Perşembe , 25 Nisan 2024
Son Dakika Haberler

Siyonist işgal ve Filistin gerçeği

Tarihi gerçekleri inkar etmekle hak ve hukukun üzerini örtmekle siyonist işgalciler galip geleceklerini zannediyorlar.

Yalama olmuş ırkçı sloganlarla, Siyonist söylemlerle bir ülkeyi gasp etmek, bir halkı tarih sahnesinden silmeye kalkmak ve dünyanın gözü önünde barbarca soykırımı yapmak ve dünyanın da buna göz yumması bir insanlık cinayeti değil de nedir?

Ortadoğunun bağrına saplanmış kanlı bir hançer gibi İsrai nasıl bir gerçek ise, mazlum Filistin halkı ve onun varlık mücadelesi de bir gerçektir.

İşgal edilen Filistin topraklarını ve ihlal edilen bütün haklarını Filistin halkının işgalcilerden geri alma savaşı Filistin halkının en haklı davasıdır.

Bu halkın gasbedilmiş haklarını işgalci İsrailden söke söke geri alması Filistin halkının en meşru hakkıdır. Onları terörist gibi göstermek ise ayrıca bir terördür.

İsrail Ortadoğunun coğrafi, askeri, siyasi kanayan ve kangren olmaya yüz tutmuş bir yarasıdır. Filistinlilerin haklı kavgası ve bağımsızlık savaşı analarının ak sütü gibi en tabi haklarıdır.

ABD ve AB’ın açık ve sınırsız desteğinini sürekli arkasına alan israilin hiçbir sınır ve kanun tanımadan istediği zaman işgal, saldırı ve gasbetme hakkını kendisinde görmesi çağdaş Siyonist barbarlıktır.

Bu hukuk tanımazlar Filistin halkını ve devletini tanımamakla tüm insanlık ve uluslararası hukukla da alay ediyorlar. Bu da onların insanlığa karşı yaptıkları en büyük küstahlıktır.

Hitler faşizminine bile taş çıkartan zulmü, kibirli tavrı onu dünyanın gözünde alçalttıkça alçaltmasına rağmen, o alçaldıkça Hıristiyan batı devletlerinin gözünde de o derece yükseliyor.

İsrailli siyasetçiler Filistinlilere karşı uyguladıkları politikalar Siyonist dünya devleti ideallerine dayandırmaya ve Büyük İsrail devletine bağlamaya devam ederlerse, bu anlayış birçok Ortadoğu devletini de yok saymak anlamına geliyor.

Bu şovenist anlayış İsrail’i tüm müslümanların gözünde hedef haline getirdi. Ve getirmeye de devam ediyor.

İsrail Başbakanı Netenyahu; “- Birleşmiş Kudüs, ebedi başkentimizdir… Kudüs için savaşıyoruz… Bu uzun bir savaş olabilir… Ancak galip geleceğimize eminim. Kudüs 3000 yıl öncede bu yana Başkentimizdir” diyor.

1917’de İngiliz Dışişleri Bakanı Lord Balfour, kendi adıyla anılan bir deklarasyon yayınladı. Böylece Filistin’de bir Yahudi devletinin kurulmasını onayladı da İsrail tepeden inme 1948 kuruldu..

“Balfour Deklarasyonu” yayınlandığı sırada Filistin topraklarındaki Osmanlı nüfusun 480 binini Müslümanlar, 80 binini Yahudiler, 70 binini Hıristiyanlardan oluşuyordu.

Birleşmiş Milletler 1947 Kasım ayında Filistin’in, Yahudiler ve Araplar olmak üzere iki devlet arasında paylaşılmasına karar verdiğinde Kudüs uluslararası bir statüye kavuşturulmuştu. Şimdi bu unutturulmak isteniyor. O zaman bile Filistinin nufusu 1 milyon yerleşik müslüman, göçmenlerle birlikte 600 bin Yahudi, 140 bin Hıristiyandı.

Baskı, terör, tecrit, sürgün ve akla hayale gelmeyen zulüm ve katliamlarla bu topraklarda filistinlilerin sayısı azınlık durumuna düşürüldü. geriye kalanların da kökünü kazımak üzere İsrail elinden gelen her şeyi yapmaya
çalışıyor.

Ne var ki yarım aşırı geçen bir zamandır Filistin mücadelesi savaşa savaşa büyüyen bir fenomen haline geldi. Müslümanlar bu zaman zarfında Filistin ile et ve tırnak gibi oldular.

İsrail ve yandaşlarından bu yaptıklarının hesabını bir gün mutlaka, ama mutlaka soracaklar. Bu böyle kalmayacak…Çünkü bu şarkı burada bitmez.

Arif Altınbaş
Facebook; arifaltunbas@hotmail.com
Twitter @arfaltunbas

Arif Altunbaş *

Tüm Yazıları →

Ayrıca Bakınız

Bir Seçim Fırtınası ardından… (2)

Arif AltunbaşAK Partinin 31 Mart 2024 mahalli seçimi kaybetmesinin nedeni karşısındaki rakiplerive bu blokun Hakkı, …

DERGİDEKİ DİĞER YAZILAR



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir