Cumartesi , 27 Nisan 2024
Son Dakika Haberler

TÜRKÇEDE BİR GÜZEL EK; +CE

Dil, insanların kelimelerini tatlandıran en güzel şekerdir… Ancak bazen en etkili zehre dönüşebilir. Bu, tamamen insanın kendi isteğine bağlı bir seçimdir. Yani kullanılan bir kelime; bir insanı kendisine ömürlük dost edinmeye de vesile olabilir; asırlık hasım kazandırmaya da…

Bir kelimeye vasıf kazandıran en önemli parça o dilde kullanılan eklerdir. Hele ki dilimizde yer edinmiş yapım ekleri, bir kelimenin anlamını değiştirmeye yetecek kadar ince dizaynlara sahiptir.

Türkçemiz… Asırlardır konuşulan, bin yılları deviren, yaşının 8500 olduğu söylenen güzel dilimiz… Dilimizin konuşulduğu coğrafya o kadar geniştir ki, dünya üzerinde en çok konuşulan 5. dil seviyesindedir. Mazisinden bahsetmek uzun olacağından size bu güzel dilimizin, güzel bir ekinden bahsetmek istiyorum; +CE eki…

Bu ekimiz, hem eşitlik anlamı verebilmek adına çekim eki olarak; hem de bir kelimenin anlamını tamamen değiştirerek yapım eki olarak kullanılabilir. Aşağıda belirtilen örnekler, çekim ve yapım eki olarak farklı sıralansalar da ekimizin güçlü bir anlam değişikliği yarattığı kanaatine varmak çok da zor değildir…

Türkçe, Arapça, İngilizce, Kürtçe… gibi dil adlarını belirtirken kullanırız bu eki. Mesela, +CE ekini bağımsız bir parçaymış gibi düşünün şu kelimelerden. TÜRK-ÇE, ARAP-ÇA, İNGİLİZ-CE, KÜRT-ÇE… Şimdi de eklerin yerine ‘gibi’ edatını yerleştirin.

Bu ekin ne kadar zarif olduğunu gördünüz mü?

Yabancı uyruklu biriyle karşılaştığınızda ve ona Türkçe öğrenebilmesi için yardım ettiğinizde daha çok anlıyorsunuz söylediğimi. Yani “Bir Türk, kendi dilinde İngilizlerin kullandığı ‘stone’ kelimesine neden ‘taş’ demiştir?” ya da “Türkler, ‘su’ya neden ‘su’ diyerek bu cisme böyle bir anlam yüklemiştir?” gibi şeyler sorguluyorsunuz…

Verdiğim örnekler Anlam Bilim’in konularını irdeliyor olabilir ancak burada kast ettiğim şey, bu ekin farklı toplumları birbirinden ayırmak için de kullanıldığıdır…

Farklı örnekler de vermek mümkündür bu ek üzerinden:

Mesela, birine güveniyorsak ona güvenCEmiz tamdır ya da tam tersi durumda onun sakınCAlı olduğunu düşünürüz.

Bazen dostÇA el sıkışırız arkadaşlarımızla, bazen de düşmanCA kelimeler duyarız aynı safta olduklarımızla…

KolayCA üstesinden geldiğimiz işler gün gelir; hunharCA sabrımızı zorlar…

ArkadaşÇA yaklaşıp güzelCE uyarırız sevdiklerimizi; anlamazlarsa düşünCElerimiz değişir, kabaCA konuşmaya başlarız…

İnançlı insanlar cesurCA yaklaşır hedeflerine, inançsızlar ise amaçsızCA dolaşır kendi hapishanelerinde…

BenCE deyip kendi fikrimizi söyler; senCE deyip karşımızdakinin düşünCElerini alırız…

BinlerCE merminin, onlarCA insanı milyonlara dönüştürdüğünü görürüz bazen… Hele ki topraklarımızda oyun oynanmaya çalışılmışsa ülkeCE ve milletÇE bir olup topyekun sıkıCA sarılırız birbirimize!

“KalleşÇE vurmak, yiğitÇE davrananların işi değildir hiçbir zaman! Ancak yiğitÇE vurulanlar, kalleşÇE oynanan oyunları bertaraf etmek için siper etmişlerdir kendilerini…” bu söz daha da anlaşılır olur düşününce…

Cahillerin bilgeCE konuştuğu günümüz dünyasında, adabımızCA ve terbiyemizCE susmayı kendimize adet haline getirmek bize bir borç kılınmıştır… Biz Ademoğulları olarak:

NazikÇE konuşmayı seçmeli,

DostÇA gülmeyi bilmeli,

BolCA paylaşmayı alışkanlık haline getirmeliyiz…

Ve belki de en önemlisi;

İnsanCA yaşamayı ve yaşatmayı bütün evrene öğretmeliyiz…

Selametle…

Ayhan Dönmez *

Tüm Yazıları →
Ayhan Dönmez

Ayrıca Bakınız

BİR KATİL NASIL DOĞAR (BÖLÜM 2)

BÖLÜM 2 “TEHLİKELİ OYUNLAR, PAHALI OYUNCAKLAR” Saat 21:07’yi gösteriyordu. Çocuk, babasının yanına yaklaşarak: “Babacım, telefonunla …

DERGİDEKİ DİĞER YAZILAR



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir