Cuma , 29 Mart 2024
Son Dakika Haberler

ARAÇ ÇEKME TERÖRÜ

Verilen yetkinin kötü niyetle kullanılmasına en güzel örnek nedir diye sorarsanız; bana göre şu anda İstanbul’da uygulanan ‘Araç çekme’ işidir derim.

Bu iş o kadar hızlı, dakik, seri bir şekilde yapılıyor ki, şaşarsınız.

Devletin her kademesinde işler böyle yürüse ülkemiz çoktan süper güç olurdu.

Ama öyle değil.

Bu araç çekme işi o kadar art niyetli o kadar maksatlı yapılıyor ki, geçen gün benim de başıma gelmeseydi anlatılanlara inanmazdım.

Üstelik anlatılanlardan, işin içinde ‘iş’ döndüğünden şüphelendiklerini söylediler. O da ayrı mevzu.

Trafik kurallarına uyulmadığı için şikâyetçi olan birisiyim.

Ama şimdi trafik kuralını uygulayan memura kızıyorum.

Neden?

Anlatayım:

YOLUNACAK KAZ

Devlet size yetki vermiş.

Trafiği engelleyen araç park edildiğinde ‘Çekiniz! ’ demiş.

Gayet doğru yerinde bir karar değil mi?

Evet!

Peki, uygulama nasıl?

İşte oraya gelince iş değişiyor.

Gerçekten trafiği engelleyen araç mı çekiliyor?

Yoksa

Yolunacak kaz mı aranıyor…

KİMLERİN ARACI ÇEKİLİR KİMLERİN ÇEKİLMEZ

Mesela aracınız Mercedes ve yukarısı Porche falan ise merak etmeyin istediğiniz yere bırakabilirsiniz.

Kamyon, TIR, Minibüs aynı şekilde… Kimse onlara dokunamaz.

Hele Minibüs hatırlı kişilere mal getirmişse, ona kim dokunabilir?

DEREBOYUNDAKİ TIR LAR

‘TIR çekilmez!..’ Dedim

Cezada mı yazılmıyor?

Bana öyle geliyor ki, ceza da yazılmıyor.

Nedenine gelince.

Başakşehir Dereboyu Caddesi üzerinde park eden TIR ları defalarca şikâyet ettim. Hatta yazılarımı takip edenler bilir, ayrıca yazı konusu da etmiştim.

Bu TIR lar tam İSTOÇ kavşağında park ediyor.

Binaenaleyh Başakşehir, Kayaşehir vs. istikametinden gelen araçlar DEPOSİTO istikametine dönemiyor, böylece arkada uzun kuyruklar oluşuyor.

Yani tam çekilecek araç veya ceza yazılacak araç… Çünkü trafiği tıkıyor.

Sabah insanlar işine giderken bundan dolayı zaman kaybına uğruyor diye hem yazdım, ayrıca ilgili yerlere şikâyet ettim.

Netice ne oldu biliyor musunuz?

Başakşehir ’de oturanlar bilir de, bilmeyenler için söylüyorum.

Dereboyun’da duran o TIR’ın birkaç arkadaşı daha oldu.

O da yetmedi şimdi oraya kamyonlar da gelmeye başladı.

Şimdi bu TIR ve kamyonlara bir kerecik olsun ceza yazılmış olsa, hayatta bir daha oraya park edebilirler mi?

ÇEKİLEN ARACA BİR ÖRNEK

Çekilmeyen bu kadar araca örnek verdim.

Şimdi de çekilen bir araca örnek vereyim.

Başımdan geçmese, birisi anlatsa ‘İşi amma dramatize ediyor haa!..’ Diye içimden geçirir, ‘’Bu anlattıkları Yeşilçam’a film konusu olur’’ derdim.

Yer: Şehzadebaşı Camii karşısı, Fatih eski evlendirme dairesinin biraz ilerisi.

Saat: 18.00 civarı.

Yani mesai bitmiş.

Kış olması hesabı ile erken kararan havadan dolayı, herkesin evine yetişmek için koşturduğu bir saat.

Yön: Trafik akışının ters yönünde… Bu saate artık Vezneciler istikametine giden araç sayısı iyice azalmış, bundan dolayı çevredeki esnafa mal getiren minibüsler çoğalmış vaziyette. Onlar da benim önümde arkamda dizilmiş bekliyor.

Biz de buraya eşimin aldığı bir eşyayı değiştirmek için gelmişiz.

İçimizde ‘Aracımızın çekilme korkusu…’ olduğu için

Eşimi kayınvalide ile gönderip aracın içinde beklerken,

Çocuk: ‘’Baba piş piş yapacağım..’’ Demez mi?

Olur A!.. Çocuk bu!

O anda çocuğu tuvalete koşturmaktan başka bir şey aklınıza gelmez.

Aracım zaten minibüslerin arasında, mesai bitmiş, ortalık tenhalaşmış, park ettiğim yerde trafiği engelleyecek bir durum da yok düşüncesiyle, Gülsüm’ü evlendirme dairesinin arkasındaki küçük caminin tuvaletine götürdüm.

Çıkarken akşam namazının vakti daraldığından ve hazır cami şadırvanına kadar gelmişken, abdest alıp namazımı da eda edeyim dedim.

‘’Hoş bu kadar işgüzar olacak değiller ya..’’ Diye içimden geçiriyorum.

ARACINIZ DEĞİL SANKİ İÇİNİZDEN BİR ŞEY ÇEKİLİYOR

Namazımı kılıp çıktım, bir de ne göreyim aracım yerinde yok.

Minibüsler…

Onlar duruyor.

Bütün bu anlattıklarım taş çatlasa 7 dakikayı geçmeyecek bir zaman dilimi içinde cereyan ediyor.

Şaştım kaldım.

Üstelik arabadan çıkarken çocuk altına yapmasın diye aceleden montunu da almamışım.

Çocuk elimde dört dönüyorum.

Gelen geçen çoğu yabancı… Kime ne sorayım?

Meğerse o anda hanım da gelmiş arabayı yerinde görmeyince, ileriye çektim düşünerek, ileride beni arayıp duruyor.

Karşıda B.Şehir Belediyesi zabıtasının binası duruyor.

Telaşla oraya daldım.

Aracın nereye çekildiğini soruyorum. Zabıta da bilmiyor iyi mi?

Hay Allah.

Elimde kızımla, içimden bir şeylerin nasıl kırılıp gittiğini anlatamam.

Zabıta çaresizliğimi görünce ‘’İMÇ bloklarının orada bir yerlere çekildiğini duydum’’ dedi.

Çıktım baktım hanım da bir tur atmış gelmiş, çocuğu montsuz, o halde elimde görünce aklı başından gitti.

Neyse, durumu anlattım, onlara kalacak kapalı bir yer bulup aracı aramaya koyuldum.

O saate taksi bulmanın zorluğu malum.

Tabana kuvvet otopark arıyorum.

Allahtan zabıtanın tarif ettiği otopark doğruymuş.

Cezamı ödeyip aracımı aldım.

7 DAKİKA

SORULAR ve ENDİŞELER

Aracın çekildiği yeri ve saati söyledim.

O saat ve yerde yangın çıksın 7 dakikada itfaiye yetişemez.

Orada ölmek üzere birisi can çekişsin Ambulans 7 dakikada gelemez.

Çatışma çıksın polis gelmez.. Gelemez, yetişemez.

Nitekim birkaç gün önce Şehrin en merkezi yerinde, biri Nişantaşı

Diğeri Sarıyer’de takır takır adam vurdular. Ve ellerini kollarını sallayarak oradan uzaklaştılar. Polis yetişebildi mi?

Hayır.

Üstelik polisin altında gayet iyi araçlar olduğu halde.

Ama aynı yere koca bir çekici kamyon 7 dakikada yetişmekle kalmıyor, arabayı bağlıyor, yüklüyor ve ortadan kayboluyor.

Bu ne hız, bu ne sürat…

Anlamak mümkün değil.

Şimdi gelelim soru ve endişelerime.

Ödediğim cezanın 10 TL si otopark parası.

Hâlbuki araç orada 1 saat bile kalmadı. 24 saat kalmış gibi ücret alınıyor.

Geri kalan ceza da Trafik Vakfı mı bilmem başka bir dernek mi oralara gidiyor.

Kuruluş amacı hizmet olan ‘Vakıf’ ismi de bu şekilde kirletiliyor.

ARAÇ ÇEKİLMEYECEK CEZA YAZILACAK

Hâlbuki İçişleri bakanlığının bu konuda genelgesi var.

Park yasağı olan bir yere park eden araç, eğer trafiği engellemiyorsa otoparka çekilmeyecek ceza yazılacak.

Ama dinleyen mi var?

Devlet, eğer kötü niyetli memurların eline geçmişse, ondan daha kötü bir güç olamaz.

HINCAL ULUÇ ve A.RAHMAN DİLİPAK

Bu işin H. Uluç ve A. Dilipak’la ne ilgisi var derseniz onu da arz edeyim.

Niyet kötü olunca işlerin nasıl yürüdüğünü bu iki yazarımız üzerinden örnek vermek

istiyorum.

Önce A. Dilipak’ın başından geçen bir olay:

Henüz cemaat – hükumet kavgasının başlamadığı bir zamanda Dilipak bir yazısında Fethullah Gülen’den bahsediyor. Konuyu anlatırken, yazısına ‘Fethullah Gülen Hoca…’ şeklinde devam ediyor.

Ertesi gün Dilipak’ı bir ilin emniyet müdürü arıyor.

‘Sayın Dilipak… ‘ diyor.

‘Yazdığınız yazıdaki ibare – Hoca- değil, –Hoca efendi- olacak. Bundan sonra yazarken dikkat edin.’ Deyip telefonu kapatıyor.

Hassasiyeti görüyor musunuz?

Bu ülkede her gün yüzlerce gazeteci-yazar köşesinde yazıyor.

Bu yüzlerce yazı, ‘Himmet’ le nasıl bir taranıyorsa…

Orada geçen ve hakaret içermeyen masum bir ibare, Emniyet Müdürümüzün dikkatini çekiyor ve müdürümüz gereğini yapıyor.

Dikkate… Takibe bakın siz!..

Şimdi diğer yazarımız H. Uluç beyden bahsedeyim.

H. Uluç ülkemizin en çok okunan gazetelerinden birinde yazıyor.

Ve neredeyse her hafta trafikle ilgili tenkitlerini dile getiriyor. Hatta tenkit değil, yanlışın düzeltilmesi için, yer zaman kişi ve plaka numarasını bile veriyor.

Takip edebildiğim kadarı ile netice alamıyor ki, trafikte aynı noktadaki hataların devam ettiğini defalarca yazmak zorunda kalıyor.

Yani anlayacağınız kimse yazdıklarını iplediğini falan yok.

Dilipak gibi hoca efendi yerine hoca yazsa,

Veya

Oraya arabasını park etse, bak bakalım gereği yapılır mı yapılmaz mı?

Peki, bu vurdumduymazlığın sebebi ne?

Neden?

Nedeni çok. Ama her şeyden önce bu şehirde trafiğin medeni ülkelerdeki gibi olması için NİYET yok.

* Nereden bu kanıya vardın?

* 155 ten.

155 NEYE YARAR

Bir defa yetkililerin bu trafik işini düzeltmeye niyetleri var mı?

Bana sorarsanız ‘Yok!..’

* Neden?

* Çünkü bu işten mustarip olan halkı yanına çekmiyor da ondan.

* Nasıl çekecek?

* Vermiş işte… 155 var ya.

* Başka?

* Trafik ihlali yapanı fotoğraflayıp Emniyetin sitesine gönderebilirsiniz.

* Nasıl yani?.. Adam deli dana gibi trafikte aramıza dalıp dalıp çıkıyor. O anda ben ondan daha hızlı davranıp telefonumu çıkarıp ayarlayıp fotoğrafını çekip ilgili siteye göndereceğim. Öyle mi?

* Veya adam mandalina kabuğunu, pet şişeyi, peçeteyi, sigarayı vs. camdan fırlatıp atıyor.

Ben ondan daha hızlı davranıp fotoğraflayıp göndereceğim. Mümkün mü bu?

* Anladık senin vatandaşlık görevini yapmaya niyetin yok… Bunları yapamıyorsan plakasını al 155 e bildir.

* Hah ben de ona gelmek istiyordum işte!

Yetkililer trafik işini 155 bağlayarak bu işi çözme niyetinde olmadıklarını göstermiş oluyorlar.

Sebebine gelince.

İSTANBUL KAÇ MİLYON?

İstanbul 15 milyonluk bir şehir.

Yaklaşık 2 milyon civarında da çeşitli şekilde İstanbul’da ikamet eden var. Etti 17 milyon.

Ancak bu 2 milyonun suça yatkınlığı 15 milyona eşdeğer.

Yani İstanbul’un suç katsayısı hesaplanırken 15 milyona göre değil 30 milyonluk bir şehre göre hesaplanmalı.

Bu haliyle işlenen suç oranı göz önüne alındığında İstanbul aslında sakin bir şehir kabul edilir. Ve bu konuda yetkililer başarılı sayılır.

Ama ben başka bir şey söylemek istiyorum.

Bu kadar büyük bir suç potansiyelini içinde barındıran bir şehrin 155 ini arayıp ‘Efendim önümdeki araç camdan mandalina kabuğunu dışarı saçıyor..’ Dediğinizde… Az önce kim bilir hangi cinayet, hırsızlık, soygun vb. ihbarını alan polis memuru sizinle hangi psikoloji ile konuşacağını varın siz hesap edin.

Bir yanda mandalina kabukları, sigara izmariti, öbür yanda 30 milyonluk suç potansiyeline sahip bir şehrin ihbar hattı.

* Bu şekilde trafik çözülür mü?

* ???!!!

* Bu şekilde bugüne kadar çevrenizdeki tanıdıklarınızdan, trafik magandasını ihbar edip netice alan var mı?

* !?

* Peki, çevrenizdeki tanıdıklarınızdan hiç gereği yokken, haksız yere aracı çekilen var mı?

* Tonla…

Emin Batur

Emin Batur *

Tüm Yazıları →
Emin Batur

Ayrıca Bakınız

YRP ŞAŞIRMA! 

Emin Batur Sana verilen o oylar  Bir anlık kızgınlık  Ve hocamız.. muhterem babanızın hatırına verilmiş …

DERGİDEKİ DİĞER YAZILAR



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir