Cumartesi , 20 Nisan 2024
Son Dakika Haberler

ERDOĞAN’IN ABDÜLHAMİD STRATEJİSİ

Abdülhamid Han’ın Akıl Oyunlarının bir kısmından bahsettik bir önceki yazıda. Dönemin şartları içerisinde değerlendirildiğinde Abdülhamid Han’ın attığı adımlar gerçekten tam bir devlet yönetme kabiliyetini gösteriyordu.

Osmanlı İmparatorluğu’nu tarihten silip atmak, dünyanın neresinde ekonomik değeri yüksek topraklar varsa oraları ele geçirmek isteyenlere karşı, tarihin belki de en puslu dönemlerinin birinde devletin ömrünü 33 sene uzatmak öyle zannediyorum ki normal bir devlet adamının altından kalkabileceği işler değildi.

Abdülhamid Han bunu çok iyi yapmıştı. Hiç kimseyi huylandırmadan, fincancı katırlarını ürkütmeden oynamış olduğu akıl oyunları ile düşmanlarını ters yüz etmişti…

Dilerseniz günümüze gelelim. Abdülhamid Han dönemi kadar puslu bir dönem olmasa da, 20.yüzyılın başlarında çizilen Yeni Dünya Düzeni haritasının yeniden elden geçtiği, dizayn edildiği bir dönemden geçiyoruz. Bu da 21.yüzyılda oluyor. Haritanın merkezinde tabiki Türkiye var.

Afrika, Asya, Orta Doğu’nun Avrupa ile birleşmesinde köprü görevi olması Türkiye’nin önemini kat ve kat artırıyor… Haliyle bütün çatışma da bu noktada yaşanıyor…

Açarak gidelim…

Türkiye, 21.yüzyıla bambaşka bir rüzgarla girdi. Erbakan Hoca tamamen Amerikan karşıtıydı. Öğrencileri Recep Tayyip Erdoğan ve -her ne kadar yolları ayrılmış olarak gözükse de- Abdullah Gül Ak Parti ile yeni bir yola girdiler.

ABD’yi kafalarından silip atmanın doğru olmayacağını, devletinin gücünü biliyorlardı. O ortamda ABD’ye karşı çıkmanın reçetesinin de ağır olacağını görüyorlardı. Her ne kadar Ak Parti ile iktidarda olsalar da muktedir olmadıklarının bilincindeydiler yani dizginleri elde tutmaya güçlerinin yetmeyeceğini görüyorlardı…

15 Temmuz’un arkasındaki FETÖ’den de daha önceden haberlerinin olduğu çokça söylendi. Ki ilerleyen süreçte FETÖ birçok olayın altından çıktı.

Devleti yönetenler belki bir gün Abdülhamid Han gibi Ali Muhsin’leri karşısına alır da devletini kurtarmak için neler yaptığını yazdırır, orasını bilemiyoruz. Ama dönem aynı puslu dönemdi.

Tıpkı Abdülhamid Han dönemindeki gibi, bugün de, ABD, İngiltere, Fransa, Almanya, Çin, Rusya dışarıda AKBABA kapıda bekliyordu. Kendisinin de gücünü toplaması, etrafında sağlam bir kadro kurması ve milletini de arkasına alması gerekiyordu.

Gerçekten de öyle oldu. Recep Tayyip Erdoğan ve çalışma arkadaşları 15 yıl içerisinde bambaşka bir Türkiye inşa ettiler. Ancak karşı taraf da bu süreçte boş durmadı…

Türkiye’yi kendi eksenine döndürmek için uğraştılar, uğraşmaya da devam ediyorlar.

2011’de Suriye’de başlayan olaylar, içerideki terör eylemleri, 17-25 Aralık, Gezi Olayları, 15 Temmuz. Bunların hepsi Batı eksenliydi. ABD-BATI Türkiye’yi sıkıştırmaya devam ettiler…

Türkiye etrafında olup bitenlerin müsebbibi olanların gücünü bilerek hareket etti. Hala da farkında. Ancak özellikle 15 Temmuz’dan sonra eksen değişikliği yaşadı Türkiye. BATI blokundan AVRASYA BLOKUNA kaydı.

Rusya ile Suriye’de masaya oturdu, S-400’leri teslim aldı. Çin ile temasa geçti.

Sonuç olarak Türkiye, oldukça temkinli bir dış politika izliyor. Avrasya Blokunda diye ne buna karşı olanları atabilir ne de diğerlerini. Suriye’de çözüme yakın politikalar geliştirebilmek için ABD’ye sırtınızı dönemezsiniz. Rusya’ya sırtınızı dönemezsiniz.

Sürekli temas halinde olmak gerekir. Öyle ki Türkiye’nin politikası son derece işe yaramış görünüyor. Türkiye hem AKDENİZ’de hem  de Suriye’de eli güçlü bir durumda. Çözüm almak isteyenlerin son karar merci olarak gelip danışacağı ülke Türkiye…

İçeride sıkıntılar yok mu var. Ama bunlar da çözülemeyecek sorunlar değil. İçerideki yansımalarla dışarıdaki gelişmelerin birbirinden bağımsız olarak değerlendirilemeyeceği de bir gerçek. İç-dış dengesinin belirli bir eksende sabitlenmesi Türkiye’nin elini daha güçlendirecektir.

Abdülhamid Han da öyle yapıyordu. İçeride sorun oluşturanlara fırsat vermiyordu. Çünkü bu durum mutlaka dışarıya yansıyordu.

Türkiye aynı durumu yaşıyor. Dedim ya, belki tarih bir gün yazar: Günümüzdeki siyasetin arka planlarında yaşananları.

Ama gerçek şu ki Abdülhamid dönemi ile oldukça paralellik gösteriyor. Bakalım, ömrümüz yeter belki gerekçeleri görmeye. Ben sadece dipnot düşmek istedim…

Bitirmeden, ÖMER FARUK İSPİR hocanın yeni çıkan kitabı ABDÜLHAMİD’İN AKIL OYUNLARI eserini mutlaka okuyun. İnanıyorum ki devletinize olan güveniniz daha da artacak, bugün verilen mücadeleleri daha iyi anlayabileceksiniz…

Selam ve dua ile…

 İBRAHİM YAVUZ

İbrahim Yavuz *

Tüm Yazıları →
İbrahim Yavuz

Ayrıca Bakınız

KAYBOLAN GENÇLİK İDEALİZMİ -2-

3) BU MİLLETİN HAFIZASINI YOK ETTİLER  Bu milletin binlerce yıllık tarihi var. Bu tarih içerisinde 15 …

DERGİDEKİ DİĞER YAZILAR



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir