Perşembe , 28 Mart 2024
Son Dakika Haberler

KAYBOLAN GENÇLİK İDEALİZMİ -1-

15 TEMMUZ gençliğinin vatan millet söz konusu olduğunda o cengaverliğini bir kenara bırakarak üzülerek görüyorum ki gençlerimiz büyük bir kimlik buhranının içinde. Kendisini ifade edemeyen, derdini, meramını, düşüncelerini karşı tarafa doğru bir şekilde anlatamayan, etrafında ne olup bittiği ile ilgilenmeyen, kendisine devletin içerisinde bulunduğu, içeride ve bölgemizde, neler olup bittiği konusunda fikri sorulduğunda birkaç kelam edemeyen genç ve arkadan gelen kuşak, patlamaya hazır bir bomba gibi karşımızda duruyor…

Biraz derinlere inelim, geriden gelelim, içeride bulunduğumuz durumu anlama çalışalım. Suçu sadece gençlerde aramayalım. Nedenlerine odaklanalım. Gençlik ve geleceğini görmeye çalışalım. Daha açık, daha anlaşılır bir şekilde olması açısından bu yazı serisini başlıklar halinde anlatmaya çalışacağım. Bu nedenle yazımız birkaç haftamızı alabilir…

1) GENÇLİĞİMİZİN TOZLANMAYA BAŞLADIĞI YILLAR:

Bugün gençliğin içinde bulunduğu durumu anlamak Çanakkale’yi anlamaktan geçiyor. Üç kuşağın birden yer aldığı başka bir savaş var mıdır bilemiyorum. Dedeler, oğullar, torunlar…  Eğer o gün Çanakkale geçilmediyse on beşlik kardeşlerimizin yüzü suyu hürmetinedir. Çünkü cephede savaşacak insan kalmamıştı. Bitmiştik. Liselerde okuyan, eli silah tutmayı bilmeyen hatta Fenerbahçe, Galatasaray futbol takımlarından sporcu kardeşlerimiz dahi cenk etmişti orada.

Çanakkale’yi geçirtmedik belki ama yeni kurduk diye övündüğümüz Türkiye geride çok şey bıraktı. Biz şimdi böbürleniyoruz sarık yerine önce fes sonra şapka getirdik, şalvar yerine pantolon, cübbe yerine ceket, içlik yerine gömlek getirip Avrupalılara benzedik diye. Yaptık diye övündüğümüz bu sözde! Devrimler elbette bununla kalmadı. Bir gecede harf sistemi değişti. Latin Alfabesine geçişle bu millet bir gecede okuma yazmayı unuttu. İşin en komik tarafı da: Bu devrimlerin öncüsü kabul edilen Mustafa Kemal Atatürk’ün bile meclis konuşmalarında Latin harfleri ile yazılı metinleri okumakta zorluk çekmesiydi. Konumuzla bunun çok alakası var. Tarihten ibret almayan toplumların sonu her zaman hezimet olmuştur. O cengaver evlatların, on beşlik kardeşlerimizin gençliğinin mum gibi söndürüldüğü yıllar bu yıllar.

Bunların hepsi bizi İslâmdan, Allah’ın koymuş olduğu emir ve yasaklardan uzaklaştırmak, Kur’an’ı Kerim’in bize olan nasihatlarından mahrum bırakmak, adeta yeni bir ırk yaratmak için yapıldı. Hadise bundan ibaret. Hala bunun acısını çekiyoruz. Tarihi bilinçten uzak, o gençlik mefkûresinin aziz hatırasına aykırı hareket etmiyor da ne yapıyoruz diye sormaz isek, bu ve bunun gibi acı hatıralar başımıza gelmeye devam edecektir.

2) YETİŞMİŞ EĞİTİMCİLERİMİZE VERİLMEYEN ÖNEM VE EĞİTİM SİSTEMİNİN ÇARPIKLIĞI:

Eğitim sistemi bizde her zaman sorun teşkil etmiştir. Gerek ilk ve orta okullarımızda gerek liselerde gerekse üniversitelerimizde eğitim tabanının ideolojik sapmalarla şekillendiğini görüyoruz. Son dönemlerini kısmen de olsa çıkarırsak bütün dönemlerde böyle olmuştur. Burada sapkın ideolojilerden bahsediyoruz. Bugün için dahi zaten az sayıda olan yetişmiş, okumuş  eğitimcilerimize vermediğimiz önem eğitim sistemimizin ne durumda olduğunu ortaya koyuyor.

Yakın tarihte bunun en acı örneklerini gördük. Örneğin, bir üniversiteye rektör, öğretim görevlisi atanacak. Başvuru için de on aday bulunuyor. Bunların dokuz tanesi nobel ödüllü, mesleğinde uzmanlaşmış adaylar olsun. Bir tanesi de mesleğinde hiçbir genel geçerli bilgisi olmayan biri olsun. O gün bu aday alınırdı. Neden biz bunu böyle yapıyorduk? Çünkü bu alımları yapanlar bir tarikat, bir cemaat vs. tarafından seçiliyordu. Bu adayı istedikleri gibi kullanabileceklerdi. Eğitim tabanı böylelikle çökertilmiş oluyordu.

Tabanından tavanına kadar bütün eğitim kurumlarımızda eğitimin ciddi bir müessese olduğu, devletine ve milletine layık birer vatandaş olarak yetiştirmenin ülke geleceğinde çok önemli olduğu öğrencilere aşılanamamaktadır. Daha küçük yaşlarda bu bilincin öğrencilere geçirilememesi sonradan büyük bir sorun teşkil etmektedir. Artık yapısal reform kapsamına da alınması gereken eğitim sisteminin ezberci, takliyâtçı, bilim üretemeyen yapısından teknolojiyle entegre olmuş ve bunu da bilimle gerçekleştiren eğitim sisteminin tabanı oluşturulmalıdır.

Burada bize düşen şey, tarih içerisinde yaşanmış bu hadiseleri artık bir kenara bırakmamız gerekiyor. Tabanından tavanına bütün eğitim kurumlarımızı objektif, bilimsel değerliliği olan sistemlerle donatmalıyız. Biz gençlerin önünde takoz oluşturan bu unsurları ortadan kaldırmanın başka bir yolu olamaz. İdealizmi bir kenara bırakmalı, sürekli modeller geliştiren, para ile pozisyon kaygısı ile ilerlemeci olmamamız gerekiyor. Bunun gerçekleşmesi için bu eğitim kitaplarını da hazırlayan talim terbiye kurulunun bütün bu kriterleri eksiksiz yerine getirmesi gerekmektedir.

Gençlik idealizmi olarak biz kimseye düşmanlık yapalım demiyoruz. Eğer bundan yüz sene önce ben bir çınar ağacıyım dediysek ve son asırda kendimize söğüt ağacı dedirtmiş isek bundan kurtulmanın yolu gençliğin önündeki bu çakıl taşı olan kör, gençleri tarihinden, medeniyetinden, milli şuurdan uzaklaştıran idealizm anlayışının kaldırılması gerekir diye düşünüyorum.

Devam edecek…

Selam ve dua ile…

İBRAHİM YAVUZ

İbrahim Yavuz *

Tüm Yazıları →
İbrahim Yavuz

Ayrıca Bakınız

KAYBOLAN GENÇLİK İDEALİZMİ -2-

3) BU MİLLETİN HAFIZASINI YOK ETTİLER  Bu milletin binlerce yıllık tarihi var. Bu tarih içerisinde 15 …

DERGİDEKİ DİĞER YAZILAR



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir