Perşembe , 25 Nisan 2024
Son Dakika Haberler

BÜYÜK OYUN, OSMANLININ YIKILMASINA KARAR VERENLER

Türkiye’de hakkında çok az şey bilinen William Ewart Gladstone üzerine yapılmış tek ve detaylı bir araştırma. Gladstone kim derseniz, cevabı çok uzun olacak çünkü İngiltere başbakanı olan Gladstone 19. Yüzyıl boyunca Osmanlı’nın her probleminin arkaplanına baktığınız zaman karşınıza çıkan yaşadığı yüzyılın en etkili politikacılarından biri. Avrupa’da, Kırım’da, Bulgaristan’da, Mısır’da, Süveyş Kanalı projesinde, Ermeni Sorunu’nda hatta Anadolu’daki ayaklanmalarda dahi karşımıza çıkıyor. Prof. Dr. Taha Niyazi Karaca ile Gladstone’un yetişme sürecini, Türk düşmanlığını, haçlı fikirlerinin arkaplanını konuştuk. •William Ewart Gladstone’un çocukluğundan beri sahip olduğu Türk düşmanlığının tohumları nasıl atılmıştı? Gladstone’un Türk düşmanı olmasının temelinde birkaç etken vardır. İlki, koyu Evanjelik bir ailede yetişmesi; ikincisi, Türklerle Müslümanlığı özdeşleştirmesi ve temelde Müslümanlığa karşı duyduğu antipati; üçüncü ve çok önemli neden ise, 19. Yüzyılda bütün Avrupa’yı kaplayan Yeni Helenizm düşüncesi. Yeni Helenizm, Hıristiyanlığın ve Avrupa medeniyetinin temelinde Yunan kültürünün bulunması ve Yunan kültürünü yok eden gücün ise Türkler olduğu düşüncesiydi. Okullarda yoğun olarak bu eğitim veriliyordu. Bu nedenle 19. Yüzyıl başlarında yetişen Avrupalı aydınların birçoğu aldıkları bu etkiyle kolaylıkla Türk düşmanı oluyorlardı. Günümüze kadar hala devam eden Yeni Helenizm akımı, sadece Hıristiyanları değil aynı zamanda Müslümanları da etkilemişti. Birçok Osmanlı aydını bu akımın etkisiyle kendi kültür ve kimliğine düşman hale gelmişti. •Müslümanlık ve Türkler konusunda sahip olduğu hangi bilgiler ya da etkisinde kaldığı hangi kişiler, onun ‘Kuran-ı Kerim olmasaydı Avrupa’da barış sağlanırdı’ dedirtecek kadar yoğun düşmanlık duygularına sahip olmasına vesile olmuştu? Gladstone, gençliğinden itibaren Osmanlıları dolayısıyla Türkleri, Hıristiyan dünyaya ve kutsal yerlere hükmeden barbarlar olarak görüyordu. Kendisinde bu düşünceler oluştuğunda hiçbir Müslüman Türk ile karşılaşmamıştı. İlk kez 1858 yılında Arnavutluk’ta bir Türk ile karşılaşmış, bu karşılaşmayı hoş olmayan bir şekilde değerlendirilmiştir. Dünyaya Hıristiyanlığın yayılması gerektiğine inanıyordu. Bu inancına karşı en büyük engelin Müslüman Türklerin yani Osmanlılar olduğuna inanıyordu. Bu nedenle önce Osmanlı Devleti’ni yok etmesi gerekliydi. Bunu sağlamak için önce Osmanlı Devleti içindeki azınlıkları kışkırtarak, mikro milliyetçilik hareketlerini destekledi. Daha sonra da kendisi müdahale ederek karışıklık çıkan bölgelerin bağımsız olmasını sağladı. Kuran-ı Kerim’e olan düşmanlığı bu politikasında bütün Hıristiyan devletleri kendi etrafında toplamak, yani diğerleriyle hedef birliği yapmak için söylenmişti. Bireysel olarak Gladstone, kendisini Müslümanlara ve Kuran-ı Kerim’e karşı savaşan bir Haçlı Savaşçısı olarak görüyordu. •Şimdiye kadar Türkler için bir soru işaretinden ibaret olan bu şahsiyetin Türk dünyasında yankıları uzun yıllar hissedilecek etkileri neler olmuştur? Her ne kadar günümüzde Türkler nasıl oluştuğunu bilmeseler de, Avrupa’da koyu bir Türk antipatisi ve düşmanlığı ile karşılaşmaktadırlar. Bu düşmanlık duygularını Avrupa’da ortaya çıkaran ve şekillendiren şahıs Gladstone’dur. Siyasette bulunduğu uzun dönem boyunca; Türklerin kan dökücü katiller olduklarını, Müslümanlığın da kan dökmeyi emrettiğini propagandalarının temeli yaptı. Müslüman Türklere karşı bir çok kitap yazılmasını sağladı ve teşvik etti. 19. Yüzyılda yazılan bu kitaplar hala kaynak olarak kullanılmaktadır. Günümüzde Türkiye’nin karşılaştığı Ermeni sorununun, gerçek anlamda uluslararası bir sorun haline gelmesi Gladstone ile oldu. Dolayısıyla gelecekte de devam edecek olan Ermeni sorunundaki en büyük etki onundur. Ayrıca Türklerin Balkanlardan çıkarılmaları, Mısır’ın işgali, Eflak ve Boğdan’ın bağımsız olması gibi bir çok uluslararası olayın perde arkasında o bulunmaktadır. İç politikada Sultan II. Abdülhamid’in takip etmek zorunda kaldığı sıkıyönetim politikasının da müsebbibi Gladstone’dur. Bu açılardan bakıldığında modern Türkiye’nin yaşadığı sorunların oluşma sürecine etki eden en önemli şahsın Gladstone olduğu görülmektedir. Döneminde verdikleri eğitimin kalitesiyle ses getirmiş okullarda eğitim alan Gladstone’un okul hayatı nasıl geçmişti ve bu zamanların ta o günlerden oluşmaya başlayan siyasi karakterindeki etkileri nelerdi? Gladstone’un okul hayatı çok başarılı geçti. Liderlik kişiliği özellikle Oxford’da gelişti. Okulda tartışma toplulukları içerisinde etkin görev alarak hitabetini ve liderlik özelliğini geliştirdi. Öğrencilik yıllarında din adamı olmak istiyordu. Babasının siyasetçi olması konusundaki isteklerine boyun eğerek siyasete atıldı. Siyasete atıldığında din adamı olma isteğini bırakmadı. Siyaseti, dine ve dini inancına hizmet eder bir notaya getirdi. •Kendisinin Müslümanlığın karşısındaki büyük bir ‘Haçlı Savaşçısı’ olarak nitelenmesinden yola çıkarak dinî konulardaki hassasiyeti ve düşünceleri hakkında neler söylenebilir? Gladstone, dini inancın en katı şekliyle uygulandığı Evanjelik bir aile içerisinde yetişti. Dini ritüellerini aksatmadan hayatı boyunca yerine getirdi. İngiliz kilisesine bağlı olmasına rağmen, hayatı boyunca Hıristiyanların büyük bir birlik meydana getirmesi için çalıştı. Hıristiyanlığın dünyanın medenileşmesindeki temel değer olduğuna inanıyordu. Bu nedenle bütün dünyanın medenileşmesi için Hıristiyanlığın dünyanın en ücra bölgesine kadar yayılmasını istiyordu. Sömürgeciliği ve köleliliği Hıristiyanlığın yayılmasına hizmet ettiği için destekliyordu. Her bir politikasının merkezinde mutlaka Hıristiyanlık bulunuyordu. •Yaşadığı dönemle kıyaslandığında ailesi tarafından aldığı dinî eğitim, onun dine ve Müslümanlığa bakışını nasıl etkilemiştir? Ailesinin vermiş olduğu dinî eğitim çok katıydı. Anne ve babası dinî ritüellere çok bağlılardı. Özellikle annesinin terbiyesiyle koyu bir Evanjelik Hıristiyan oldu. Evanjelizm, Hıristiyanlıktaki en katı ve tutucu inanış biçimidir. Bu nedenle de, Müslümanlığa aynı katı pencereden baktı. Bütün hayatını Hıristiyanları ve Hıristiyanlığın kutsal toprakları olarak kabul ettiği bölgeleri Müslümanların elinden kurtarmaya adadı. Bunun için kendisini “Haçlı Savaşçısı”, “Tanrı’nın Kutsal Savaşçısı” gibi tanımlamalarla vasıflandırdı.

Ayrıca Bakınız

”Aksa ve Gazze” Fetvası

Moritanyalı alim Muhammed Hasan Dedo ve Gazze’deki Filistin Alimler Heyeti Başkanı Dr. Mervan Ebu Ras …

DERGİDEKİ DİĞER YAZILAR



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir