Cuma , 26 Nisan 2024
Son Dakika Haberler

BAYRAMIMIZ MÜBAREK OLSUN

Eskilerimizin eskimez sözlerinden birisi de bayramlarda kullandıkları şu dua cümlesiydi: “Iydiniz sa’id, ömürünüz mezid, her rûzunuz bir ıyd olsun/ Bayramınız mutlu, ömrünüz uzun ve her gününüz bayram olsun.” Ne de güzel bir dua cümlesi. Bu cümlede inancımızın, tarihimizin, kültürümüzün ve medeniyetimizin kokusunu almaktayız. Özü ise tamamen bir duadır, karşılıklı olduğu takdirde dualaşmaktır. Zaten bayram da karşılıklı olarak dualaşmak değil midir? Asıl bayram ise bu duayı canlandırmak, diriltmek ve her günümüze hâkim kılmaktır. Bakmayın birilerinin: “Deliye her gün bayram.” sözlerine. Bayramın idrakinden, fevkinden habersiz yürekler varsın öyle söylesinler. Bizler dualaşmayı bayram, bayramı ise karşılıklı dualaşmak olarak içselleştirdiğimiz takdirde bayramlar hedefine varacaktır. İşte bunun için yineliyoruz ve ‘Bayramımız mübarek olsun’ diyoruz.

Şimdi ise işin bir başka boyutuna ve acı olan tarafına bakalım. Bayramlar bizim inancımızın, tarihimizin, kültürümüzün ve medeniyetimizin kokusunu aldığımız müstesna araçlardan bir tanesidir. Peki bizim inanç, kültür, tarih ve medeniyet coğrafyamızda ideal manada bayramlara neden hâlâ hasretiz? Hasretini çektiğimiz bayramlar ne hale geldi, getirildi? Bu coğrafyalarda yaşayan kardeşlerimiz ve biz gerçek bayram yapmayalı kaç yıl oldu, kaç yıllar oldu? Hatırlamıyoruz bile. En azından yüz yıllık bir hasret söz konusudur. Bizim bayramlar kan oldu, gözyaşı oldu, açlık oldu, sefalet oldu, acı oldu. Niye böyle oluyor sorusunun cevabını hemen yapıştırıveriyoruz: “Ah şu batılılar.” Günah keçimizi bulduğumuz için her şeyin, her olumsuzluğun sorumlusu batı oluyordu. Sorunu sorgulamıyor, kökenine inmiyor ve hep batıyı suçluyoruz, suçlamakla kalmıyor sövüp duruyoruz. Biz böyle sövmeyi ne yazık ki çok çalışmalıyız demesi gerekenlerden öğrendik. Bazen içe dönük sorgulamalar yapmak durumundayız; aksi halde hep birilerini suçlayıp dururuz. Böyle yaparrken zaman zaman haksızlık ettiğimizi de unutmayalım. Kendi suçluluğumuzu başkalarını suçlayarak bastırmaktan vazgeçme zamanımız gelmedi mi? İçimizdeki beyinsizlerin yüzünden yaşadığımız felaketlerin sebebini başka yerlerde aramak evde kaybettiğimiz iğneyi samanlıkta aramak gibi bir şeydir. Bu kafayla iğneyi bulmak mümkün müdür?

Oruç dokunursa oruç olur demiştik. Herkes orucun kendisine ne kadar dokunduğunu bilir. Keşke aklı başında ve sağlığı olan herkes orucun kendisine dokunmasına fırsat verseydi. Orucun top yekûn dokunduğu yüreklerin bayramları da bir başka olurdu.

İnsanlık birbirini boğazlarken, birileri kendi gibi düşünmeyeni cehenneme yollarken, İslam coğrafyalarında kan ve gözyaşı akıtılırken, hâlâ suya hasret kurumuş dudaklar varken, cennet kokulu çocuklar yetim bırakılırken, kızlarımızın, kadınlarımızın iffeti ayaklar altına alınırken, zalimler mazlumları ezmeye devam ederken, asker-polis anne ve babaları, eşleri ve çocukları telefon başlarında nöbet tutarken, imanımızı özgürce yaşadığımız vatanımız tehdit altındayken bayram kutlamak elbette zordur. Geleceğe dair ümitlerimizi muhafaza etmek ve ümidi üretmek adına yine de bayramlarımızı kutlamaya devam edeceğiz. Ümitsizliğe  düşmek bayramlarımızı bize çok görenlerin oyununa gelmek olur ki işte asıl o zaman bayramlar bize zehir olur.

Geleceğe dair ümitlerimizi, heyecanlarımızı muhafaza etmek, üretmek ve çoğaltmak adına; iyiliği, güzelliği, hak ve adaleti ümmet coğrafyamıza ve insanlığa ilmek ilmek dokumak ve işlemek adına yürekten ve tüm benliğimizle diyoruz ki:  “Iydiniz sa’id, ömürünüz mezid, her rûzunuz bir ıyd olsun/ Bayramınız mutlu, ömrünüz uzun ve her gününüz bayram olsun.”

 

Ömer Naci YILMAZ

Ö.Naci Yılmaz *

Tüm Yazıları →
Ö.Naci Yılmaz

Ayrıca Bakınız

GİYDİRİLMİŞ KERESTELER

Ömer Naci Yılmaz   Galatasaray ve Fenerbahçe takımları arasındaki Süper Kupa maçının, Suudi Arabistan’da oynatılmamasından dolayı …

DERGİDEKİ DİĞER YAZILAR



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir