Perşembe , 28 Mart 2024
Son Dakika Haberler

ÖLDÜRECEK BİZİ BU AVRUPA MÜKTESABATI

Son zamanlarda gazete ve televizyonlara yansıyan cinayet haberleri hiç dikkatinizi çekiyor mu?
Çoğu, aile içi şiddetten kaynaklanan cinayetlerden bahsediyorum.
Aileler çöküyor, dağılıyor…
Hayatın normal akışı içinde meydana gelen boşanma ve ayrılmalardan bahsetmiyorum.
Çoluk çocuğunu öldürüp intihar edenler var…
İnsanımız bu kadar gaddar bu kadar acımasız nasıl olabiliyor?
Bu hale nasıl geldik?
Eskiden bir ‘Salacak Canavarı’ ismi verilen hadise olmuştu da, on yıllar boyunca konuşulmuştu. Ki, o hadisede katil yabancı biriydi.
Şimdi ise aile içinde meydana gelen hadisenin biri bitmeden arkadan diğeri geliyor.
Erkekleri çılgına çeviren, canavarlaştıran çoluk çocuğuna kıyacak hale getiren sebepler nedir?

‘EZİLEN VE EZİKLEŞTİRİLEN ERKEK
İsterseniz konuyu bir örnekle açıklayalım.
Sefa Saygılı beyin bu konuda yazdığı çok güzel yazıları var. Bulup okumanızı tavsiye ederim. Kendisi Psikolog ve bu konuda Profesörlük yapmış hazik bir doktor.
Üşenmeden unvanlarını yazıyorum ki, söylediklerinin önemi anlaşılsın.
Şimdi başından geçen olayı kısaltarak anlatayım:

TOKAT
Genç erkek kıza aşık oluyor.
Evleniyorlar.
Erkek 1.900 TL maaş alıyor.
Çocuğun babası,
evladı kira derdinden kurtulsun diye bütün bir ömür edindiği 2 evinden birini çocuğunun üstüne geçiriyor.
Yeni ailede ise çocuk oluncaya kadar ufak tefek tartışmalar haricinde her şey normal gidiyor.
Çocuk olduktan sonra birden şiddetli geçimsizlik başlıyor.
Bir gün hiddet anında erkek şeytana uyup karısına bir tokat atıyor.
İşte o anda; ‘Yandı gülüm keten helva.’
‘At kaçtı torba düştü.’

HER ŞEY MAHKEMELERİN ARAYA GİRMESİ İLE BAŞLADI
Eskiden olsa aile büyükleri araya girer, kocayı ikaz eder her iki tarafa nasihat ettikten sonra basit şekilde kapanacak bir olay, çevresindeki kadınların kışkırtması ve akşama kadar TV lerde seyrettiği kadın programlarından aldığı hızla kadın mahkemeye koşuyor.

HATALAR ZİNCİRİ BAŞLIYOR
1- Sürgün
Mahkeme kocaya 3 ay evden uzaklaştırma cezası veriyor!!!
Bu ceza şikâyetin nev’ine göre 6 ay da olabiliyor.
Düşünebiliyor musunuz?
Birkaç günlük iş seyahatinde bile perişan olan erkek 3 veya 6 ay evinden uzak kalacak.
Aileler bir ömür çalışıp başını sokacak bir ev bulamaz kiralarda sürünürken, erkeğe yekten 3 ay başka evde kalacaksın deniyor.

Burada ‘Mor Çatı’ sığınma evi var diyecek kişi azdır her halde.
Erkeğimizin ruh halinden anlamayanlar bunu önerebilir.
Zaten bizim ruh halimiz bilinmeden bu ‘Avrupa Müktesebatı’ başımıza sarıldı ya…
Aramızda kaç erkek gururuna yedirip böyle bir ‘Sığınma Evi’ ne müracaat eder?

SANKİ EVLENEN HER ERKEĞİN YEDEKTE BEKLEYEN BİR EVİ VAR
Evden uzaklaştırma cezası o kadar rahat ve kolay veriliyor ki, sanki evlenen her erkeğin yedekte bekleyen bir evi var.
Bu işin memuru, öğretmeni,
Polisi, subayı astsubayı,
İşçisi esnafı var.
Her kes yerleşik düzen mi yaşıyor?
Milyonlarca insanımız; ülkemizin başka yerlerinde gurbet hayatı yaşayarak ekmeğini kazanıyor.
Biz ki, %25 oranında doğduğu yerde yaşamama ile Avrupa birincisiyiz.
Kaldı ki, çevrenizde akrabalarınız bile alsa, hangi evde kaç gün kalabilirsiniz? Ütünüz, tıraşınız, günlük elbiseleriniz…
Hangisini nereye nasıl taşıyacaksınız?
Neyse.
Mahkeme karar verdiyse vardır bir bildiği.
Bu arada 3 ay doluncaya kadar aile birbirine soğudu.
Artık bir arada yaşamanın mümkün olmadığına karar verip boşanmak için mahkemeye başvuruyorlar.

Hatalar Zinciri No. 2
NAFAKA
Yukarıda erkek maaşının 1.900 TL olduğunu söylemiştim.
Mahkeme kadına 750 TL
Çocuğuna da 350 cem’an 1.100 TL nafaka bağladı. Artı… Elektrik, su, doğalgaz vs hariç…

Daireye gelince:
Mahkeme, esasında kayınpedere ait olan daireyi de eski gelinin çocuğuyla beraber oturması için tahsis etmiş.
Zaten mal paylaşımından dolayı yarısı onun.
Bu nafaka kadının bir işe girmesi veya evlenmesi durumunda kesilir.
Üstelik bu miktar enflasyon oranında artışa tabidir.
Kadın bu durumda herhangi bir işe niye girsin ki?

Yeni mezun olmuş Üniversiteli gençlerin zorluklarla 1.500 TL ye iş bulduğu bir ortamda; ev tahsis edilen, elektrik suyu ödenen üstüne 1.100 TL alan birinin gidip iş bulup çalışması akıl karı mı?
Akşama kadar TV lerde kadın programlarını kim seyredecek?
Çenesi düşük aklı kıt kadınlarla kim çene yarıştıracak?
Neyse,
Baba Prof. Dr. Sefa Saygılı beye:
‘Şimdi oğlum, nafakadan arta kalan 300-500 TL ile yanımda sığıntı gibi yaşıyor. Artık bu parayla evlenme şansı da kalmadı.
Ne yapacağımı bilemiyorum’ diye dert yanıyor.
Bir artı daha eklemek istiyorum.
Mahkeme her ne kadar baba çocuklarını şu şartlarda görebilir hükmünü verse de, bu görüşmeler tamamen kadının insafına terkedilmiş bulunmaktadır.
Denece ki, ‘Kanun var! Nasıl göstermez?’
Ben işin pratiğini söylüyorum.
Eline güç geçmiş kadından tehlikelisi yoktur.
Çocuğu göstermemek için, ipe nasıl un serdiklerini bilen bilir.
Ama erkek yükümlülüklerin birini yerine getirmezse, ‘Kadına pozitif ayrımcılık’ belasından devlet anında erkeğin üstüne çöker.

CİNAYET
İyice sıkışan erkek bu sefer
‘Ihkak-ı hakk’ yoluna gider.
Yani adaleti kendi uygulayacak.
Gazeteler,
Barışmak için evine giden ve reddedilen erkeklerin işlediği cinayet haberleri ile dolu.

DUL KADIN ENFLASYONU
Sabredip verilen hükme razı olan ve nafakasını tıpış tıpış ödeyen erkekler neticesinde boşanmalar arttı… Evlilikler azalmaya başladı.
Artık erkeklerin evlenme yaşı 30 u geçmiş bulunmaktadır.
En güzel yıllar aile ile beraber geçmiyor.
Çünkü,
Bir alt tabaka boşanmasında bile ortaya çıkan tablo bu iken, biraz daha iyi şartlarda meydana gelen boşanmaları artık siz düşünün.
Kocasının durumu biraz iyi olan kadınlar, anlaşmalı boşanmalarla servetlere konuyor.
Kısa günün karı.
Pardon kısa evliliğin karı.

AİLE KUDSİYETİ
Bu AB uyum yasaları kutsal aile bilicimiz dinamitleyip yerine ticari aile mefhumunu yerleştirdi.
Bundan sonra nikah akitleri evlendirme daireleri yerine, Noterlerde yapılırsa şaşmayın.
Çünkü evlilikler bu gidişle ticari şirkete dönecek.
Zaten TV lerdeki kadın programlarını seyredenlerden duyuyorum, evlenmeye gelen kadınların ilk sorduğu ‘Evin var mı, araban var mı, bankada paran var mı?’ gibi sorularmış.
Gerçi aile kutsiyetine inanan bir kadının evlenmek için o programlarda işi ne?
Hadi olduğunu düşünelim.
Bir kere olsun, namazın niyazın yerinde mi, ahlakın çevreyle geçimin nasıl, hayatında kaç kitap okudun vb. soran yok.
Her şey maddi varlık üzerine.
Tamam, o da lazım ama o kadar da değil.

PEMBE İNCİLİ KAFTAN
Az önce kadınlar ‘Kaç kitap okudun?’ Sormuyorlar dedim ya. O nu biraz açayım:
Erkeklerimiz ‘Pembe İncili Kaftan’ ı okumadan mertliği,
Kadınlarımız Tolstoy’u okumadan çocuk yetiştirmeye kalkıyorlar.
Binaenaleyh doğru bildikleri şeyleri düzeltmeye kalkıp nasıl işleri berbat ettiklerini, işin bir adım sonrasını hesap edemediklerini, komşu ile çevre ile geçimi çok güzel anlatır Tolstoy.
Bu durum; sosyologlarımız İbn-i Haldun’un Mukaddime’sini okumadan, sosyolog olmaya,
Siyasetçilerimiz Maverdi’nin El Ahkamus-Sultaniye’sini okumadan siyasetçi olmaya kalkmalarına benzer. (İktidar-muhalefet fark etmez)

BELEDİYE BAŞKANI
Belediye başkanı olsam evlenen her çifte bir takım Ömer Seyfettin serisi, bir takım Tolstoy seçme hikâyeleri hediye ederdim.
Tolstoy üzerine niye çok duruyorum,
Çünkü Tolstoy’un üslubu akıcı ve her kesin okuyup anlayabileceği ibret dolu anlatımları var.
Ayrıca anlattığı hikâyelerin çoğu İslam kaynaklıdır. O bu hikâyeleri kendi bulunduğu ortama uyarlamıştır.
Rahmetli babam bir sayfa Türkçe kitap okumuş değildi. Beyrut ve Kahire’de basılmış Arapça kitapları okurdu.
Anlattığı menkıbelerin bir kısmı Tolstoy’un anlattıkları ile benzer şeyler. Bazıları bire bir örtüşüyordu. Buradan anlaşılıyor ki, Tolstoy bizim medeniyetimizden etkilenmiş.
Nitekim İslam dinini incelemek için İstanbul’a gelirken yolda ölüyor.

EVİN REİSİ KİM?
Şimdi tekrar konumuza dönelim.
AB Müktesebatı ile birlikte ‘Evin reisi’ diye bir şey kalmadı.
Hâlbuki bu; dinimize örfümüze kültürümüz tamamen ters bir şey.
Erkek evin reisidir.
Sosyolojik olarak da fizyolojik olarak da psikolojik olarak da bu böyledir.
Kadın yaratılış itibari ile erkeğin korumasına ihtiyacı vardır.

Bize AB kanunlarını dayatan Avrupalılar, kadın erkek eşitliğini başarabilmiş mi? Hayır!..
Buna ait yüzlerce örnek verebilirim.
Zaten böyle bir eşitlik fıtrata (yaradılışa) aykırıdır.
Bazı durumlarda kadın erkekten üstündür. O ayrı.
Ama netice olarak erkek reistir.
Nedeni bu sayfalara sığmayacak kadar uzun.

O halde yüz yıldır uğraşıp olmayan şey neden bize dayatılıyor.
Hem de biz Müslüman, onlar Hristiyan oldukları halde.
Hristiyanlık bile bunu kaldırmıyor da, Müslüman bir toplum böyle bir şeyi nasıl kaldırsın?

KADINLARA HAK VEREREK KADINLARIN YUVASI YIKILIYOR
Çünkü gaye başka…
Kadınlara hürriyet veriyoruz adı altında, mahremiyeti ortadan kaldırıp erkek korumasından çıkmış kadına kolay ulaşmak içindir yapılıyor tüm bu yapılanlar.

Kadınlar da ‘Bize özgürlük veriliyor’ diye sevinip ailelerini yuvalarını dağıtıyor farkında değiller.
Bugün boşanma davalarının %70 i kadınlar tarafından açılıyor.
Mahkemeler pozitif ayrımcılık hakkını kullanarak erkeğin ümüğünü sıkıyor.
Yukarıdaki olayda anlattığım gibi erkek ömür boyu çalışıp dul eski eşine para yetiştirmek zorunda bırakılıyor.

Otomobil
Ailenin otomobili varsa ve anahtar hasbelkader hanımın elinde ise (%90 elindedir) erkek o arabayı da alamaz.
Kadın rıza ile anahtarı vermedikçe erkek kanunen alamaz.
Bütün yük erkekte…
Nafakayı o ödeyecek. Ayrılma tazminatını da… Yoğ idi evvel öyle bir şey, yeni çıktı bu da başımıza.
Minimum 40-50.000 TL den başlayan tazminatlardan bahsediliyor.
Bütün bunlar için çalışması lazım. Bunun için otomobil de lazım.
Cep telefonları çıkalı beri birçok erkeğin bir nevi işyeridir otomobil.
Ama otomobil de elden gidiyor.
Bunları göze alamayan erkek naçar her şarta razı olup hanımla anlaşma yoluna gidiyor.
Anlaşıp eve dönen hanım (Pardon! O eskidendi. Şimdi erkek uzaklaştırıldığı için erkek demeliyim.) Her şeyi kabul edip eve dönen erkek, hanımıyla anlaşıp evliliği sürdürürse, artık o evlilikte ne hayır kalır siz karar verin.

ORTA YAŞ SINIFI KADIN
Ortaya,
Yuvasını yıkmış, elinde parası olan, genç sayılabilecek orta yaş sınıfında
Mebzul miktarda kadın çıkıyor.
Bir de bunların altında arabası varsa…
Erkek akşama kadar çalışıp trafik yoğunluğundan zor kendini eve atarken ve iş yoğunluğundan en basit bir sosyal aktivitesi yok iken… Kadın altında arabası, cebinde nafaka ve tazminat parası, mesai ve trafik problemi olmadan, yuvası ve başında kocası da olmadan istediği yere gidebilecek.
İşte batının istediği bu!
Bizi kendilerine benzetmek…

Şimdi anlaşıldı mı neden bu kanunlar yasalaştığında ilk tebrik edenlerin CHP li bayan milletvekilleri olduğunu?
O bayan milletvekilleri verdikleri beyanatlarda ‘Biz iktidarda olsaydık ancak bu kadarını yapardık’ demişlerdi.
Bu kafayla ‘Kadına karşı şiddeti’ bırakın azaltmayı, iyice artırmaktadır. Üstelik en fazla bir tokatla biten kavgalar şimdi kanlı bir şekilde veya boşanma ile bitmektedir.

ERKEK HAKKI
Boşanmalarda mahkeme genellikle kadına eldeki varlığın yarısın verir.
Kadın çalışmadan elde edilen mal varlığına nasıl ortak olabilir? Evet, o malın elde edilmesinde elbette ki katkısı vardır ama yarı yarıya paylaşması hak mıdır?
‘Avrupa Müktesebatı’ bunu hak olarak görebilir. Çünkü batıda çalışmayan kadın mı var?.. Adamlar kanunlarını kendi şartlarına göre çıkarmışlar. Erkek de çalışıyor kadın da.
Boşanırken malın yarı yarıya paylaşılması gayet uygun…

Ama Biz de öyle mi? Erkek ekmeğini rahat kazanacağını bildiği andan itibaren eşini çalıştırmaz. Özel şartlar haricinde evin direği erkektir. Ailenin geçimini o sağlar.
Şimdi soruyu bir de şöyle soralım:
Madem kadın çalışmadan malın yarısına ortak oluyor. Bu durumda çalışan kadınlara haksızlık olmuyor mu?
Evde akşama kadar kadın fesat programı dizi vb. malayani şeylerle vakit geçiren kadın ile,
Sabah uykusunu almadan otobüs duraklarında bekleyip, tıkış tıkış işine koşturmak zorunda kalan, akşama kadar amirinden gerektiğinde azar işiten, hata yapmamak için ve işini yetiştirmek için koşturan, akşam aynı sıkışık şartlarla evine gelen kadın, kocasına karşı hangi işi eksik yapıyor ki, evde oturan kadınla aynı hakka sahip olsun?

Akıllı kadın evin prensesi olur eşine moral kaynağı olur.
Akılsız kadın TV kadın programlarının müptelası olur akşam kocasının moralini alt-üst edecek mevzuları biriktirir, geçimsizliğin kaynağı olur, boşanma davası açar, malın yarısına ve aile evine konur, ondan sonra huzur bulacak. Mümkün mü?

HAMBURG
Bu gidişle işimiz Avrupalı yaşam tarzına dönecek.
Hamburg’ta yaşayan bir dostumu ziyarete gittiğimde, şehri çok beğendiğimi, oturdukları muhite hayran olduğumu söylediğimde iç çekerek şunu söylemişti:
‘Ahh!.. Bir bilseniz’ dedi. ‘Her şey güzel ama yaşayan ailelerin %90 nikahlı değil’ demişti.
Aile kurumu diye bir şey kalmamış.
Öyle ya siz her şeyi böyle ticarileştirirseniz aile kurumu da şirket ortaklığına dönüşür. Avrupa böyle çökecek.
‘Eve bir kilo ıspanak alsalar yarısını kadın yarısını erkek öder..’ diye hayıflanmıştı.

DİNDARLIK
Boşanmaların sebebi inanç eksikliği deniyor.
İyi ama inanç kullanılarak da kadınlarımız zehirleniyor.
Böyle böyle kadını biz erkekler yoldan çıkardık.
Kur’an-ı Kerimde açık bir şekilde (Er ricelu kavvamuna alen nisa) zikredilmişken, bunu eğip büküp tevil etmeye çalışan dindarımız az değil.
Kadın şunu yapmakla bunu yapmakla mükellef değil diyenlerimiz var.
Hatta daha ileri giderek ‘Kadın çocuğunu süt emzirmekle mükellef değil’ diyen alimler var.
Yahu o süt çocuğun hakkı. Nasıl vermezsin? İstisnalar hariç kadın keyfine bırakılmış değil bu emzirme işi.
Allah-ü Zülcelal doğumdan sonra kadına kadının göğsünde süt yaratmışsa, ‘fizyolojim değişecek sütanne bulun’ diyemez.
Ama maalesef ‘Diyebilir’ diyen ‘din alimlerimiz’ var.
Diyorum ya,
Kadın hakkı diye diye iş öyle abartıldı ki, dini müsamahalar kullanılarak kadın yoldan çıkarıldı.
Bazı Kadınlar bu fetvalara bakıp ‘Benim bu kadar hakkım var kullanayım’ deyip erkeğine serkeşlik etmeye başlıyor. Ve yuvasının yıkılma yolunu açıyor.

HADIM EDİLMİŞ ERKEKLERLE SAVAŞ KAZANILMAZ
Allah göstermesin.
Hin-i hacette vatan müdafaasına ilk koşacak olan erkektir.
Bu savaş olur, namusunu korumak için celadet olur, tabii afetler olur, her şartta erkek gücüne ihtiyaç vardır.
Ancak sürgün yemiş, evinden uzaklaştırılmış,
Onuru zedelenmiş, ailesine çoluk çocuk ve komşusuna karşı ezik kalmış bir erkek hadım edilmiş erkekten farkı yok.
Bugün Avrupa veya Amerika’nın üstün silah gücü ve teknolojisi olmazsa aslında savaşacak gücü kalmamış.
AB ülkeleri sıkıştıkları her bölgede ABD askerini yardıma çağırması boşuna değil.
AB veya ABD nin üstün silah teknolojisi olduğu halde, paralı asker (Lejyoner) kullanmaktadırlar.
İsrail bu kadar üstün silah gücüne rağmen GAZZE de Filistinlilere diş geçirememiş barış talep zorunda kalmıştır.
İsrail insan gücüne güvense, Filistin’de bir tek Müslüman Arap bırakmayacağından kimsenin şüphesi olmasın.

Tekrar ediyorum:
Erkeğimiz mevcut AB uyum yasalarının insafına terkedildiği takdirde, birçok problemle birlikte savaş gücümüzü de kaybederiz.

 

 

 

 

 

Emin Batur *

Tüm Yazıları →
Emin Batur

Ayrıca Bakınız

HATIRLAMIYORUM

Emin Batur HATIRLAMIYORUM…Aşağıdaki yazıyıBundan 2-3 ay önce yazmıştım.Bu süre zarfındaSayın İmamoğlu’nun katılmış olduğu TV programlarında …

DERGİDEKİ DİĞER YAZILAR



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir