Perşembe , 25 Nisan 2024
Son Dakika Haberler

BİZ Kİ, MENDERES’E FİT OLMUŞ BİR NESLİN AHFADIYIZ…

28 Şubat sürecinde yaşadığımız hadiseleri hem acı hem gülünç buluyorum.

O yıllarda

Kemalist asker ve bürokratlar

Bütün hınçlarıyla bu aziz milleti ezmek için harekete geçmişlerdi.

Bunda kısmen muvaffak oldular.

Hiçbir günahı olmayan

Refah ve Fazilet partilerimizi kapattılar.

Başörtülü öğrenci ve memurlara olmadık zulümleri yaptılar.

Bazen

Eziyet etmek için kantarın topuzunu kaçıran Kemalistler öyle şeyler yaptılar ki, zulmederken gülünç duruma düştüler

Ama

Neticede acısı bize kaldı.

 

İkna odaları

Ve

Başörtü üstü peruk meselesi bilindiği için onlara girmiyorum,

 

MEDİNE BİCAN

Asıl içimi acıtan olay Medine Bican olayıdır.

Bu hanım teyze hastalanmış,

Yakınları onu acile kaldırmışlardı.

Ama ne var ki, hasta acile bir türlü kabul edilmiyor.

Neden?

Çünkü hastanın başı açık fotoğrafı yok.

28 Şubat’ın zulmüne bakın!

Ülkenin ekseriyetini oluşturan başörtülülerin, başı açık fotoğrafı yoksa hastanelere kabul edilmiyor.

Hasta yakınları

Sedyede yatan Medine hanımı fotoğrafçıya götürüp başı açık resim nasıl çeksinler ki?

 

Bu telaş içindeyken,

Birileri onlara akıl verip varsa yanlarında başörtülü bir fotoğrafı,

Onu başı açık hale çeviren bir fotoğrafçının olduğunu söylerler.

Netice olarak

Koşturup hastanenin istediği fotoğrafı getirirler

Ama

Bu sırada Medine Hanım rahmeti rahmana kavuşmuştur.

 

İRTİCA İLE MÜCADELE

Bu ve benzeri hadiseler ayyuka çıkınca

Başbakan Mesut Yılmaz işin iyice çığırından çıktığını,

Çevik Bir ve diğer askeri komutanların sevk ve idare ettiği 28 Şubat sürecinin vahim olaylara sebebiyet vereceğini görünce şöyle bir açıklama yapmak zorunda kalır:

“İrtica ile mücadele hükumetin işidir. Bu konuda kimseye görev vermiş değilim” der.

 

SEN MİSİN BUNU DİYEN!

Mesut Yılmaz’ın

Bu beyanatına Çevik Bir cephesinden öyle bir cevap geldi ki,

Ülkemizin düştüğü durumu göstermesi açısından tam bir yüz karasıdır o cevap…

 

Büyük ihtimalle

E. Çölaşan veya F. Altaylı’nın kaleme aldığını düşündüğüm o bildiri de,

Ülke yönetiminin fiilen askerlerin elinde olduğunu..  Başbakan ve hükumetin bir görüntüden ibaret olduğunu,

Binaenaleyh

Bu gibi konularda

Hadlerini bilmesi gerektiğini ima eden bir açıklama geldi.

 

Sadece ima olsa iyi,

Ağır ifadeler içeren o açıklamada

Ülkenin başbakanı resmen fırçalanıyordu.

 

DEDELERİMİZ NELER GÖRDÜ?

28 Şubat böyle…

Peki, dedelerimiz yaşarken neler gördü ona bakalım:

Onlar,

İdam sehpalarını gördü.. Medreselerin kapatıldığını, milli yazımızın Latin harflerine çevrildiğini, ezanın yasaklandığını,

Camide bile

Aslına uygun kamet getirenlerin sürüldüğü, görevden alındığı, imam olmadığı için cenazelerini gömemeyen, bunun için komşu köyden imam gelmesini bekleyen, yoksul sahipsiz çaresiz köylüleri gördü dedelerimiz.

 

YA BABALARIMIZ?

Onlar da

Fakirliği, jandarma dipçiğini, yokluğun, çaresizliğin ve çilenin her türlüsünü gördü ve yaşadılar.

Yokluk bellerini öyle bükmüştü ki,

Artık

Manevi kayıpları düşünecek halleri kalmamıştı.

Babalarımız

Bir lokma ekmek parasını kazanmak için okula gidemediler.

Çocuk yaşta hayata atılmak zorunda kaldıkları için cahil kaldılar.

Böyle bir zamanda manevi eksikliği kim düşünebilirdi ki?

 

Kur’an Kursları kapalı

İmam-Hatipler kapalı, gönüllü olarak çocuklara dini tedrisat vermek isteyenlerin takip edildiği, hapse atıldığı, işkence gördüğü bir zamanda ne yapabilirlerdi ki?

Üstelik

Dini tedrisat yapan kurumların kapatılmasının üstünden bir nesil geçtiği için

Neden kapalı olduğunu soracak insan sayısı azalmış,

Bilenlerin de

Soruşturup başına bela almak istemediği bir dönemdir o dönem…

 

MENDERES

Böyle bir zamanda Menderes başbakan oluyor

Ve

İlk icraatlarından biri olarak ezanı aslına çeviriyor.

 

Bütün umutların tükendiği bir anda

Ezanın aslına çevrilmesi

Kur’an Kurslarının açılması

İmam Hatip okullarının tedrisata başlaması

Radyodan mevlit Kur’an okunması karşısında

Siz olsanız ne yapardınız?

Menderes’e fit olmaz mıydınız?

 

SÜLEYMAN HİLMİ TUNAHAN

BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ

O zamanki alimler, meşayihi kiramlar, yazar ve çizerlerimiz

Menderes’in bu hizmetleri karşısında ona medyunu şükran olmuş,

1960-1950 arasındaki tüm seçimlerde

Ona destek vermişlerdir.

Hatta

Menderes idam edildikten sonra bile,

Onun hatırasına hürmeten

Menderes’in devamı olduğuna inandıkları partilere, mezkûr zevatın muhibanları(sevenleri) destek vermeye devam etmişlerdir.

Kimse çıkıp da,

“Menderes

İstanbul’u imar maksadıyla genişlettiği yollarda, elliye yakın camiyi yıkmış ve bunları yeniden yapmamıştır. Bundan sonra Menderes’e oy moy yok!” dememiştir.

Çünkü

Tekrar bir CHP felaketini görmek onlara ölümden beter geliyordu.

 

MENDERES-ERDOĞAN

Menderes

Tek parti zulmünü biraz gevşeterek, Müslümanlara nefes aldırdığı için

O yılların din alimleri olsun, mütedeyyin halkımız olsun destek vermiş Menderes’e zarar gelmesin diye üstüne titremişti.

Hatta bundan dolayı

Menderes’in birçok hata ve kusurunu görmezden gelmişlerdir.

 

Mesela

5816 ve 163 onun zamanında çıkmış

Binlerce vatandaş bu kanunların keyfi uygulamalarından dolayı

Büyük zararlar görmüştür.

Başta yazar ve çizerlerimiz olmak üzere

Tarikat ehli insanlar mahkemelerde sürünmüşlerdir.

Örnek olarak

Rahmetli Necip Fazıl Kısakürek 5816’dan mahkûm olarak vefat etmiştir.

 

Bütün bunlara rağmen

Bugün biz de onu rahmetle anıyoruz.

Peki,

Menderes ile Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ı mukayese ettiğimizde

Erdoğan’ın

Bize kazandırdıkları bakımından Menderes’le mukayese edilebilir mi? Elbette ki, edilemez. Menderesin yaptıkları, evet o günkü şartlarda çok mühim

Ama

Tayyip Beyin yaptıkları yanında devede kulak…

 

Mesela Menderes’in

Cenaze namazı bile kıldığını gösteren bir fotoğrafını görmüş değilim.

Bunun haricinde

O günkü mütedeyyin insanların kabul edemeyeceği birçok kusur ve eksikleri vardı.

Hâlbuki Cumhurbaşkanımız

Bırakın cenaze namazı kılmayı, tabuta omuz veriyor, kabir başında veya taziyelerde Kur’an okuyor, hanım memurlar ve öğrenciler başörtülü olarak vazifelerini yapıyor okullarına gidebiliyorlar.

Tayyip Beyin

Bize kazandırdığı hak ve hürriyetleri saymaya kalksam sayfalar yetmez.

 

YA ÜLKEYE KAZANDIRDIKLARI

Ülkeye kazandırdıkları da aynı şekilde… Saymakla bitmez.

Mesela

Erdoğan iktidara gelene kadar

Savunma sanayimizin %80’i dışa bağımlıydı.

18 senede bu oranı %20’ye düşürdüğü gibi, hin-i hacette (gerektiğinde) dışarıya hiç ihtiyaç duymayabiliriz de…

Sadece

Ermenistan-Azerbaycan savaşında savunma sanayimizin hangi seviyeye geldiğini tüm dünya gördü.

Bir savaşta olabilecek en az zayiat (kayıp) ve 40 gün gibi kısa bir sürede Karabağ kurtarıldı.

 

HAL BÖYLEYKEN

Din alimlerimiz

Azıcık bir hizmetinden dolayı Menderes’i eleştirmez tam aksine desteklerken

Bizim birçok arkadaşımız Tayyip beyin yaptıklarına dudak büker, o da yetmez ağır bir şekilde tenkit etmeye kalkarlar.

 

“Acaba?” diyorum;

Bu arkadaşlarımız,

Bediüzzaman Hazretleri ve Süleyman Efendi gibi birçok alim, müderris, yazar-çizer ve meşayihi kiramın Menderes’e destek verirken bilmedikleri şeyleri mi biliyorlar da Tayyip Beyden o desteklerini esirgiyorlar.

 

Tayyip Beyin

Bizi 28 Şubat belasından kurtarırken çektiği zahmet

Menderes’in bu ülkeyi tek parti rejiminden (kısmen) kurtarırken ki, çektiği zahmetten daha mı azdır?

 

Takdiri insaf ehline bırakıyorum.

Emin Batur

Emin Batur *

Tüm Yazıları →
Emin Batur

Ayrıca Bakınız

ESKİ CUMHURBAŞKANI AHMET NECDET SEZER VE EMEKLİLER

Emin Batur Sadece  Bu fotoğraf karesini görmek için bile   Bir ömür boyu  Cumhurbaşkanımız Erdoğan’a destek …

DERGİDEKİ DİĞER YAZILAR



Bir yorum

  1. Avatar

    Allah razı olsun, kaleminize güç versin

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir