Cumartesi , 20 Nisan 2024
Son Dakika Haberler

NAMAZSIZ BABALARIN ORUÇSUZ ÇOCUKLARI

Cuma namazı nasıl kılınır, kaç rekat kılınır? Namaz vakitleri ne ...

Namaz ve orucun

Hayatımıza ne kadar büyük bir anlam kazandırdığını bugünlerde daha çok anlıyoruz.

 

Bilhassa ramazan ayında

Şehrimize, mahallemize, evimize sinen o havayı ancak yaşayanlar fark edebilir, anlatmakla olmaz.

 

Ya teravih ve sahur…

Çocukluğumuzda tam bir eğlenceydi.

Büyüdüğümüzde ibadetin lezzeti olduğunu gördük.

Şimdi ise

Bu ümmetin bir ferdi olduğumuz için

Şükrümüzün nişanesi…

 

ORUÇSUZ EVLER

SAHUR VE İFTARSIZ EVLER

Maalesef

Bugün bu zevki

Bu aşk ve süruru yaşamaktan uzak yetişen çocuklar var, gençler var.

Halbuki

İçinde Namaz, oruç, Kur’an olmayan ev ne kadar ruhsuz, ne kadar yavan

Ve

Gelecek nesiller için ne kadar karanlık bir evdir.

 

SOKAK RÖPORTAJLARI

Bazen sokak röportajlarına denk geliyorum.

Bu sefer karşımıza 3. Nesil

Yani

Namazsız babaların, oruçsuz çocuklarının çocukları karşımıza çıkıyor.

Acıyla torunları dinliyoruz.

Bakıyorum ki, o torunlar

Çok basit dini sorulara bile cevap veremiyor, gülüp geçiyorlar.

Gusül abdestini bilmeyenler

Kıblenin neresi olduğunu bilmeyenler

İslamın şartını sayamayanlar ve daha neler neler…

 

Yarın obür gün bunlar evlenecek, yuva kuracak.

Namazın orucun Kur’an’ın olmadığı bir evde

Bu sefer onlar çocuk yetiştirecek.

Peki,

O çocukların inanç dünyası ne olacak? Belli değil…

Emri hak gelip de vefat ettiklerinde, imam soracak:

  • Nasıl bilirdiniz?
  • İyi bilirdik…

Sonra?

Bu ‘iyi bilirdik..’ toprağın altında bir işe yarayacak mı?’

Toprağın altına

Gerçekten bir Müslüman ve Ümmet-i Muhammed’in bir ferdi olarak mı girmiş olacak?

Bunu

Yaşanmış bir hikaye üzerinden örneklendireyim ki,

Ne kadar büyük bir tehlike ile karşı karşıya olduğumuzu bilelim.

 

BİR TÜRK AİLESİNİN ÖYKÜSÜ

‘Namazsız, niyazsız, abdestsiz bir evin(ailenin)

Neticesi ne olur’ u yakın zamanda zevkle okuduğum bir kitapta

Daha doğrusu yaşanmış bir hikayede gördüm.

 

Küçük bir örnek olması açısından

Bu kitaptan

Kısaca bahsetmek istiyorum.

Ki, inşallah ibret alınmaya vesile olsun.

Çünkü

Çevremizde bu yaşanmış hikayedeki aile gibi o kadar çok aile var ki…

 

İRFAN ORGA

Yakın zamanda okumaktan zevk aldığım nadir kitaplardan biri

İrfan Orga’nın

‘Bir Türk Ailesinin Öyküsü’ adlı kitabıdır.

Kendisi Atatürkçü bir yazar.

Hatta Atatürk’le ilgili bir kitap da yazmış…

Atatürkçü olup da

Kitabını severek okuduğum diğer bir yazar da Şevket Süreyya Aydemir’in ‘Suyu Arayan Adam’ adlı kitabıdır.

Yalnız

Bunların Atatürkçülüğünü şimdiki Atatürkçülerle kıyaslamamak lazım…

Mesela Şevket Süreyya

Çocukken dindar

Genç yaşında Azerbaycan’da Turancı

Moskova’ya gidince komünist

Ve

Türkiye’ye dönünce 1927’den sonra Atatürkçü…

 

1927 önemli bir tarih.

O yıllarda

Eli kalem tutan biri olarak Şevket Süreyya

Atatürkçü olmasın da

Necip Fazıl’ın, Bediuzzaman’ın, Nazım Hikmet’in, Kemal Tahir’in, Orhan Kemal’in, Sabahattin Ali’nin başına gelenler onun da başına mı gelsin?

Neyse…

 

İNGİLİZCE

Kitap İngilizce yazılmış

Ama

Çeviren hanımefendi Türkçe ve İngilzce’ye o kadar hakim ki,

Kitabın İngilizce’den Türkçe’ye çevrildiğini anlayamıyorsunuz.

Kitabı Türkçe yazılmış sanırsınız.

 

RÜYA YILLAR

Yazar 1908 doğumlu

Çocukluğu

Osmanlının harp ve darp içinde olduğu en çalkantılı yıllarda geçmesine rağmen

Rüya denecek kadar güzel bir çocukluk dönemi geçirir.

 

Çocukluk anılarını anlattığı o kısacık dönemde (1908-1914)

Osmanlının kurmuş olduğu o muhteşem sosyal dengeyi fark ediyorsunuz.

Sultanahmet’teki evleri

Ve

Amcasının Sarıyer’deki sayfiyesinde geçirdiği günler adeta bir masal dünyasındaki günler gibidir.

Üstelik bu sırada

Balkan Savaşı var, Trablusgarp Savaşı var, Birinci Dünya savaşının tam tamları çaldığı halde günlük hayat tıkır tıkır işlemeye devam ediyor.

Ta ki, Seferberlik ilan edilene kadar…

 

 

SEFERBERLİK

1914’te dünya savaşının patlamasıyla o rüya günler biter.

Önce amcası, daha sonra babası silah altına alınır.

Bir müddet sonra da ölüm haberleri gelir.

Artık onlar için sıkıntılı günler başlamıştır.

Daha mutevazı bir eve taşınırlar.

Başlarında annesi ve babaannesinden başka bakacak kimseleri yok.

 

AİLENİN KADERİ

OSMANLI’NIN KADERİ İLE ÖRTÜŞÜYOR

Kitabı okurken

Kendinizi ailenin bir ferdi olarak görür

Onlar gülerken siz de seviniyor onlar ağlarken siz de hüzünleniyorsunuz.

Dedim ya

Çeviren kitabı o kadar güzel çevirmiş ki, olayları size adeta yaşatıyor.

Mesela

Evlerinin bir kaza sonucu çatır çatır yanması

Annelerinin

Her şeyini yitirmiş olarak

Yanan evi seyrederken çocuklarının yanına çökmüş hüngür hüngür ağlaması (Çünkü hin-i hacette kullanmak üzere biriktirdiği para da evle birlikte yanmış)

Ve

Evin büyük çatırdılar çıkararak çökmesi,

Osmanlı İmparatorluğunun her taraftan alev almasına benziyor. İçten ve dıştan…

Ve sanki

O gün o evle birlikte Osmanlı Devlet-i Aliye de çökmüş oldu.

 

Bu sırada yangınlar İstanbul’da hiç bitmedi.

Çünkü

Sabotajcılar hergün bir mahalleyi ateşe veriyordu.

 

NETİCE

Evde

Maneviyatla ilgili bir tek babaanne var.

Ama

O da yeri geldiğinde likörü şarabı yuvarlıyor.

 

Cumhuriyetin kuruluşu ile birlikte

Geçirilen uzun harp dönemi ve babanın vefatının arkasından gelen yokluk ve yoksulluk da eklenince

Aile

Büyük bir maddi ve manevi savrulma yaşıyor.

 

SATH-I MAİL

Maneviyatsızlık bir sath-ı mail gibidir(eğik düzlem)

Tutunamayıp kaymaya başladınız mı, Allah muhafaza kendinizi dipte bulursunuz.

Nitekim

Aile zamanla maddi yokluğu yeniyor

Ve

Durumları bir şekilde düzeliyor

Ama

Maneviyat; uzakta yavaş yavaş kaybolan bir deniz feneri gibi sönüyor.

 

Bu sırada

İrfan Orga

Bir İngiliz ile evlenip İngiltere’ye de yerleşince

Merkezinden iyice kopuyor.

Neticede

Hz. Peygamberin hayatını bile yazmayı düşünürken

Ve

Hastalandığında etrafında rahibelerin dolaşmasından rahatsız olan, domuz eti yememe konusunda hassas olan Orga,

Vefatında yakılmayı vasiyet ediyor.

Cesedi yanarken Chopin’in cenaze marşı çalıyor.

 

Peki,

İrfan Orga yaşayıp torunlarını görseydi

Onlara nasıl seslenecekti?

Chloe!.. Alexander!.. Francesca!.. Guillaume!..

 

İşte

Namaz oruç vs din ve maneviyat olmadan

Yaşanan bir hayatın neticesinde

Bir Türk Ailesinin hazin sonu…

 

Kitabı okurken

Cuma namazı nasıl kılınır, kaç rekat kılınır? Namaz vakitleri ne ...

‘Aile ile adeta yaşadım..’ demiştim ya;

Ailenin yavaş yavaş maddi sıkıntıya düşmesi, ellerinde avuçlarında ne varsa evle birlikte yanıp her şeylerini kaybetmesine üzülmüştüm ya..

Kitabın finalinde

Yazarın

Yakılmayı vasiyet etmesi

Ve neslinin gavur isimleri ile devam edecek olması

Beni hepsinden daha fazla üzdü.

Yani

Tedbir almasak neticesi budur!

Allah hiçbir Müslüman ailenin başına böyle bir felaket getirmesin.

 

12.05.2020

Emin Batur

Emin Batur *

Tüm Yazıları →
Emin Batur

Ayrıca Bakınız

DEPREM SADECE BİNALARI YIKMAZ 

Partileri de yıkar.. sosyal, siyasal ve ekonomik düzeni de yıkar  Ama  Akparti o kadar sağlam …

DERGİDEKİ DİĞER YAZILAR



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir