Cumartesi , 27 Nisan 2024
Son Dakika Haberler

KABLO İLE SAVRULAN GENÇLİK

   Gençlikle alakalı oldukça çok yazı yazmıştım; fakat kablo ve gençlik kelimelerinin yan yana gelebileceği bir başlık altında yazı yazmak aklımın ucundan bile geçmezdi. Sokaklarımızda, caddelerimizde ve okullarımızda kapüşonlu gençliğe alışmıştık. Lakin gençlik bizi birçok şeye alıştırmıştı, şimdilerde ise kabloya alıştırdı. Iphone’u olan gençliğin kontörsüzlüğüne, parasızlığına alıştık. Yettiremediği için şarj aletini cebinde taşıyan, onu taşımamak için de powerbank taşıyan bir gençlik… Parmaklarını telefonun üzerinden alamadığı için his kaybı yaşayan gençlik… Gözlerini renkli camdan ayıramadığı için çevresinde olup bitenleri göremeyen veya göremeyen duyarsız bir gençlik… Evde, sokakta, çarşıda, pazarda, okulda, araçta, araç sürerken yolda… Ne oluyor bu gençlere, nereye gidiyor bu gençler?

   Tabi ki bu gidişin iyiye doğru olduğunu söylemek mümkün değildir. Ödev araştırmıyor, proje yapmıyor, Suriye’de olup biteni merak etmiyor, El-bab’ta askerimizin ahvalini incelemiyor, içinde yaşadığı toplumun kültürünü, tarihini öğrenmek için uğraşmayan bir gençlik… Yıllarca kravat bağlamayı hazmedemeyen bir neslin çocukları kendiliklerinden boğazlarına kablo veya özgürlük tasması takabiliyorlar. Kravat neyin özgürlüğünü engellemiş veya neye tutsak etmişti ki?

   Iphone’la özgür olduğunu zanneden gençlik neyin ve nelerin tutsağı olduğundan bile habersiz bir durumdadır. Cep telefonunu üreten ülkelerin gençleri ellerinden kitap düşürmezken, sokakta-caddede, çarşıda-pazarda, okulda-maçta, takside-dolmuşta, trende-uçakta velhasıl tüm ulaşım araçlarında zamanı harcamıyor, kitap okuyor. Kitap okuma oranı en düşük ülkeler arasında herhalde birinci gibiyiz.

   Belki boynunu değil ama aklını kesinlikle kabloya dolayan bir gençliğimiz var. Ah kablo sen nelere kadirsin. Gençleri kendilerinden alıp ağaçlara, insanlara, mağazaların camlarına çarparsın, hızını alamaz elektrik direklerine çarparsın, sinyalizasyon direklerine, insanlara, araçlara, trenlere çarpıp duruyorsun. Bazen denize, dereye, göle kaldırıp atıyorsun. Kulaklarını tıkıyor, ikaz almalarını engelliyorsun. Gençleri adeta saman harmanı gibi savurup duruyorsun. Rüzgârda savrulan samanın nereye düşeceğinin belli olmadığı gibi bizim gençlerimizin de nerelere savrulacağı hiç belli olmuyor. Belli olan bir şey varsa o da savrulmanın devam ettiğidir.

   Peki, bu savrulma nereye kadar gidecek veya ne zaman bitecek? Anne-babalar kendilerini kablolu tasmalarından kurtardığı zaman, örneklik oluşturacaklarımız kablolu tasmalarından kurtulduğu zaman; öğretmenlerimiz, hocalarımız ve gençlerle yarış halinde olan büyük diyebileceğimiz insanlar tasmalarından kurtulduğu zaman gençlerimiz de bu tasmadan kurtulacaktır. Annesinin-babasının, büyükannesinin-büyükbabasının, öğretmeninin, hocasının, sokaktaki büyüklerinin elinde tutsaklığın sembolü olan kablolu tasmayı değil de özgürlüğün sembolü olan kitabı gördüğü zaman gençlerimiz kablolu tasmadan ve savrulmadan kurtulacaktır.

   Kablolu tasmadan kurtulmasını ümit ettiğimiz gençlerimize ve bu tasmadan istisna olan gençlerimize selam olsun.

Ö.Naci Yılmaz *

Tüm Yazıları →
Ö.Naci Yılmaz

Ayrıca Bakınız

GİYDİRİLMİŞ KERESTELER

Ömer Naci Yılmaz   Galatasaray ve Fenerbahçe takımları arasındaki Süper Kupa maçının, Suudi Arabistan’da oynatılmamasından dolayı …

DERGİDEKİ DİĞER YAZILAR



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir