Raşit halifeler ve daha sonra kurulan devletler döneminde İslâm , dünyanın dört bir yanına hızla yayılırken , şu anda neden bir adım öteye gidemiyoruz ? Komşumuza dahi tesir edemiyoruz , bunu hiç sorgulamayacak mıyız ?
Her yıl gerek düşmanlarımız ; gerekse aramızda oluk , oluk Müslüman kanını nasıl dökebiliyoruz ? Neden aramızı sulh edemiyoruz , neden gücümüzü birleştirip kâfirlerin zulmünü durduramıyoruz ? Her birimizin başını avuçları arasına alıp günlerce düşünmesi gerekiyor.
Ehli sünnet anlayışının hakim olduğu bir coğrafyada doğmuş , dolayısıyla o fikri benimsemişiz. Şiilerin veya Vehhabi – Selefilerin yaptıklarını , inandıkları şeyleri gördükten sonra “ Aman Allah korusun ! “ deyip kendi havzamıza dönüyoruz . Peki bizim anlayışımızda yanlışlar , hatalar , bağnazlıklar , hurafeler yok mu ? Maalesef “ yok “ diyemiyoruz.
Allah’ın kitabı daha ilk ayetinde “ oku !” diyor . Yani ilim her şeyin başında . Belli bir döneme kadar Osmanlı medreselerinde her türlü ilim okutulurken ; daha sonra kim sebep oluyorsa fizik , kimya , tıp , biyoloji , astronomi gibi dersler kaldırılıyor , yani sünnetullahı anlamak terk ediliyor . Bazı yerlerde bu tür bilgilerin verildiği okullar açılıyorsa da medreseler gibi yaygın olmadığı için çok zayıf ve bölgesel kalıyor . Bundan sonra da duraklama ve gerileme dönemi başlıyor .
Bizim terk ettiğimiz bu bilimlere Avrupalılar sarılıyor. Gerek kendi , gerekse İslâm dünyasında yetişmiş bir çok bilim adamını okuyup , inceleyip yoluna devam ediyor. Biz ise yerimizde sayıyoruz.
Bu durum , savaşların kaderini de etkiliyor tabii . Yenilgi nedir bilmeyen Osmanlı bunu tatmaya başlıyor . İşin sebebini kavrayamıyorlar . Batıdan bir takım kopya hareketleriyle , onların dış görünümlerini taklit etmekle olayı halledeceklerini zannediyorlar , ama olmuyor. Nihayet Sultan Abdülaziz ve 2. Abdülhamid dönemlerinde ciddi olarak ilmini , fennini öğrensinler diye Avrupa’ya genç öğrenciler gönderilmeye başlanıyor ama Avrupalıların beyin yıkamasıyla , ilimlerini öğrenmek yerine ırkçı ve güya özgürlükçü düşünceleri sırtlanıp geliyorlar .
Siz o dönemde Avrupa’ya tahsile gidip , döndükten sonra Osmanlı’da tek bir makine üreten her hangi birini duydunuz mu ? Uçak üretimi yapan Vecihi Hürkuş’la Nuri Demirağ Avrupa’nın belki yüzünü görmemişler ama bilgi ve gayretle yerli uçak yapmayı becermişlerdi.
Kendilerine aşılanan ırkçı düşüncelerle 50 den fazla etnik gurubu parçalayarak , Osmanlı’nın hangi derdine derman olacaklarını düşünemiyorlardı , gençlerin beyinleri donmuştu . Sırayla “ Genç Osmanlılar “ , “ Jön Türkler “ ve “ İttihat Terakkiciler “ olarak kendilerini isimlendirdiler . Ve maalesef 2. Abdülhamid’i tahttan indirdikten sonra idareyi ele alıp , 9 yıl içerisinde 600 yıllık Osmanlı’nın sonunu getirmeyi başardılar .
Diğer padişahların bıraktığı eksiği iki padişah tamamlamak istemiş ama İttihat Terakkici zorbaların yüzünden maalesef akamete uğramıştı . Mustafa Kemal’in İttihatçı olmadığı söylense de , kurulan yeni cumhuriyet İttihatçı kafasıyla , eski medeniyet değerlerini toptan silmeye çalışan bir anlayışla kuruldu . O günden bu güne yasaklarla da boğuşarak dinimizi öğrenmeye çalıştık . Ancak insanları kuşatacak bir dini anlayışa sahip olduğumuzu söylemek imkânsız .
Hafızlık dinimizce çok övülmüş bir şey . Çünkü Kur’an-ı kerim ilk nazil olduğunda O’nu korumak çok önemli , bir ayetin kaybolmadan saklanması dünyalar değerinde . Günümüzde de değeri inkâr edilemez . Ancak bütün Kitab’ı ezberleyene 1 tek ayetin anlamını soruyorsunuz , bilemiyor . Daha sonra Arapçayı da öğrenip anlamını kavramaya çalışanlar olsa da maalesef çok az.. . Sevap kazanmak için “ Hafız “ oluyoruz yani.
Hiç anlamadan Kur’an okuyoruz , sevap almak için . Anlamadan hatimler indiriyoruz yine sevap almak için . Ölülerimize 7 sinde 40 ında , sene-i devriyesinde hatim okutuyoruz , sevap almak için . … Ama Allah (C.C. ) O’nu okuyup , anlayıp , tatbik edelim diye bir hidayet rehberi olarak göndermedi mi ? Hayır biz sevabını alır gerisine karışmayız. İşte bu yüzden O’nun bize sunduğu güzellikleri öğrenemiyor ; Kur’ani bir hayat süremiyoruz . İslâmın , erdem , vakar , cömertlik , hakka riayet , fedakârlık , vefa , fazilet … gibi güzel hasletlerini gündeme getiren pek kimse yok . Kaynaklarımız daha da budanıp yok edilmeye çalışılıyor . Hadis , sünnet inkâr ediliyor. Halbuki İslâma ilk defa girecek kişi kelime-i şehadet getirirken ; “ Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden resulullah “ diyor .
İlk insan Hz. Adem miydi , başkası mıydı ? Bu tartışılıyor. Hz. Adem olsa veya başka biri olsa benim islâmi yaşantımda ne gibi bir değişiklik yaptıracak ? Hiç … Ama Kur’an’daki yaratılışla ilgili bütün ayetler ve kitabın kendisi tartışmaya açılacak . Sinsice yapılmak istenen de bu zaten .
Geçmiş dönemlerde Osmanlı’da da benzer tartışmalar yapılmış . Peygamber efendimizin ebeveyni , amcası cennete mi gidecek , cehenneme mi ? Kızıldeniz’de boğulmak üzere olan Firavun ,son anda iman edince Cennete mi gidecek , Cehenneme mi ? Sanki hepsinin tabutlarını önlerine getirip bırakmışlar ve karar kendilerine bırakılmış ta , tartışıp durmuşlar . Maksat Müslümanlar arasındaki fikir birliğini bozup guruplara parçalamak .
Medreselilerle , tekkelilerin bitmek tükenmek bilmeyen tartışmaları Osmanlı’yı yorup adeta canından bezdirmiş . Kadızadeler’le Sivasiler arasındaki husumet öyle büyümüş ki tekkeyi basıp bütün dervişleri katletmeyi planlarken Padişahın durumu fark etmesiyle fecaat önlenebilmiş.
Kur’an bizim kitabımız . Onu nasıl anlayacağımızı gerek yaşantısıyla ; gerekse sözleriyle bize anlatan ise Hazreti Peygamber (S.A.V.) . Asılları Arapça olmasına rağmen hepsinin de dilimize tercümeleri var . Sadece sevap kazanmak için değil ; Yaratan bize ne diyor , bunları öğrenip hayatımıza tatbik etmek için okumalıyız . Okumalı ve Allah’ın (C.C. ) emrettiği şekilde değişmeliyiz .
Çünkü biz değişirsek dünya değişir .
Elina sağlık aynı düşüncedeyim.