmak isteyen Ebû Zer, doğrudan memleketine dönmek yerine hak ve hakikat adına, adalet adına insanlık adına ilk yürüyüş eylemini başlattı. Önce Kâbe’ye geldi ve “Eşhedü en lâ ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve rasûlühû.” diye haykırdı. Kâbe’den gelen bu sesi duyan müşrikler, “Saldırın şu dininden dönenin üzerine!” diyerek Ebû Zer’e hücum ettiler ve kıyasıya dövdüler. Adeta öldü diye bıraktılar. Hak ve hakikatin bedelini ödeyen Ebû Zer’i yıldıramadılar. Ertesi gün aynı şekilde Kâbe’ye gelip öncekinden daha gür bir sesle yine şehâdet getirdi. Bu sese kulak veren müşrikler, Ebû Zer’i yine acımasızca dövdüler, yine yıldıramadılar.

Yürüyecekseniz böyle yürüyeceksiniz, adam gibi yürüyeceksiniz, iz bırakacaksınız. Tarihte iz bırakmak asfaltta iz bırakmaya benzemez. Gandi kime karşı yürümüştü, bunu bir araştırın. Gandi’nin meydan okuduklarının yanında durup Türkiye’ye meydan okumak hangi aklın ürünüdür? Kendi gerçekliğinizden yürüyerek kaçamazsınız. Parti içi muhalefeti ekarte etmek için yapılan yürüyüşten sadece yorgunluğu kalır. Enis Berberoğlu bana o görüntüleri Kemal Bey verdi derse ne olacak… Spor yapmak güzeldir…

 Ömer Naci YILMAZ

Ö.Naci Yılmaz *

Tüm Yazıları →
Ö.Naci Yılmaz

Ayrıca Bakınız

GİYDİRİLMİŞ KERESTELER

Ömer Naci Yılmaz   Galatasaray ve Fenerbahçe takımları arasındaki Süper Kupa maçının, Suudi Arabistan’da oynatılmamasından dolayı …

DERGİDEKİ DİĞER YAZILAR



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir