Cumartesi , 20 Nisan 2024
Son Dakika Haberler

O’NU BİR MİSYON OLARAK HAZIRLAMIŞTI

Siz bir Peygamber düşünün… Daha önce hiçbir Peygamber’in başına gelmemiş acılar O’nun başına gelmişti. Annesinin karnındayken, doğumuna daha 2 ay varken babası Abdullah’ı kaybetmiş, yetim kalmıştı. Dünyaya geldiğinde ise annesi Amine tarafından birkaç kez emzirilmiş ve süt anneye verilinceye kadar Süveybe tarafından emzirilmişti.

O zamanın Mekke’sinde adetti, doğan çocukların Mekke’nin boğucu sıcağından etkilenmemesi, vücut gelişimlerinin olumsuz seyretmemesi için başka bir süt anneye verilirdi. Kısa bir süre Süveybe’de kalan Hz. Peygamber, süt annesi Halime’ye teslim edilmişti. İşte Hz. Peygamber’in hayatta iken nübüvvete giden yoldaki hazırlanışı başlıyordu…

Dikkat edin, Hz. Peygamber burada ileride bu şerefli görevle vazifelendirileceğini dahi bilmiyordu. Ama hazırlık başlamıştı. Süt annesinin yanındayken iki melek tarafından “GÖĞSÜ YARILMIŞ”, kalbi çıkarılmış ve şeytanın her türlü desiselerinden, vesveselerinden temizlenmiş, zemzemle yıkanmış  ve tekrar yerine konmuştu.

Daha sonra süt annesi Halime onu annesinin ve dedesi Abdulmuttalib’in yanına getirmiş, teslim etmişti. Altı yaşına kadar annesi ile birlikte kalan Hz. Peygamber, annesi ile birlikte Mekke’ye hem akraba hem de 6 yıl önce vefat eden babasının kabrini ziyarete gitmişlerdi. Misafirlikleri 1 ay kadar sürmüştü. Geri dönerlerken fazla uzaklaşmadan “EBVA” denilen köye geldiklerinde annesi Amine aniden rahatsızlandı ve orada vefat etti, hemen oraya defnedildi.

Evet O, artık hem yetim hem de öksüz kalmıştı. Daha doğmadan babası vefat etti. Hiçbir şey yokken, sapa sağlam olan annesi Amine de ziyaret dönüşünde vefat etti. Yanlarında gelen Ümmü Eymen, O’nu Mekke’ye götürdü, dedesine teslim etti. Dedesi bu yavrusunun yavrusuna büyük bir şefkatle iki yıl kadar baktı. Tabi hayli yaşlı olan dedesi daha fazla dayanamadı, o da vefat etti.

Dede Abdülmüttalib’in Mekke’de, hem zemzem suyunu bulması ve halkın kullanımına sunması hem de her konuda Mekke’nin problemleriyle ilgilenmesi dolayısıyla büyük bir itibarı bulunuyordu. Bu süre içerisinde Hz. Peygamber dedesinin yanında iki yıl boyunca onun bu konudaki çalışmalarını takip etmiş, ondan çok şey öğrenmişti. Ama artık dedesi de yoktu…

Dedesi onu amca Abdülmuttalib’in yanına vermişti. O zaman 8 yaşındaydı. 25 yaşına kadar amcasının yanında kalacaktı. Tam 17 sene. Bu süre içerisinde İslam Tarihi Kaynakları O’nun hayatı noktasında pek bir bilginin olmadığını söylüyor. Peygamber olacağı ile ilgili de ne bir ilahi bir işaret ne de herhangi birinin bir bilgisi söz konusu. Sadece 12 yaşındayken amcası ile birlikte ticari bir kervanda iken Şam yakınlarındaki Busra mevkiindeki bir Manastır Rahibi’nin Hz. Peygamber’in özelliklerini göz önüne alarak O’nun son Peygamber olacağı kanaatine varmıştı…

Yine bu süre içerisinde amcaları ile yine ticari seferlere çıkmış ve burada da ilerideki nübüvvet görevi için hazırlanmasını sağlayan bilgi ve tecrübeler edinmişti ama bundan O’nun haberi yoktu…

Amcasının maddi durumu pek de iyi değildi. O da amcasına katkı sağlamak için hem çobanlık yapmış hem de doğa ile baş başa kalarak muhakeme ve idrak gücünü geliştirmiş, Allah’a şirk koşmamanın önemini iyice kavramış, karşılaştığı sıkıntılar onu nübüvvete giden yolda ruhen olgunlaştırmıştı.

Yaşı 25’e gelmişti. Bir ticaret kervanında idi. Orada Hz. Hatice ile karşılaşmış bu karşılaşma onu evliliğe götürmüş, Hz. Hatice de yaşından dolayı bu ticaret işlerini eşiyle paylaşmıştı. Hz. Hatice’den 2’si erkek, 4’ü kız olmak üzere 6 evladı dünyaya geldi. Oğulları Kasım ve Abdullah, kızları ise Rukiye, Zeyneb, Ümmü Gülsüm ve Fatıma. Hicretten sonra doğan oğlu ise Mısırlı Cariye Maria’dan olma İbrahim’dir. Hz. Peygamber bütün erkek çocuklarını çocuk yaşta toprağa vermiştir.

Şu hayata bakar mısınız? Hangimiz bugün böyle acıları yaşıyoruz. Daha doğmadan babası, 6 yaşında annesi, 8 yaşında dedesi vefat ediyor. Çocuklarının çoğunu kendi elleriyle toprağa veriyor. Peki, kainatın sahibi yüce Allah’ın ona garezi mi var da böyle acıları O’na yaşatıyor! Hayır! O’nu ruhen olgunlaştırıyor, onu insanlığa bir misyon olarak hazırlıyor. Onu en büyük acılarla baş başa bırakarak, ona türlü zorluklara göğüs germeyi öğreterek, her türlü sorun karşısında örnek çözümler vererek bizlere birer örnek teşkil etmesi için hazırlıyordu.

Bilmiyorum, acaba bizim başımıza gelse ne yaparız? İşte ancak böyle bir hazırlık aşamasını geçiren biri Peygamber olurdu. O da Hz. Peygamber’di…

Selam ve dua ile…

İBRAHİM YAVUZ

İbrahim Yavuz *

Tüm Yazıları →
İbrahim Yavuz

Ayrıca Bakınız

KAYBOLAN GENÇLİK İDEALİZMİ -2-

3) BU MİLLETİN HAFIZASINI YOK ETTİLER  Bu milletin binlerce yıllık tarihi var. Bu tarih içerisinde 15 …

DERGİDEKİ DİĞER YAZILAR



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir