Salı , 19 Mart 2024
Son Dakika Haberler

MİLLETİN ADAMI İNSANLIĞIN HAMALI

“Acı duyabiliyorsan, canlısın. Başkalarının acısını duyabiliyorsan, insansın.” (Lev Nikolayeviç Tolstoy, Rus yazar. (1928- 1910) Vicdani olan her söz insanlığın ortak değerini ifade eder. Tolstoy’un bu sözü de ahlakın erdem boyutunu ifade eder. Her canlı acı duyar, duyabilir. Esas olan başkalarının acısını duyabilmektir. Sıkıntı tam da burada ortaya çıkmaktadır. Çünkü başkalarının acısını duyabilmek herkesin harcı değildir. 15. Yüzyılın sonlarına doğru İspanya’daki Hıristiyanlar tarafından katledilen Yahudiler feryat edip ağlaşıyorlardı: “Nerede bu Osmanlı, sesimizi duymuyor mu?”Bu feryada duyarsız kalmayan II. Bayezid, (1481 – 1512) donanmasını gönderir ve Yahudileri İstanbul’a getirtir. Tarih boyunca milletimizin ortaya koymuş olduğu bu haslet onun karakteri olmuştur. Müslüman veya gayrimüslim olsun insanların başına nerede bir sıkıntı gelmiş olsa yardım götürecek ilk millet olarak insanın ve insanlığın aklına Müslüman Türk milleti gelmektedir. Bu karakter bize tarihimizden mirastır. Müslüman Türk milleti tarih boyunca ne ırkına ne de inancına bakmaksızın insanlığın imdadına koşmayı kendisine vazife edinmiş bir millettir.

Yakın tarihimiz bunun örnekleriyle doludur. 1845 yılında İrlanda’da baş gösteren ve İrlandaca’da Gorta Mor olarak anılan Büyük Kıtlık felaketi, 19. yüzyılın en büyük kitlesel yıkımlarından birine sebep olmuştur. O yıllarda Birleşik Krallığın bir parçası olan İrlanda topraklarında yaşanan bu felaket, başta İngiltere olmak üzere birçok batılı devlet tarafından göz ardı edilmiş; yok olmanın eşiğine sürüklenen İrlanda halkının bu trajedisi karşısında Osmanlı Padişahı Abdülmecit Han dışında hiçbir hükümdar samimiyetle harekete geçmeyi tercih etmemiştir. Erzak yüklü gemilerle İrlanda halkının imdadına yetişmiştir. Sultan Abdülhamit dönemi ise adını dahi bilmediğimiz coğrafyalara, Müslüman Türk milletinin merhamet elinin en yoğun olarak ulaştırıldığı dönem olmuştur. Mağdurlara uzatılan merhamet elinin bereketlendiğini ve geri döndüğünü biz Çanakkale Savaşları’nda ve Kurtuluş Savaşı’nda gördük. Bölgedeki şehitlikleri gezdiğinizde bunu çok daha iyi anlıyorsunuz.

Yardımlarımızı ve merhamet elimizi dünyanın her yerine uzattığımıza dair örnekler yazmakla da anlatmakla da bitmez. Son yıllarda devletimiz ve milletimiz yardımlarla adeta bir merhamet imtihanına tabi tutulmuştur. Yaratan şahittir ki milletimiz bu imtihandan alnının akıyla çıkmayı başarmıştır. Özellikle milletin adamı olan Reis’imiz savaş meydanlarının su sakaları gibi, yüzyılımızın felaketlerinde milletimizle birlikte dünyanın dört bir yanına koşturmaya devam etmiştir. Bu koşuşturma bir zamanların Osmanlı coğrafyasıyla da sınırlı değildir. İnsanın olduğu nerede bir sıkıntı varsa milletimizin merhamet eli oralara uzanmıştır. Bu konuda inisiyatif alan Reis’imiz ve milletimiz insanlığın duasını almakta ve almaya da devam etmektedir. Suriyeliler meselesi bunun en yakın ve somut örneğidir. Bir zamanlar Misak-ı Milli sınırlarımızın dışında yaşayanlar ama bir şekilde ana ocağına dönmüş bulunanlar, bizzat Mustafa Kemal’in çizdiği Misak-ı Milli sınırları içerisinde yer alan Suriye topraklarından gelenlerden rahatsız olmaları ise anlaşılır gibi değildir. Bu konuda en çok konuşanlar ve rahatsızlık duyanlar hiçbir şekilde yardım etmeyenlerdir. Yardım edenler, Allah’tan aldıkları talimat gereği yaptıkları yardımı başa kakacak insanlar değildir.

Gelelim insanlığın en büyük hamalı olan Reis’imize. Öyle bir hamallık ki, hiçbir yükünü almayan ve yüküne omuz vermeyen koskoca parti onun sırtında. Hiçbir yükünü almayan ve yüküne omuz vermeyen eski bakanlar ve milletvekilleri onun sırtında. Hiçbir yükünü almayan ve yüküne omuz vermeyen şerefli belediye başkanları (!) onun sırtında. Hiçbir yükünü almayan ve yüküne omuz vermeyen eski- yeni bütün bürokratlar onun sırtında. Sanat camiası, spor camiası, yazar- çizer camiası onun sırtında.

Asya’nın, Afrika’nın, Orta Doğu’nun, Balkanların mağdurları onun sırtında. Güney Amerika’nın ezilen halkları ondan medet umar olmuş. Gariban halkların başında bulunan zalim Arap tiranları onunla uğraşır olmuş. İnsanlığın başındaki siyasal bela olan ABD ve emir erleri onunla uğraşır olmuş. İçerideki ve dışarıdaki bilumum vatan hainleri karşısında ve yok etmek, milletimize diz çöktürmek için onunla uğraşırken, başka partilerin seçmenleri bile beka meselesinde ona güvenirken utanmadan ve sıkılmadan biz de mi yük olalım?

Onun sırtına aldığı yükü hangi insan taşıyabilir? Dünyanın bütün mazlumlarının, mağdurlarının, müminlerinin yükü omuzlarında. Reis’imiz bu aziz devleti, bu yüce dini, bu şanlı bayrağı düşünsün, yılmasın, yıkılmasın, yeter ki yolundan dönmesin. Bizim için Reis’imizin yüküne omuz vermek, kutlu davasına sadakat insanlık borcumuzdur. Borcumuzu ödemeye devam edeceğiz.

Ömer Naci YILMAZ

Ö.Naci Yılmaz *

Tüm Yazıları →
Ö.Naci Yılmaz

Ayrıca Bakınız

GİYDİRİLMİŞ KERESTELER

Ömer Naci Yılmaz   Galatasaray ve Fenerbahçe takımları arasındaki Süper Kupa maçının, Suudi Arabistan’da oynatılmamasından dolayı …

DERGİDEKİ DİĞER YAZILAR



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir