Cuma , 26 Nisan 2024
Son Dakika Haberler

BİR KATİL NASIL DOĞAR (SON BÖLÜM)

“SON OYUN…”

Çocuk büyümüştü, ama anne-babasının gözünde hala çocuktu…

20 yaşlarındaydı…

Annesinin boyunu çoktan geçmiş, neredeyse babası kadar olmuştu.

Çocuk büyümüştü, ama anne-babasının gözünde hala çocuktu…

Anne-babası onu sürekli ‘çok zekisin, başaramama gibi bir lüksün yok!’ diye motive ediyorlardı.

Tabi zekiydi çocuk, zeki olmasına… Ama kendi yaşıtındaki çocukların ortalaması kadar zekası vardı…

Anne-baba çocuklarının bu zekiliğini çok küçük yaşlarda bilgisayar, tablet, telefon gibi aletleri çabucak kullanma kabiliyetine bağlıyorlardı…

Çocuk büyümüştü büyümesine ama bulundukları semtte hiç arkadaşı yoktu. Asosyallik, onun ruhuna yapışmış bir tümör gibi her geçen sene bütün yaşamını sarmış ve onu toplumda giderek ‘silik’ bir birey haline getirmişti.

Ancak bunu kim dert ederdi ki?

Babası iş hırsıyla daha çok kazanayımın derdinde iken,

Annesi, elalemi çekiştirmenin azmindeyken,

Çocuk ise, genç olmasına rağmen bıkmadığı bilgisayar oyunlarının ardı sıra giderken,

Kim umursardı mahvolan bu hayatı?

*             *             *             *

Peki, uzaklaşalım artık şu sıkıcı psikolojik tahlillerden.

Biraz da uzaktan izleyelim bakalım:

“Bir katili nasıl oluşturduk?

Bir katili ne ile besledik?

Bir katili -kurgusal da olsa- neden oluşturduk?”

Aslında hikayemizin başında olduğu gibi, o ilk korku olmasaydı belki de buralara kadar sıçramayacaktı kan!

Ve kahramanımız düşünebilseydi biraz,

Ben ne yapıyorum diye…

Aslında basit bir hikaye değil anlattıklarım,

Bir nevi, gelecek tahlili yapmaktı amacım…

Böyle bir nesil, modern diye nitelendirdiğimiz uzay çağında acıma duygusunu kendi elleriyle boğarak nereye gidiyor?

Olay örgümüze dönelim, olayı kıssadan hisseye bağlayarak kendimize ders çıkaralım.

Ve bu yazıyı okuduktan sonra  -varsa- evladımızı bir kere daha inceleyelim.

Gidişat, bu yöndeyse korkalım!

*             *             *             *

Efendim, 20’li yaşlarda bir genç, babasının silah koleksiyonunu patlatıp içerisinden seçtiği silahlarla ve bol mühimmatla bir okula baskın düzenler.

Önce, her şeyden habersiz okul güvenliğini kurşun yağmuruna tutar ve güvenlik olay yerinde can verir.

Ardından karşısına kim çıkmışsa, hangi öğrenci kaçışmaya başlamışsa sanki bir atış poligonundaymış gibi herkese ateş etmeye başlar.

Gencimizin soğukkanlılığı, namlunun ateşini bir kerede söndürecek derecededir!

22 kovan mermi düşmüştür yere, 20’si isabet etmiştir öğrencilerin zayıf ve körpe bedenlerine…

Hızını alamamıştır katil (Aslında, katil sözcüğünü çocuk yaşta kullanmamız gerekirdi de neyse).

Nereden temin ettiği hala bilinmeyen bir el bombasını okul müdürünün odasına sallar.

Büyük bir patlamayla bir kolon devrilir.

Bereket, müdür odasında kimse yoktur, haliyle zarar gören bir tek okulun duvarları olur.

Katil, bir sınıfa girer. Önce tabancasını boşaltır öğrencilerin üzerine. Kurşunu bitince de yarı otomatik silahını sokar devreye…

Bu olanları, helikopter kamerasından canlı yayın yapan bir kanaldan izleyen baba, hemen arabasına atlar ve eşini de evden alarak olay yerine gelir!

“Biz ne yaptık da bu çocuk böyle şeyler yapıyor!” diye dövünen annesine bizim el-cevabımız; “Hiçbir şey yapmadığınız için bu çocuk böyle şeyler yapıyor hanımefendi!” olmaktan öteye gitmeyecektir elbet.

Baba, soğukkanlıdır. Tabi, ne desin adamcağız? Bu zamana kadar evladını savaş oyunlarının her türlü cenderesine sokan ve her oynadığında “Çok iyi nişan alıyorsun, aferin!” diyerek yetiştiren bir adamdan ne demesini bekliyorsunuz?

Biz, şu kadarını söyleyelim. Aslında bu çocuğun eline silahı ilk veren anne-babasıydı…

Belki babası, bilgisayar oyununun karşısında ilk adamı vurmasaydı,

Annesi ise çocuğunun uyuma saatlerini biraz takip edebilseydi…

Belki de çıkmayacaktı işler çığırından bu kadar?

Sonuç olarak, çocuğumuz bir keskin nişancının tek atışıyla başından vurularak öldürüldü.

2 saat içerisinde 43 çocuk ve 1 güvenlik görevlisi hayatını kaybetti. İçerisinde öğretmenlerin de bulunduğu 21 kişi yaralandı.

Ben de bir yazar olarak, bir katilin ölümüne kalemim ile tanıklık etmiş oldum.

Sonunu ben hazırladım belki…

Ancak, çok sevgili ebeveynlere son sözüm şu olacak:

Evladınızla arkadaş gibi olmayın, çünkü onun zaten arkadaşları var!

Evladınızla anne-baba gibi olun. Çünkü onun bir tek anne-babası var…

İyi bayramlar dilerim…

Selametle…

Ayhan Dönmez *

Tüm Yazıları →
Ayhan Dönmez

Ayrıca Bakınız

Bir Katil Nasıl Doğar? (BÖLÜM 1)

“İLK CİNAYETİNİ 5 YAŞINDA İŞLEMİŞTİ…” Çok değil… İlk cinayetini 5 yaşında işlemişti çocuk, elindeki oyun …

DERGİDEKİ DİĞER YAZILAR



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir