Cuma , 29 Mart 2024
Son Dakika Haberler

Deprem ve felaketlerden ders çıkarmak

Sakarya’da deprem son dakika 2023!

Deprem dünyanın neresinde olursa olsun dili, dini, milliyeti, ülkesi, vatanı ayırt edilmeden meydana gelen acı ve yıkıcı bir felakettir. Ne zaman, nerde, hangi yönden, hangi şiddetle geleceği, bu felakette nerelerin yıkılacağı, kimlerin öleceği, kimlerin sağ kalacağı da belli değildir.

Bu sarsıntılar insanların işlediği günahlardan veya iyiliklerden dolayı meydana gelen cezalandırma veya mükafat değildir. Yer kürenin altındaki jeolojik hareketlenmelerden oluşan fay hatlarının harekete geçmesinden ve oralardaki gas sıkışmalarının atmosfere boşalmasından ileri gelen tabii bir hareketlenmenin doğurduğu sarsıntılar ve sallantılar olarak izah edilir.

Bazı insanların bu olayları Allah’ın insanlara ibret olsun diye bir felaketi, gazabı, uyarısı gibi görmesi, göstermesi veya öyle olduğunu iddia etmesi dinin sahibi Allah’ı, onun gönderdiği dini, peygamberi ve İslam’ın insanlığa neden, niçin gönderildiğini anlamadığının işaretidir.

Tabii ki, Allah eğer bir topluluğa ceza vermek ve onları uyarmak isterse; ‘’ol’’ deyince; olması gereken her şey olur. Bu Allah’ın kudret ve kuvvetini, Hakim-i ve Kadir-i mutlak oluşunu, O’nun emri ve izni olmadan bir yaprağın bile kımıldamayacağına inanmanın gereğidir.

Her meselede olduğu gibi tabii afetlerin oluşumunda da bir Sünnetullah  dediğimiz Allah’ın kanunları vardır. İnsan Allah’ın koyduğu bu kural ve kaidelere göre hareket etmez, davranmaz, tedbirler ve önlemler almazsa; bunlardan dolayı meydana gelecek olayların ve felaketlerin suçlusu ve faili kendisidir.

Yeryüzünde oluşan tüm yağmur, kar, fırtına, sel baskını, toprak kayması, deprem, yangın, kaza vs. gibi felaketler insanın Allah’ın sünnetine riayet etmemesinden kaynaklananır. Tüm bunları Allah’ın cezası ve gazabıdır diye izah etmek, buna inanmak, böyle düşünmek İslami bir anlayıştan uzak bir inanış ve yaklaşımdır.

İnsanın sel gelme ihtimali olan bir derenin yatağına ev yaparsa; elbette yağmur yağınca yükseklerden gelen yağmur suyu dere yatağına inecek. İnsan olarak sen, önceden derenin yatağını ona göre inşa, imar ve düzenleme yapmaz ve gereken önlemleri almazsan, yol bulamayan sel olup evini basacak, çoluğunu çocuğunu, malını mülkünü silip süpürüp götürecektir.  Aşırı kar ve yağmurları ile birlikte (heyelan) toprak kayması oluşacak, sen de toprağın kayacağı yere evini, damını, yolunu, köprünü… inşa edersen, elbette toprağın altında kalacak, belki de orada can vereceksin. ‘’Yolların kralı benim’’ diye yolda istediğin süratle gider, virajları hızla döner, trafik işaret ve levhalarına, kural ve kaidelerine uymazsan; ya o yolda kalacak veya o yolda öleceksin demektir. Örnekleri daha bu şekilde çoğaltmak mümkün. Böyle bir durumda; sel olabileceğini düşünemeyen, bile bile dere yatağına ev yapan, gerekli önlem ve tedbirlerini almayan insan mı yoksa; kar’ ı, yağmuru yağdıran mı, yol mu, yolcu mu, yolu doğru dürüst yapmayanlar mı, yolun kural ve kaidelerine uymayanlar mı suçludur?

İnsan, kendi kaderini kendi yaptıklarıyla kendisi tayin eder. Başına bir felaket ve musibet gelince sağına soluna bakıp suçla aramasına gerek ve lüzm da yok. Aynaya baksa yeter.  Sonra, acaba hangi yanlış işi yaptım da bunlar benim başıma geldi diye düşünmesi mes’ul ve suçluyu bulması için yeter ve artar bile.

Vatanımız fay hatları üzerinde bir ülkedir. Her an, her zaman, her yerde fay hatları depremler üretebilir. Evleri, yolları, köprüleri, demiryolları, hava alanları, limanları ve tüm inşaatlarımızı deprem yönetmeliğine harfiyen uyarak; demirden, çimentodan, kumdan ve diğer yapı malzemelerinden çalmadan, işimizi hile hurdaya, haram karışmadan inşa etmek zorundayız.Dinimiz, inancımız; ‘’önce tedbir, sonra takdir’’ diyerek bu meseleleri yorumlamamızı emreder. Başımıza gelen her bela ve musibetten dersler ve ibretler çıkarmamızı öğütler. Yapılan yanlışları bir daha tekrar etmemizi söyler.

Yeryüzünde en çok deprem olan ülke biz değiliz. Ama felaketlerin geçmişinden ders çıkarmayan, onlardan ibret almayan, onlara karşı tedbiri kuşanmayan, kuru bir takdir ve temeli olmayan tahminlere sığınan insanlar her zaman felaketler geldiğinde kaybeden taraf olacağımızı unutmamalıyız.

İnsan dünyayı imar etmek için yaratılan en akıllı, en donanımlı ve en şerefli bir varlıktır. Ama, aynı zamanda ‘’cahildir ’’ dünyayı kendi eli ile tahrip ve yok eden bir ‘’zalimdir’’ de. Bela, musibet ve felaketleri kendi iradesiyle kendisi oluşturur. Tarihten ders almazsa, aynı tarihi ve trajedik olayları tekrar tekrar yaşar. Aynı hatalarda ısrar eder, direnir ve inat ederse; kendi sonunu hazırlar.

Biz Allaha, kaza ve kadere iman etmiş bir milletiz. Bir deprem ile Urfa, Antep, Kilis, Maraş, Hatay, Adana, Osmaniye, Malatya, Adıyaman, Diyarbakır ve Türkiye yıkılmaz. Her halükarda hayata sımsıkı tutunmak, milletçe geleceğe dönük yürüyüşümüzü sürdürmek, hata ve yanlışlarımızı tekrar ve ısrar etmeden, onlardan dersler çıkararak bugünün acılarıyla yıkılmadan ayakta durmak, en kısa zamanda yaralarımızı sararak yarınlarımız için  yolumuza devam etmek zorundayız. Hayat devam ediyor ve edecek inşallah.

Bu vesile ile; bu depremde canlarını yitiren kardeşlerimize Rabbimiz şehit sevabı versin, yaralılarımıza da şifalar ihsan etsin, milletimize ve devletimize zeval vermesin. Bizlerin Hak üzere kafirlerin, münafıkların ve düşmanlarımızın karşısında ayaklarımızı sabit, başımızı dik, geleceğimizi mutlu ve umutlu kılsın! Birlik ve beraberliğimizi, kardeşlik ve dayanışmamızı güçlendirsin İnşallah. Amin!..

 

 

Arif Altunbaş *

Tüm Yazıları →

Ayrıca Bakınız

Kimin ve neyin savaşı

Arif Altunbaş NATO’ ya ait gemiler Basra Körfezi, Kızıldeniz, Doğu Akdeniz ve Ege sularında aç …

DERGİDEKİ DİĞER YAZILAR



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir